Dünyadaki Cehennem

Şair Gülten Akın’ın “Deprem, Savaş ve Çocukların Tanrısı” şiirinin bir yerinde altını çizdiğim ve aklımda kalan dizeleri şöyleydi :

“bedenine bombalar yüklenmiş çocuklar
ateşler içinde Orta Doğu
ah ey Musa ah ey Muhammed
Tanrı çocuklarını unuttu mu?…”

İnsanlığın yüz karası ve utancıdır binlerce çocuğun ölümü…

Bu sessiz çığlıklı ölümleri gördükçe, hafızamdan dilime düşüyor yukarıdaki dizeler…

Her yerde, en fazla  masumların gözyaşlarıyla ıslanıyor bu dünya…

Yazık ki ne yazık!..

Ölen  güçsüz  ve  yoksulların  geride bıraktıkları yürek  yangınları biter mi bir gün?

Hiç sanmıyorum; çünkü savaşlar bitmez. Silahlar üretildikçe, savaşlar da, ölümler de bitmez…

Savaş kararlarını, çocuğu  cephede  ölmeyecek  olanlar  ve savaştan çıkarı olan güçlüler, egemenler, silah tücarları  alır…

Adem ile Havva’nın oğulları Habil ve Kabil arasında başlayan ve Habil’in ölümüyle biten savaştan  bugüne kadar savaşların sonu gelmedi, geleceği de yok gibi…

İnsanlık tarihi boyunca savaşın olmadığı bir zaman dilimi o kadar az ki…

Politikanın bir parçası olan savaşların temelinde, ekonomik  ve siyasi çıkarlar vardır.

İnsanlık tarihi bugüne kadar dini savaşlar, etnik savaşlar, siyasi  savaşlar, toprak  savaşları, mezhep savaşları  ve iç  savaşlar sonucunda yüz milyonlarca insanın ölümüne tanıklık  etmiştir.

Savaşın, terörün, zulmün gerekçesi olmamalı. Savaşlar, şu güzelim  dünyamızın bitmeyen bir yarası, bir cehennemi  ve her çağın kötülüğü olmuştur hep…

Savaşlar aslında, silah şirketlerinin iktidarları yönlendirdiği yıkım projeleridir. Trilyonlarca  doların telaffuz  edildiği  bir silah sanayi gerçeği  var. Ha, bir de; insanın vazgeçemediği kirli ve tükenmeyen iktidar,  güç ve hükmetme hırsı yok olmadığı sürece savaşlar da yok olmayacaktır.

Amerika’nın en ünlü TV habercisi ve siyaset yorumcularından Jimmy Dore diyor ki:

“Ben size en büyük düşmanımız kim söyleyeyim: Bu ülkenin silah endüstrisidir. Siz kararları Joe Biden mı alıyor sanıyorsunuz? Kararları “savaş makinaları”(silah üreticileri) alıyor.”

Askerlerin, çocukların, kadınların, hastaların, yaşlıların, genç kızların, oğlanların ölmüş olmaları; savaş aracılığıyla nefes almaya çalışan kapitalizmin umurunda mı?

Şimdiye kadar yapılan savaşlarda ölen milyonların  çoğu ne için savaştığının  gerçek  nedenini  dahi  bilmeden  göçüp  gittiler. Örneğin  binlerce  kilometre  ötede, Kore  Savaşı’nda ölen bizim Mehmetçik  ne  için savaştığını biliyor muydu ?

Her savaş sadece felaket getirir.

Ve;  savaşın  sebep  olduğu yıkım, kıyım, zulüm, korku, yalnızlık, tecavüz, işkence, esaret, yoksulluk,  hastalık, kin, nefret, travmalar, yağmalanmış  şehirler,  yok  olan  doğal ve tarihi değerler, mahvolmuş  hayatlar, sakatlıklar, kayıplar, yetim, dul ve yurtsuz kalanlar, yaralananlar, ölenler, ölenler…

Acılar, acılar… Kedere sarmalanmış insanlar…

Çocuklarımız için güzel bir dünya kurmak yerine,  çocuklarımızı feda ettiğimiz bir dünya yapabildik ancak.

Dünyanın en etkili “silahı” sadece şu iki kelime olmalı: Savaşa hayır!..  “En kötü barış, en haklı savaştan daha iyidir.” demiş Cicero.

Bu ses her zaman, her yerde yükseltilmezse silah tekelleri insanlığın önüne “yeni cehennemler” (savaşlar) koymaya devam edecekler.

Ey insanoğlu ! (insanoğlu  diyorum; çünkü savaş kararı alan da savaşanlar da insan kızı değil.)

Medenileş artık… Çünkü  medeniyet  diğer  anlamlarının  yanında “barış” demektir, savaş değil… Savaşın yaşandığı her yer, dünyadaki cehennemdir… Fakat gel gör ki, o cehennemde günahı olmayanlar zulüm görüyor, ölüyor; tıpkı Filistin’de olduğu gibi…