Cehennemi gördüm: Yargısız İnfazla İşkence ve Cinayet

Bu gece sabaha kadar, hayatım boyunca itinayla kaçındığım bir şey yaptım. Twitterda karşıma çıkan ırkçı faşist bir canavarın, her birini, “zor günlerde içimizi ısıtan görüntüler” başlığıyla paylaştığı 40 kadar vahşet videosu izledim.

Çoğu polis ya da polis kıyafetli paramiliter güçler olan birtakım özel görevlendirilmiş cellatların, ellerine geçirdikleri bazı Suriyeli ya da Suriyeli olduğunu iddia ettikleri kişilere karşı yargısız infazlarla gerçekleştirdikleri ölümüne dayak, işkence ve cinayet videolarını…

Bazıları kadın, çoğu çocuk yaşta insana karşı, en galiz küfürler eşliğinde sergilenen insanlığa ziyan vahşeti…

İnsanüstü bir çaba göstererek izlediğim o cehennemî görüntülerin karşısında kalbim, ruhum paramparça olmuş bir şekilde yazdığım bu yazıyı okuyan herkese sesleniyorum:

Bu barbar toplumun kanlı tarihine asla silinmeyecek bir kara leke daha ekleyen bu insanlık suçlarını kışkırtan, alkışlayan, destekleyen, dur demeyen herkes katildir!

Küçük ya da büyük harflerle yazdıkları genellemelerle, “Suriyeliler şöyle, Suriyeliler böyle!” diye azmettiricilik yapanlar, Naziler’le eş değer insanlık suçlularıdır!

Böyle bir şey yook!

İnsanları çırılçıplak soyup kemerle kırbaçlayarak, ters kelepçe takarak yüzükoyun yerlere dizip girişerek, metrelerce sürükleyerek, üzerlerine işeyerek, basarak, böbreklerini parçalayacak şiddette tekmeleyerek, ağızlarına biber gazı sıkarak; ellerinde joplarla, kalaslarla ya da demir çubuklarla kafalarını patlatıp, yüzlerini parçalayıp hatta kulaklarını kesip ortalığa kanlarını fışkırtarak; hepsinin, Şeriat emrine uyar gibi mutlaka ellerini kırarak gerçekleştirilen ve tümü de özel olarak kayda alınıp kamuya servis edilen korkunç işkenceler ve cinayetler!..

Çoğu genç, hatta bazıları çocuk!.. Ergenlikten yeni çıkmış ya da çıkmamış; gece kalkıp üstlerini örttüğümüz, terlemişlerse sırtlarına tülbent koyduğumuz, ayaklarına taş değecek diye korktuğumuz, öpmeye kıyamadan üzerlerine titrediğimiz evlatlarımız yerinde; hayatın onlara aşağılanmaktan, her yerde itilip kakılmaktan, dövülmekten, sövülmekten başka bir şans tanımadığı, bahtsız savaş çocukları…

Birilerinin kirli karanlık politikaları uğruna ve Avrupa’dan aldıkları milyarlarca Euro karşılığında, kendilerinden nefret eden milyonlarla dolu bir açık hava hapishanesinde rehin tutup, zannedilenin aksine o milyarların çok çok azını koklatarak sefalete ve ötekileştirilmeye terk ettikleri umutsuz, köksüz, yitik insanlar!..

Aralarında belki gerçekten bir şeyler çalmış olanlar bulunsa da suçsuz, hatta Türk depremzedeler, oraya yardıma gelen dayanışmacılar, kendi evlerinin eşyalarını taşıyanlar, bir kavga esnasında “bunlar yağmacı” diye iftiraya uğrayarak, saniyeler içinde üzerlerine saldırtılanlar da var.

Bütün demokrasi toplumlarının hukukundaki “masumiyet karinesi” gereği “herkesin suçu kanıtlanana kadar masum sayıldığı” bir çağda, böyle bir Orta Çağ vahşeti, böyle bir yargısız infaz yook!

Orada belki yüz bin insanın ölümüne, yüz binlercesinin sakatlanmasına, yaralanmasına, milyonlarcasının evsiz barksız kalmasına neden olan müteahhitlerin; o yamyam müteahhitlerin yarım yamalak binalarına onay veren satılmış mimarların, mühendislerin, yapı denetim uzmanlarının; yani asıl yağmacıların ve katillerin adresleri belli iken; onlara hesap sormaya büzüğü yetmeyenlerin, bütün bu büyük suçların acısını kıyasıya kendilerinden çıkardığı kader kurbanı küçük suçlular…

Böyle bir kin, nefret, vahşet yook!

Bunu da Allah yaratmış, bu da bir insan, bunun da bir annesi var demeden; cansız kum torbalarına vurur gibi vuruyorlar canlara!.. Her videoda mutlaka, “Öldürüp atın bu o..pu çocuklarını!” diye bağıran, gözü dönmüş sivil halk var çevrelerinde…

Bazıları korkudan altına işiyor. Elektriğe tutulmuş gibi zangır zangır titreyerek, kanları ve gözyaşları birbirine karışarak, “Vurmayın!” diye yalvarıyorlar!.. Yalvarışları, cehennem zebanisinden beter infazcılarının darbelerini daha da vahşi, küfürlerini daha da iğrenç bir hale getirmekten başka işe yaramıyor!

Bu kadar büyük bir inşaat yağmasının ve toplu katliamın ortasında, birkaç eşya çaldılar ya da çaldıkları düşünüldü diye yargısız infazlarla cehennemi yaşıyorlar…

Bazıları ölüyor ah ölüyor!.. Kamera karşısında, polis kıyafetli cellatları tarafından, alkışlar eşliğinde katlediliyorlar!..

Bu yazıyı okuyan bütün Suriyeli düşmanlarına sesleniyorum!

Kadim Kızılderili halkının dediği gibi, “toprak insana değil, insan toprağa aittir” ey aymazlar! Bakın, gözünüzün önünde yüz bin insan bir anda toprağa girdi! Yüz binlercesi, sahip olduklarını zannettikleri her şeylerini kaybetti… Bir evlerinin olduğunu sanıyorlardı; birkaç saniye içinde, bir iğneye bile sahip olmadıklarını gördüler. Aşları, işleri, düşleri, sadece birkaç saniye içinde kül oldu gitti!.. Siz neyin derdindesiniz hââlââ?..

Ölmeye terk edilmiş onca canın, daha gömülmemiş cesetlerinin üzerinde, mal peşinde can almaya susamak nasıl bir yamyamlık düzeyi!..

Derdinizde hakikaten samimiyseniz, neden bütün bu olanların asıl sorumlularına; o insanları, başlarına bombalar yağdırıp evsiz barksız bırakarak ülkenize sığınmak zorunda bırakan iktidarın ve onların işbirlikçisi muhalefetin kurmaylarına hesap sormuyorsunuz? Ki onlar, asla kendi çocuklarını göndermedikleri kirli savaşların baronlarıdır!

Hadi işlerini, aşlarını onlarla bölüşmek zorunda kaldıkları için hınç duyan alt sınıfı bir yere kadar anladık diyelim; siz bir eli yağda bir eli balda elitist beyaz Türkler, sırf parklarınız, bahçeleriniz, plajlarınız gibi konfor alanlarınızı onlarla bölüşmek zorunda kaldınız diye, mazlum bir halka böylesine büyük kinler gütmeye hiç utanmıyor musunuz?

Yarın bir gün bu ülkede bir iç savaş çıksa, sizin de bir anda başka bir ülkenin Suriyelisi oluverebileceğinizi hiç düşünmüyor musunuz?

Kapılarında sizi içeri almaları için ölü gibi yalvaracağınız ülkelerde -o da hasbelkader girebilirseniz- herkesin size, sizin Suriyelilere yaptığınız muameleyi yapmasından hiç korkmuyor musunuz?

Bir kere, “Suriyeliler” genellemesiyle hepsini aynı çuvala tıkıp duvardan duvara vurmak nedir akıl, fikir, vicdan, insanlık fukaraları!..

Nasıl kör bir zihniyetle, iktidarın kötü emelleri için kullandığı cihatçı tiplerle, içlerinde her sınıftan, kültürden, karakterden ve ahlâktan insanın bulunduğu bütün sığınmacı Suriye halkına aynı gözle bakıp nefret kusuyorsunuz?

Devletin -asıl sorun teşkil eden- cihatçı milislerinin kılına bile zarar vermeyeceğini; planlı programlı bir şekilde korku iklimi yaratmak, seçimi sabote etmek ve arada Kürtleri de güme götürmek için, OHAL eşliğinde sahneye koyduğu bu dehşet senaryolarındaki kurbanların, zavallı sıradan insanlar olduğunu ve olacağını da mı düşünemiyorsunuz?

Siz, ne zaman bu kadar apt.l oldunuz!

Enkaz altından son anda çıkarılan bir Suriyeli ailenin küçük kızı, “neden hiç ses vermedikleri” sorulduğunda ne diyor biliyor musunuz: “Türkçe bilmiyorduk, Arapça konuştuğumuzu duyarsanız bizi kurtarmazsınız diye korkumuzdan konuşamadık!”

Evet böyle diyor! Bir saniye gözlerinizi kapatın ve kendi küçük kızınızı, ülkenizdeki iç savaştan kaçarak sığınmacı olduğunuz Almanya’da kaldığınız bir enkazın altında bu cümleyi kurarken hayal edin!

Hayali bile içinizi ürpertti değil mi?

Peki, bu dondurucu soğukta üç gün enkaz altında kalan küçücük bir kız çocuğuna bu cümleyi kurdurtan korkuda payınız bulunmasından dolayı hiç mi vicdan azabı duymuyorsunuz!

Hitler’den ruh, Mengele’den neşter, şeytandan emir, işkenceciden kızgın demir almış; cehennemde zebani olmuş gibi kötüsünüz biliyor musunuz!

Siz ne zaman bu kadar kötü oldunuz!

Allah’ınız yoksa, vicdanınız da mı yok?

Nasıl, insanım diye ortalarda dolaşıyorsunuz?

Şu dünyada bütün kalbimle dilediğim tek bir şey var:

Hiç kimse, yaşattığını yaşamadan ölmesin!

Rabia MİNE
Latest posts by Rabia MİNE (see all)