İstanbul’da Linet Menaşi’ye Protesto: Yahudi Asıllı Sanatçı Can Güvenliğinden Endişeli, Devletten Yardım İstedi

Maslak’ta sahneye çıkmaya hazırlanan Yahudi asıllı Türk vatandaşı şarkıcı Linet Menaşi, konser salonunun önünde toplanan bir grup tarafından hedef alındı. Protestocular, Linet’in kökenini ve İsrail ile ilişkisini gerekçe göstererek konserin iptal edilmesini talep etti. Olay, sosyal medyada hızla yayılarak ülke gündemine oturdu. Sanatçı, kulisten yaptığı duygusal açıklamada “Can güvenliğim yok, yalnız bırakılmak istemiyorum” diyerek yetkililere seslendi.

Bir Sanatçıyı Hedef Göstermek: Lince Açılan Yolun Taşları

Menaşi’nin konser öncesi karşılaştığı bu protesto, yalnızca bir bireye değil, ifade özgürlüğüne, sanatın evrensel diline ve çokkültürlü Türkiye gerçekliğine yöneltilmiş bir saldırı olarak yorumlandı. Protestocuların taşıdığı pankartlar ve attığı sloganlarla hedef alınan Menaşi, Instagram hesabından yaptığı paylaşımda açık bir şekilde tehdit altında olduğunu belirtti.

“Çok zor bir durumda sizlere sesleniyorum. Şu anda kulisteyim ve dışarıda protesto ediliyorum. Çok üzgünüm ve can güvenliğim yok. Lütfen bana sahip çıkın.”

Türkiye’de doğup büyüyen, onlarca yıldır Türk müziğine hizmet eden bir sanatçının kökeni ve etnik kimliği gerekçe gösterilerek kamuya açık bir şekilde hedef gösterilmesi, sanatçıların siyasal atmosferin kurbanı haline geldiğini bir kez daha gözler önüne serdi.

Yurttaşlık mı, Kimlik mi? Linet’in Açık Çığlığı

Linet’in açıklamaları sadece bir güvenlik çağrısı değil, aynı zamanda bir yurttaşlık talebiydi. “Ben bir Türk vatandaşıyım, bir sanatçıyım. Bugüne kadar sadece sesimle var oldum” diyen Menaşi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Emine Erdoğan’a seslenerek açık destek talep etti.

“Sayın Cumhurbaşkanım, Sayın Emine Erdoğan Hanımefendi. Lütfen bana destek olun, lütfen artık bu zulüm bitsin.”

Bu sözler, Linet’in yaşadığı yalnızlık hissinin boyutunu ve toplumsal linç ikliminin bireyde yarattığı travmayı da gözler önüne seriyor. Menaşi’nin çağrısı, aslında Türkiye’de yaşayan tüm azınlık yurttaşların giderek daha görünür hale gelen ayrımcılık ikliminden nasıl etkilendiğine dair güçlü bir tanıklık niteliği taşıyor.

Devlet Sessiz: Güvenlik Önlemleri Yeterli mi?

Protesto sırasında polis ekiplerinin olay yerinde hazır bulunduğu bildirildi. Ancak sanatçının “can güvenliğim yok” demesi, güvenlik önlemlerinin yeterliliğini sorgulatıyor. Linet’in sahneye çıkıp çıkmadığı, konserin gerçekleşip gerçekleşmediğiyle ilgili henüz resmi bir açıklama yapılmadı.

Öte yandan Kültür ve Turizm Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve İstanbul Valiliği’nden de herhangi bir açıklama yapılmadı. Bu sessizlik, benzeri olaylarda olduğu gibi devletin azınlık yurttaşlara ve sanatçılara yönelik tehditlerde nasıl bir tutum takınacağına dair soru işaretlerini derinleştiriyor.

Linç Kültürü, Antisemitizm ve Sanatın Özerkliği Üzerine

Bu olay sadece bir konser protestosu değil; Türkiye’de giderek derinleşen antisemitik söylemlerin, hedef göstermenin ve sosyal medya üzerinden örgütlenen linç kültürünün bir tezahürü. Linet Menaşi’nin kökeni üzerinden saldırıya uğraması, sanatçının siyasal ve etnik kimliğiyle özdeşleştirilip birey olmaktan çıkarılması, sanatın özerkliğine vurulan bir darbe olarak okunmalı.

Sanatçının etnik kökeni, siyasi olayların sorumlusuymuş gibi lanse edilmesi, Türkiye’deki Yahudi yurttaşların da hedef haline getirilmesine kapı aralıyor. Bu durum, yalnızca Linet’in değil, toplumdaki tüm azınlık grupların güvenliğine dair derin endişeler uyandırıyor.

Bu Yalnızlık, Kimin Sessizliği?

Linet’in çağrısı, yalnız bir sanatçının değil, dışlanan, ötekileştirilen herkesin çağrısıdır. Bu çağrının muhatabı sadece siyasal iktidar değil, aynı zamanda sivil toplum, sanat camiası ve kamuoyudur. Bir sanatçının, yalnızca kimliği nedeniyle tehdit edilmesine sessiz kalmak, yarın başka seslerin de susturulmasına göz yummaktır.

Bu ülkede hâlâ birlikte yaşayabilme ihtimali varsa, bu ihtimal Linet’in sesi gibi çoğul, kırılgan ama dirençli seslerde saklıdır.