Geleceğimizin Garantisi ve Yaşam Alanlarımızın Korunması

Yaşadığımız çevre bizim ve çevremizi kuşatan tüm canlıların ortak yaşam alanıdır. Doğanın dengesi de bu yaşam alanındaki canlıların varlığının korunması ile olur. Doğadaki yaşam bu dengeler üzerinde oluşmuştur. Bir zincirin halkaları gibi birbirine bağlıdır. Buna yaşam zinciri denir. Yaşamın doğal ve seyrinde gitmesi bu zincirin kopmadan uyum içinde birbirine bağlantılı olarak döngüsüne devam etmesidir. Uzun yıllardır uyum içinde süregelen bu yaşam zinciri son yüzyıl içinde zedelenmeye, çeşitli halkalarında aşınmalara uğramış. Bu aşınma ve zedelenmelerin yegâne nedeni de insanlardır. Ancak insanlarında içinde kâr dürtüsü yüksek olan patron ve sermaye sahipleridir.

İki dünya savaşı ile yaşam alanlarına zarar verilmiş olsa da, asıl zararı bu savaşlardan sonra dünya pazarlarına hakim olmaya çalışan sermaye odakları, aşırı kâr dürtüsü ve yoğun emek sömürüsü üzerinde varlığını devam ettirmeye çalışan bu odaklar, çevreye ve yaşam alanlarımıza büyük zararlar vermeye başlamıştır. Yaptıkları işlerle havamız, suyumuz, toprağımız ve onun üzerinde yetişen tüm ürünlerin özellikleri bozunmaya uğratılmış ve sağlığımız bozulmaya başlamıştır. Doğal dengesi bozulup zarara uğramış çevrelerde yaşayan her tür canlının yaşamı tehdit altına girmiştir. Yaşam zincirinin halkaları belli noktalarda zayıflamaya ve kopma noktasına gelmiştir. Tüm bunlardan dolayı Hastalık ve diğer nedenlerle ölümler artmıştır. Bunun nedeni ise sermaye odaklarının yaşam alanlarımıza verdiği zararlardır.

Uzun yıllardır çevremizdeki tahribat ve olumsuz değişim siyasal odaklar tarafından görülmesine rağmen hiçbir tedbir alınmadığından dolayı, durum daha da kötüye gitmektedir. Tedbirler bir yana, çevreden daha fazla kazanç sağlamaya niyetli çevrelere büyük kolaylıklar sağlanarak, yaşam alanlarımız her geçen gün daha da daraltılmaktadır. Yaşam alanının daraltılmasının yanında kalan yaşam alanları da ortaya çıkardıkları zararlı gazlar ve ağır metallerle yaşanılamaz noktaya doğru gitmektedir. Bunun böyle olmasındaki en büyük etkende, örgütsüzlük, dağınıklıktı. Bölük-pörçük karşı çıkışlar kaçınılmaz olarak yeterli etkiyi yaratamıyordu. Aydın Çevre Birliği aracılığıyla bunu aşacağımızı umuyoruz.

Mülki amirlere verilen “ÇED’en muafiyet” yetkisi, verimli alanların sermaye sahiplerine peşkeş çekilmesi ise işin tuzu biberi olmaktadır. Ayrıca bazı durumlarda da bu alanların “acil kamulaştırma” kararları ile elden çıkarılma çabaları yaşam alanlarımızı daha fazla tehdit etmektedir. Bu “ÇED muafiyeti ve acil kamulaştırmalar” da daha çok verimli tarım alanları için uygulanmaktadır. Menderes Irmağının ağır Metallerle kirletilerek Sulak alanlarda yetişen her tür ürünün bu metallerin kalıntılarını bizlere, tüm tüketenlere taşınması yoluyla, yaşamımız tehdit altına girmiş oluyor. Jeotermal Santrallerle açığa çıkan gazlar ve yüzeye akıtılan sıcak sular ve diğer akarlar, alanda yaşayan tüm canlı organizmaların ve bizlerin her tür hastalığa açık hale getirmesinin ana nedeni olmuştur. Zeytinliklerin, incirliklerin kuruması, toprakta ve sudaki her tür canlı ve mikro organizmaların ölümü ile yaşam zincirinin birçok halkası kopma noktasına gelmiştir. Bu zincirin halkalarının kopması durumunda Menderes vadisinde yaşam şartları daha çok zayıflayacaktır. Yaşam hakkımız ve yaşam şartlarımızın daha da iyileşmesini istiyorsak, Yaşam alanlarımıza zarar veren tüm kurumlara, işletmelere karşı, sahada yaşayan bizlerin kendi yaşam hakkımız ve gelecekteki nesillerimizin yaşam hakkı için birleşerek ilk adımını attığımız Aydın Çevre Birliğinin çabaları ile daha az zararla bu tehlikeleri bertaraf etmeyi başarabileceğimize inanıyoruz.

Yaşam alanlarımız, yaşamımız için bizlerin kutsallarıdır. Bu kutsallarımıza sahip çıkmakta insani görevimizdir. Bizden sonra gelen neslimizin de yaşam garantisini sağlamak ta bizlerin vaz geçilmez görevidir. Bize bırakılandan daha iyi bir çevre ve yaşam alanını, bizden sonrakilerine bırakmak için, Aydın Çevre Birliğine destek vererek, ona güç katarak, daha çok gayret göstermeliyiz. Gücümüzü birliğimizle artırarak topluma umut aşılayabiliriz. Daha dirençli çıkışlar yakalayabiliriz. Bunun için Daha yaşanabilir bir AYDIN için safları güçlendirelim. Aydınımızı güzelleştirecek olanda ve yaşanabilir kılanda biz yaşayanların BİRLİĞİDİR…