2025’in ilk üç ayında en az 71 kadın öldürüldü. Şimdi bu sayıya bir isim daha eklendi: Emine A. Samsun’un Canik ilçesinde, boşanmak üzere olduğu Emrah A. tarafından sokak ortasında, herkesin gözleri önünde katledildi. Emine, kendi hayatı için verdiği kararı, bir erkek şiddeti karşısında canıyla ödedi. Bu ne ilk cinayet, ne de son olacağa benziyor. Çünkü Türkiye’de kadınların yaşam hakkı hâlâ güvence altında değil.
Emine A., tıpkı onlarca kadın gibi, devletin “koruyamadığı” bir hayattı. Üstelik saldırgan Emrah A.’nın 6 ayrı suç kaydı bulunduğu da ortaya çıktı. Bu kayıtlar neydi? Daha önce şiddet uygulamış mıydı? Uzaklaştırma kararı var mıydı? Kolluk güçleri, adli sistem, yerel yönetimler bu kadın için ne yaptı? Hiçbiri henüz bilinmiyor — ama ortada bir gerçek var: Kadın cinayetleri artık istisna değil, sistematik bir erkek şiddeti rejiminin sonucu.
Sokakta Katledilen Kadınlar, Evde Öldürülen Hayatlar
Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu’nun (TKDF) 2025 verileri, kadınların en çok kendi evlerinde öldürüldüğünü ortaya koyuyor: Cinayetlerin %62,9’u kadının “güvende olması gereken” evinde gerçekleşti. 22 kadın ateşli silahla, 27 kadın ise “şüpheli şekilde” hayatını kaybetti. Bu istatistikler, şiddetin ne kadar “görünür” ve “normalleştirilmiş” olduğunun bir kanıtı. Emine A. ise sokakta, herkesin gözü önünde vuruldu. Bu da artık “özel alan” bahanesinin arkasına saklanılamayacağını gösteriyor.
Devlet Nerede?
Kadınlar öldürülürken “şüpheliler” kaçıyor. Polis her defasında “çalışma başlattı” açıklamaları yapıyor. Ama asıl sorulması gereken şunlar:
- Bu erkek silahı nasıl edindi?
- Emine’nin korunmak için başvurusu var mıydı?
- Emrah A.’nın geçmişi biliniyor muydu ve buna rağmen serbest mi dolaşıyordu?
- Sistem, bu cinayeti önlemek için ne yaptı?
Bu sorulara verilen yanıtlar, devletin kadınları şiddete karşı nasıl yalnız bıraktığını tekrar tekrar gözler önüne seriyor. Üstelik İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıldığı günden bu yana şiddetin görünürlüğü arttı, caydırıcılığı azaldı. Emine A. gibi hayatlar, “aile birliği” bahanesiyle kurban ediliyor.
Katil Değil Sistem: Faili Belli Bir Suç
Emrah A. bir fail, ama sadece bireysel değil. Onu silahıyla sokağa salan, onu durdurmayan, Emine’yi korumayan sistem asıl faildir. Adı yargı olur, kolluk olur, siyaset olur — ama suç ortaklığı değişmez. Kadın cinayetleri, münferit değil; planlı olmadan da sistematik olabilir. Bu bir zihniyet meselesidir. Kadını erkeğin malı gören, itaat etmeyeni cezalandırılabilir gören, boşanmayı ölüm sebebi sayan bir erkek egemen kültür meselesidir.
Federasyonun yayımladığı verilere göre yılın ilk üç ayında 27 kadın “şüpheli şekilde” ölü bulundu. Bu kadınların intihar mı ettiği, kaza mı geçirdiği, yoksa öldürülüp üstünün örtüldüğü mü belli değil. Ne yazık ki Türkiye’de kadınların ölümünün bile soruşturulmadığı bir karanlık gerçeklik var.
Yaşamak İstiyoruz, Öldürülmek Değil
Kadınlar sadece yaşamak istiyor. Sokakta, evde, iş yerinde… Ama her yerde şiddetle, tehditle, ölümle karşı karşıyalar. “Kadın cinayetleri politiktir” demekten başka çare yok. Çünkü bu cinayetlerin önlenip önlenmeyeceği, doğrudan siyasi bir karardır. Emine’nin, Ayşe’nin, Pınar’ın, Şule’nin, Rabia’nın katillerine karşı caydırıcı bir ceza, koruyucu bir önlem alınmıyorsa, bu devletin tercihidir. Ve bu tercih, her kadın cinayetinde yeniden teşhir olur.
Emine A., öldürülmeden önce bir tercih yaptı: Gitmek istedi. Hayatını geri almak istedi. Ama sistem ona bu hakkı tanımadı. Bir erkek silahıyla, toplumun gözleri önünde onu hayattan kopardı. Şimdi yapılacak şey, sadece bu cinayeti kınamak değil; bu cinayetlerin tekrar etmemesi için sistemin tamamına karşı mücadele etmektir.
- Erzurum’da Bir Kadın Daha Öldürüldü: Hatice Agcakale Buzlak, Evli Olduğu Erkek Tarafından Boğularak Katledildi - 17 Nisan 2025
- Emine’nin Katli: Bir Cinayet Davasının Ardındaki Sistem - 16 Nisan 2025
- Esenler’de Bir Kadın Daha Sokak Ortasında Katledildi: Fail Eşi Tarafından Gözaltına Alındı - 13 Nisan 2025