Ezilenler İsyan Eder

Kendi çocuklarına birileri zorla, “Ne mutlu Kürt’üm diyene” ya da “Ne mutlu Ermeni’yim diyene” dedirtecek olsa onları dilim dilim doğrayacak olan yurdum Türk insanının 90 yıl boyunca milyonlarca Kürt ve on binlerce Ermeni, Rum çocuğuna zorla, “Ne mutlu Türk’üm diyene” dedirtmekten gurur duyması kadar çifte standartlı bir yaklaşım olamaz.

“Ne mutlu Türk’üm diyene” demek, “Ne mutlu Türkiyeli’yim diyene,” demek anlamına gelmez; “Türk’üm” sözcüğü, bir coğrafyaya değil, direkt bir etnik kimliğe aidiyeti ifade eder. Niyet samimiyetle ‘Türkiyeli’lik’ olgusuna vurgu yapmak olsaydı, bu cümle taa en başından “Ne mutlu Türkiyeli’yim diyene,” şeklinde kurulur ya da istemsizce bir hata yapılmış ise, şimdiye kadar bu hatadan çoktan dönülmüş olurdu.

Oysa ki realitede hiç kimse hiçbir zaman bu vahim durumu düzeltmek için hiçbir girişimde bulunmadığı gibi, bir de kendilerini aklamak için diyorlar ki, “Niye Amerikalılar kompleks yapmıyor, hepsi Amerikanlığını gururla taşıyor da bunlar Türklüklerini söyleyemiyor?” Tabii kompleks yaparlar, tabii söyleyemezler kardeş; çünkü Türk değiller! Türkiyeli olmakla Türk olmak bambaşka kavramlar! Senin ülkene de içinde yaşayan ve hepsinin eşit haklara sahip olduğu halklardan birinin adını koymak yerine, örneğin ‘Anadolu’ gibi tarafsız bir kelimeden türetilen ‘Anadolistan’ gibi bir isim verselerdi, burada da hiç kimse, “Ne mutlu Anadol’um diyene” demekten gocunmazdı elbet. Ama sen ne yaptın; tuttun, yine kendi tabirinle, “Vatanı el ele vererek birlikte kurtardığın” diğer halkları hiçe sayarak ülkeye sırf sayıca daha kalabalıksın diye direkt ‘Türkler’in ülkesi’ manasına gelen ‘Türkiye’ adını verdin; üstelik de bu topraklarda senden çok daha eski zamanlardan beri yaşayan ve seninle tamamen eşit haklara sahip olan o kadim halkların başına patron kesilip, çocuklarına 90 yıl boyunca her gün zorla, “Ne mutlu Türk’üm” diyene dedirttin. Hatta daha da yetinmeyip, kendi kimliklerini reddetmeleri demek olan bu ağır faşizan cümleyi söylemekten mutluluk ve gurur duymalarını bekledin; duymayana vatan haini, terörist damgası vurdun; on binlercesini kadın, çocuk, sivil demeden faili meçhul ettin, katlettin.

Bir Türk olarak bir saniye düşün; sadece bir saniye!.. ‘Kurtuluş Savaşı’ ertesinde ülkene sanki bu topraklarda Türk halkı da yaşamıyormuş, ülkenin tek sahibi Kürtler’miş gibi, direkt ‘Kürtler’in ülkesi’ anlamına gelen ‘Kürdiye’ ismi verilseydi ve senin çocuklarına her sabah zorla, “Ne mutlu Kürt’üm diyene,” dedirtilseydi ne hissederdin?

Düşünemiyorsun değil mi? Düşünmeye bile tahammül edemiyorsun; anında Türklük damarın kabarıp, gözünü kan bürüyor. İşte kendin için pek gurur duyduğun o ulus damarından herkeste var kardeş. Benim gözümde hiçbir kıymet-i harbiyesi yok; ama şayet etnik kimlik denilen şey kutsalsa, herkesin kimliği kendine kutsal. Kendisi için kutsadığı şeyi başkalarında aşağılayan ve hatta yasaklayan kişi, en hafif tabirle çifte standartlı bir faşisttir.

Yani demem o ki, birilerine zorla “Ne mutlu Türk’üm diyene” dedirtmek, senin zannettiğin gibi, “Ne mutlu Türkiyeli’yim diyene,” dedirtmek manasına gelmiyor. Tam tersi, Türkiye’de yaşayan ama Türk olmayan herkesi Türkiyeli olmaktan dolayı haklı olarak mutsuz edip isyan ettirmekten başka hiçbir işe yaramayan son derece kötücül bir art niyet taşıyor. Sapına kadar Türkiyeli, en az senin kadar Türkiyeli ama Türk olmayan milyonlarca çocuğu 7 yaşından itibaren her gün, “Ne mutlu Türk’üm diyene” demek zorunda bırakmanın tek bir amacı vardır; çocukluklarından itibaren ruhlarını iğdiş ederek kişiliksizleştirip; onları asla haklarını arayamayacak ezik bireylere dönüştürmek; yani FAŞİZM!

Dürüst ve âdil insan, kendine yapılmasını istemediği hiçbir şeyin başkalarına da yapılmasını istemeyen insandır.

Uğruna senelerdir on binlerce masum kanı dökmekten çekinmediğiniz ‘Vatanın milletin bölünmez bütünlüğü’nü o vatanın bu topraklarda sizin kadar, hatta birçok yerde sizden çok daha fazla hakkı ve emeği olan, sizinle eşit haklara ve özgürlüklere sahip halklarına zorla “Türk’üm” dedirterek sağlayamazsınız. Doksan yıl boyunca bu zulmü yaptınız da ne oldu? Dilini, kültürünü, kimliğini yasakladığınız; daima bir bahane uydurarak topraklarını, mallarını mülklerini yakıp yıkıp, talan ettiğiniz insanlar canları pahasına isyan etti. Dininin gereklerini yerine getiriyor, başını örtüyor diye aşağıladığınız, okumasına izin vermediğiniz, kamuda işe almadığınız kesimler, cemaatlerin karanlık ellerine düştü; yeraltlarında örgütlenip üstelik de sizin ağababalarınızın da taşeronluğuyla bir şekilde iktidarı ele geçirdi.

Kendi gerçekliğini yaşaması yasaklanan herkes isyan eder ve varlığını gerçekleştirmek için illâ ki bir yol arar. Bu, en temel insanî içgüdüdür. Yasaklanan sizin Türk varlığınız, sizin değerleriniz olsaydı, siz de isyan ederdiniz. Hem de dibine kadar isyan ederdiniz! Karşınızdaki haklı isyankârların bir kısmına her fırsatta kadın, çocuk, sivil ayırmadan ağzınızı doldura terörist derken; bugün gücü eline geçiren diğer kısmına da, kendilerine on yıllar boyunca yaptıklarınızın öcünü alıyorlar diye bozulup sanki sütten çıkmış ak kaşıkmışsınız gibi nefret kusarken, bir saniyeliğine yaptıklarınızla yüzleşmenizi ve kendinizi onların yerine koymanızı öneririm. Yemin ediyorum, onlardan bin beter isyan eder; diğerlerinden bin beter intikam alırdınız.

Siz ise hâlâ kirli gerçekliğinizle yüzleşmeye yanaşmıyor; hâlâ “Ne mutlu Türk’üm diyene” şeklindeki, dünyanın en faşizan cümlesi ile kardeş halkları ezip ötekileştirmeye devam etmekten medet umuyorsunuz. Yazık.

Ne mutlu insan gibi insanım diyene! Çocuğumun varlığı haysiyetten, merhametten, haktan, adaletten, eşitlikten, özgürlükten, barıştan başka hiçbir varlığa armağan olmasın!

Rabia MİNE
Latest posts by Rabia MİNE (see all)