Eğitimin Siyaseti – Arslan Özdemir

Sosyolojik olarak Eğitim ve Siyaset toplumsal yapının temel kurumlarındandır.

Sosyolojik açıdan eğitim, bireyin içinde yaşadığı toplumda yeteneğini, tutumlarını ve olumlu yöndeki diğer davranış biçimlerini geliştirdiği bir süreçler toplamıdır. Siyaset ise, toplumsal yapıyı meydana getiren temel toplumsal kurumlardan biridir. Bir yapıda otorite ve iktidarın bölüşümü ile ilgili sistem siyasal kurumu oluşturur. Siyasal sitemi karakterize eden en önemli unsur otoritenin niteliğidir. Bu durum toplumsal yapının tüm kurumlarını ve kültürünü doğrudan etkiler.

Sosyolojik olarak eğitim siyasetin, siyaset kurumu da eğitimin bir parçasıdır. Her ikisi arasındaki ilişki iç içe geçmiş karmakarışık bir yapıyı andırmaktadır. Eğitim, bireysel ve toplumsal ihtiyaç ve beklentilerin gelişip değişmesiyle, amacı, içeriği, işlevleri, süreci ve süresi değişen toplumsal bir kurumdur. Eğitim aracılığıyla kazanılan bilgi, beceri ve tutumlar ile bunları kazanma yöntemleri toplumdan topluma ve çağdan çağa değişmekte; ancak toplumun yeni kuşaklarının eğitilme ihtiyacı varlığını korumaktadır.

Eğitimin genel amacı, yetişmekte olan çocukların ve gençlerin, topluma sağlıklı ve verimli bir biçimde uyum sağlamalarına yardım etmektir. Bu uyumun gerçekleştirilebilmesi için, bireylerin ilgi ve yetenekleri, eğitim yoluyla son sınırına kadar geliştirilir ve davranışları eğitimin amaçları doğrultusunda değiştirilir.

Eğitimin, bireylere bilgi ve beceri kazandırmanın yanında, toplumun yaşamasını ve kalkınmasını devam ettirebilecek ölçüde ve nitelikte değer üretmek, mevcut değerlerin yaşatılmasını sağlamak, eski ve yeni değerleri bağdaştırmak gibi işlevleri de vardır. Eğitimle kişinin şimdiki ve gelecek yaşamına hazırlanması, gelişmesi ve ülkenin kalkınmasının sağlanması amaçlanır.

Siyasetin işlevleri arasında, eğitimin bir yeri olduğu gibi, eğitimin işlevleri arasında da siyaset bulunmaktadır. Bu durum, eğitim ve siyaset arasında sürekli bir etkileşimin olmasına yol açmaktadır. Eğitimin geliştirdiği dünya görüşünün siyaseti etkilemesinin yanı sıra siyasi görüşler de az veya çok eğitime yansıyabilmektedir. Devlet kurumunun oluşmasıyla, eğitimin siyasal işlevi ortaya çıkmış, milliyetçilik ve demokrasinin gelişmesiyle de önemi artmıştır.

Eğitimin en önemli siyasal işlevi bireyin siyasal sosyalleşmesini sağlamaktır. Siyasal sosyalleşme, “toplumsal siyasal çevre ile birey arasında yaşam boyu süren, dolaylı ve doğrudan etkileşim sonunda, bireyin siyasal sistemle ilgili görüş, davranış ve değerlerin gelişmesidir”

Eğitimin ve eğitim programlarının siyasal işlevi üç grupta ele alınabilir.

Bunlar;

-Mevcut siyasal sistemi koruma,

-Lider yetiştirme,

-Seçmen yetiştirmedir.

Eğitimin siyasal işlevleri olduğunu ve olması gerektiğini kabul eden bu görüşlerin aksine eğitimin siyasal işlevlerini son derece tehlikeli bulan görüşler de bulunmaktadır. Örneğin Bhave (2008), hükümetlerin eğitim üzerinde herhangi bir otoritesi olmaması gerektiğini, eğitimin bilge insanlara bırakılması gerektiğini savunmaktadır. Ona göre, Her öğrenci eğitim bakanlığının belirlediği kitabı okumak durumundadır. Eğer yönetim faşistse öğrenciler faşizmi öğreneceklerdir; komünistse öğrencilere komünizm vaaz edilecektir, kapitalistse kapitalizmin mükemmelliğini anlatıp duracaktır; yine planlamaya inanıyorsa öğrenciler de planlamaya değin her şeyi öğreneceklerdir.

Arslan ÖZDEMİR