Gazeteci Ercüment Akdeniz ve Yıldız Tar Hakkında “Silahlı Örgüt Üyeliği” Suçlaması

Türkiye’de hukukun, siyasal iktidarın ajandasına uygun olarak işletildiğini gösteren bir başka dava süreci daha kamuoyunun gündemine oturdu. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, yaklaşık iki ay önce tutuklanan gazeteciler Ercüment Akdeniz ve Yıldız Tar hakkında hazırladığı iddianamede, her iki ismin de “silahlı terör örgütü üyeliği” suçlamasıyla yargılanmasını talep etti. Suç delilleri arasında gazetecilik faaliyetlerinin, haber kaynaklarıyla yapılan telefon görüşmelerinin ve yıllar öncesine ait Gezi eylemlerine katılımın yer alması, dosyanın içerikten çok siyasal amaca hizmet ettiğine dair güçlü şüpheler yaratıyor.

Basın Mesaisi Örgüt Faaliyeti Sayıldı

İddianamede yer verilen en dikkat çekici unsurlardan biri, Akdeniz ve Tar’ın basın açıklamaları ve gösteri yürüyüşlerini haberleştirmek üzere yaptıkları telefon görüşmelerinin, HDK (Halkların Demokratik Kongresi) üyeliğine delil olarak sunulması oldu. Bu iddia, gazeteciliğin doğrudan kriminalize edildiği yeni bir aşamaya işaret ediyor. Yıllardır yazılı basın ve sosyal medyada emek, göç ve halk sağlığı gibi alanlarda yazılarıyla bilinen Akdeniz ile, trans hakları ve LGBTQ+ mücadelesi üzerine çalışan Tar’ın, mesleki faaliyetleriyle “örgüt hiyerarşisi içinde” hareket ettikleri öne sürülüyor.

Gezi Parkı Eylemleri Dosyaya Girdi: “Fotoğraflar Fotomontaj Olabilir”

Ercüment Akdeniz hakkındaki iddiaların bir kısmı da 2013 yılındaki Gezi Direnişi’ne uzanıyor. İddianamede, Akdeniz’in 29 Haziran 2013 günü Gezi eylemlerine katıldığı ve bir grupla birlikte “düzen içerisinde” hareket ettiği ifade ediliyor. Akdeniz ise ifadesinde, bu eylemlerin barışçıl ve anayasal haklar çerçevesinde gerçekleştirildiğini, katılım gerekçesinin “parktaki ağaçların sökülmesini engellemek” olduğunu vurguluyor. Ayrıca dosyada yer alan bazı fotoğrafların FETÖ bağlantılı emniyet mensupları tarafından üretilmiş olabileceğini ve bu nedenle fotomontaj ihtimalinin güçlü olduğunu dile getiriyor.

“Ben Gezi eylemlerine katılmak için kimseden talimat almadım. Demokratik ve barışçıl eylem hakkımı kullanarak taleplerimi dile getirdim. Bu, anayasal bir haktır,” diyen Akdeniz’in ifadeleri, yargılamanın temelinin ne kadar kırılgan olduğunu ortaya koyuyor.

HDK ve PKK İlişkilendirmesi: Siyasi Gündeme Uygun Dosya mı?

Savcılık, her iki gazetecinin de HDK içinde yer aldığını ve HDK’nin “PKK/KCK talimatıyla kurulmuş” bir yapı olduğunu ileri sürüyor. Oysa HDK, Türkiye’de çok sayıda siyasi parti, sivil toplum örgütü ve sendikanın oluşturduğu legal bir platform olarak faaliyet yürütüyor. 2011 yılında kurulan yapı, seçimlere HDP çatısı altında katılmış ve kapatma davası sonrasında DEM Parti’yle siyasal varlığını sürdürmüştü. HDK’nin meşruiyetine dair geçmişte açılan çok sayıda soruşturma ve dava ise beraatle sonuçlanmıştı.

Savcılığın, PKK/KCK’nin hedef ve çıkarlarına uygun eylemler düzenlendiği iddiası da somut bir şiddet ya da çağrıya değil, yalnızca demokratik haklar kapsamında yapılan açıklamalara ve eylem katılımlarına dayandırılıyor. Bu yaklaşım, hukukun evrensel ilkeleriyle olduğu kadar, Türkiye Anayasası ve AİHM kararlarıyla da açıkça çelişiyor.

Siyasal Amaçlı Yargılamalar Dalgası Devam Ediyor

İddianamede talep edilen ceza ise oldukça ağır: TCK 314/2 kapsamında beş yıldan on yıla kadar hapis, ayrıca Terörle Mücadele Kanunu’nun 3 ve 5. maddeleri uyarınca ceza artırımı da öngörülüyor. Ancak tüm bu taleplerin, ne kadar siyasi gerekçelerle şekillendiği, kamuoyunda giderek daha çok dile getiriliyor.

Gezi Direnişi’ne katılım, haber yapmak üzere eylem alanında bulunmak ve hak savunucularıyla temas kurmak; 2025 Türkiye’sinde “örgüt üyeliği” için yeterli görülüyor. Oysa bu kriterler, demokratik toplumlarda gazetecilik pratiğinin tam kalbinde yer alıyor.

Bu dava, Türkiye’de siyasal iktidarın medya, muhalefet ve sivil toplum üzerindeki denetim çabalarının bir parçası olarak okunmalı. Basının özgürce haber yapma hakkı, düşünce ve ifade özgürlüğü, yalnızca kağıt üzerinde değil pratikte de yok sayılıyor. 13 yıl sonra Gezi’den bir “terör örgütü üyeliği” dosyası çıkarmak, yargının güncel siyasal gündemle nasıl eklemlendiğinin göstergesi.