Ben 29 Ocak günü, “Aleviler Melek midir?” baÅŸlıklı bir yazı yazdım ve o günden bu yana içinde en ufak bir hakaret, aÅŸağılama ya da ötekileÅŸtirme bulunmayan; tamamen evrensel insanî deÄŸerler üzerinden kaleme aldığım o fikir yazımda “Alevi düşmanlığı yaptığım” manipülasyonuyla devam emekte olan bir lince uÄŸradım.
Åžahsıma, beraberinde “kedimi sobaya attığıma” varana kadar sayısız akıl ve vicdan dışı iftira, hakaret ve belden aÅŸağı ÅŸahsî saldırı ile birlikte yöneltilen asılsız suçlamalara cevaben yazdığım yazılarıma, çoÄŸu aklı başında, vicdan ve merhamet sahibi Alevi insanları tarafından yazılmak üzere yüzlerce destek yorumu yapıldı.
O yorumlardan biri de halihazırda yirmili yaÅŸlarında bulunan “Eylül Bahar” isimli genç bir Alevi kızına aitti.
Diyordu ki Eylül Bahar bütün içtenliğiyle:
“Ben bir Aleviyim ve Alevi olan amcamın oÄŸlu tarafından taciz edildim, ailem tarafından susturuldum. ÇocukluÄŸum tam bir travmaydı. Annem babam tarafından sürekli ÅŸiddet gördüm. 8-9 yaÅŸlarında iken babamın annesi tarafından hırsız olarak yaftalandım. Alevi kimliÄŸini kullanarak kadınlara sulanan leÅŸ insanlar gördüm. O Alevi güzellemeleri yapılıyor ya hani, gelsinler de bana yapsınlar. Kendimi artık hiçbir kimliÄŸe, mezhebe, ırka ait görmüyorum; çünkü en kötü ÅŸeyleri onlar yüzünden yaÅŸadım. Lütfen yıkılma, o insanlara sakın aldırma, ben seni seviyorum.”
Evet; karşımızda, yaÅŸadıkları yüzünden mecburen gerçek ismini kullanamayan bir genç kız vardı ve anlattığı olayın üzerinden tam on yıl geçtikten sonra bütün cesaretini toplayarak, bu kez binlerce insana “aile içinde tacize uÄŸradığını” söylüyordu.
Ne var ki tarih kendisi için bir kez daha tekerrür etti ve yine herkes çığlığına kulaklarını tıkadı. Ãœstelik de bu kez sadece yaÅŸadığı cinsel ÅŸiddeti deÄŸil, varlığını da yok sayarak yaptılar bunu…
Çünkü aidiyetleri olmadan birer hiç olan fanatik mezhepçilere göre “bir Alevi kızının aile içinde tacize uÄŸramış olması” mümkün deÄŸildi. Onlara göre bütün Aleviler -elbette ki mecazen- melekti. Olsa olsa Rabia Mine Alevilere çamur atmak için “Eylül Bahar” isminde bir sahte profil açmış, bu sözleri de özünde “Hiçbir halkın toptancı söylemlerle melek ilan edilmemesi gerektiÄŸini, her halkın içinde iyilerin de kötülerin de bulunabileceÄŸini,” vurguladığı yazısını desteklemek için kendisi uydurmuÅŸtu.
Evet; ellerinde hiçbir kanıt bulunmayan bu kötücül varsayıma yapışarak, oradan son derece kirli bir kara propaganda yürütmek işlerine geldi.
Eylül Bahar’ın önce “ben olduÄŸumu”, ardından da “kızım olduÄŸunu” iddia ederek günler boyunca Eylül Bahar’ı, beni ve kızımı olmadık iftira ve hakaretlerle teÅŸhir edip hedef gösterdiler ve bu ÅŸekilde kanıtladılar ki hakikaten de hiçbir toplum salt iyilerden ya da kötülerden oluÅŸmaz. Her toplumun içinde iyiler olduÄŸu kadar, üç masum kadını bir kalemde harcayabilecek derecede kötü insanlar da bulunur.
Nitekim bu süreçte Sevgili Eylül Bahar’a, on yıl önce yaÅŸadığı travmalar bir kez daha, hem de misliyle yaÅŸatıldı. Nasıl ki henüz 17 yaşında iken gördüğü cinsel ÅŸiddeti anlattığı annesi tarafından, “Bunu kimseye söylemeyeceksin, sana asla inanmazlar, adının çıktığıyla kalırsın,” denilerek susturulduysa; bugün de kendilerine gerçeÄŸi anlatmak için çırpındığı kötüler tarafından, “Eylül Bahar diye biri yok, sen Rabia Mine’sin!” ya da “Rabia Mine’nin kızısın” ithamlarıyla yalancı ilan edilerek yok sayıldı. “Kendisinin Rabia Mine ya da onun kızı olmadığını; bu acıları hakikaten yaÅŸamış gerçek bir insan olduÄŸunu,” kanıtlamak için çaldığı bütün kapılar, vahÅŸiçe yüzüne kapatıldı. Hiç kimse kendisini dinlemeye yanaÅŸmadı; çünkü ÅŸayet her birine ayrı ayrı ve ısrarla yaptığı görüntülü aramalara yanıt verecek olsalardı, yok saymaya çalıştıkları karanlık gerçekler tokat gibi suratlarına çarpacaktı. O kadar ki aralarından kızcağıza, “Sen misin o abisi tarafından tecavüze uÄŸrayan. Anlat bakalım nasıl oldu?” ÅŸeklinde son derece iÄŸrenç bir pornografik mesaj atabilecek derecede ahlâksızlaÅŸan biri bile çıktı.
Eylül Bahar’ın ben olduÄŸumdan en ufak bir kuÅŸkuya yer vermeyecek derecede eminmiÅŸ gibi davranmak zorundaydılar; çünkü hiçbirinde bir Alevi kızının Alevi akrabaları tarafından tacize uÄŸramış olduÄŸu gerçeÄŸini kabul ederek öz eleÅŸtiri verecek erdem yoktu.
Eylül Bahar’ın, son telefon konuÅŸmamızda bana aÄŸlayarak söyleyip, benim de gözlerime yaÅŸlar dolmasına yol açan son cümlesi ÅŸu oldu: “Bu süreçte insanlığa olan son güven kırıntılarımı da tamamen kaybettim Rabia Abla…”
Öyle ya, ben bile bir ay boyunca Alevilik adına paramparca edilmemin isyanı yüzünden onun tazelenen travmasını yeterince hissedememiÅŸ; sadece, “Ben Eylül Bahar deÄŸilim,” diye çırpınarak “yalan söylemediÄŸimi kanıtlamanın” derdine düşmüştüm.
Ancak bu sabah fark ettim ki aslında “ben Eylül Bahar’dım!”
Bu ülkedeki pek çok kadın Eylül Bahar’dı.
Gerek tesadüf eseri içine doÄŸdukları toplumlarda, gerek ailelerinde, gerek mahallelerinde, gerek iÅŸ yerlerinde, gerek girdikleri sosyal ortamlarda ve hatta son derece safiyane hislerle kurdukları duygusal iliÅŸkilerinde her türlü fiziksel ve ruhsal tacizlere, tecavüzlere uÄŸrayan ve/fakat yaÅŸadıkları ÅŸiddeti kimseye anlatamayan; anlattıklarında “yalancılıkla, kuyruk sallayan diÅŸi köpek olmakla” vs suçlanan, aile namuslarını korumak adına her türlü ÅŸiddetle susturulan bütün kadınlar Eylül Bahar’dı!
Bu ülkede ideolojiler, aidiyetler, kimlikler, aile namusları, erkek egoları, her ÅŸey ama her ÅŸey, Eylül Bahar’lardan daha kıymetliydi.
Bir aidiyeti ya da bir erkeÄŸi korumak, savunmasız Eylül Bahar’ları korumaktan çok daha önemliydi. Bu amaçla her dakika yeni yeni Eylül Bahar’lar yaratmaktan asla çekinilmezdi.
ÖrneÄŸin Rabia Mine gibi ömrünü ezilenlerin yanında olmaya adamış son derece cesur ve onurlu bir yazar kadın, haklı sözlerini itibarsızlaÅŸtırabilmek maksadıyla üzerine her türlü iftira atılarak en vahÅŸicesinden karalanabilir; Rabia Mine’nin 19 yaşındaki, Eylül Bahar’la en ufak bir benzerliÄŸi olmayan, anime delisi kızının küçüklük fotoÄŸrafı, annesinin yüzünün üzerine “kötü bir anne” yazılarak haber sitesi kılığındaki bir çukura çakılabilir; bu konularla en ufak bir alâkası bulunmayan, son derece zekî ve ÅŸahsiyetli, üniversite sınavlarına hazırlanan pırıl pırıl bir genç kızın psikolojisi, orda burda “canavar annesi tarafından kullanılan, acilen sosyal hizmetlere baÅŸvurularak o korkunç annenin elinden kurtarılması gereken kiÅŸiliksiz bir zavallı olduÄŸu,” yazılarak mahfedilebilirdi.
Eylül Bahar’ları taciz etmenin, onların bedenlerine olmazsa ruhlarına tecavüz etmenin türlü türlü yolu vardı ve bu kirli eller o tacizleri tecavüzleri gerçekleÅŸtirirken asla titremezdi.
Neden titresindi ki? Ezeniyle ezileniyle, aydınıyla cahiliyle, kadınıyla erkeğiyle, solcusuyla faşistiyle aynı kirli paydalarda buluşan yurdum insanlarının çoğu, onlarsız birer hiç oldukları aidiyetlerini koruyabilmek adına tek tek bireylere karşı her türlü insanlık suçunu işlemek konusunda karanlık bir konsensus yapmıştı.
Onlara “Durun!” diyecek, bir avuç insan gibi insanın dışında hiç kimse ya da kurum yoktu. O bir avuç erdemli insanın cılız sesi ise kendi dümenlerinden baÅŸka hiçbir kaygıları bulunmayan korkunç kalabalıkların vahÅŸi linç naralarının arasında kaybolup gidiyordu.
Sergilenen toplumsal histerinin en tiksindirici tarafı ise dün Eylül Bahar’ın, benim ve kızımın ruhlarımıza tecavüz eden aynı kirli ellerin, yarın 8 Mart Emekçi kadınlar günü vesilesiyle balya balya kadın güzellemeleri paylaÅŸacak olmaları…
Eylül bahar bir emekçi, ben bir yazın emekçisiyim, benim kızım bale öğretmeni olan baÅŸka bir emekçi…
Biz üç emekçi kadın, yarın 8 Mart”ı anarak cesur ve onurlu hak savunucuları taklidi yapacak olan maskeli yüzler tarafından günler boyunca paramparça edildik.
Artık Eylül Bahar, “Rabia Mine ya da Rabia Mine’nin kızı olmadığını”; ben de Eylül Bahar olmadığımı kanıtlamaya uÄŸraÅŸmaktan vazgeçtik
Çünkü her ikimiz de bu canavarca linç sürecinde bütün insanlara olmasa bile, insanlığa olan güvenimizi tamamen kaybettik.
Eylül Bahar da ben de kızım da; üçümüz de Eylül Bahar’ız artık.
Bu ülkedeki “ikiyüzlü toplumsal deÄŸer yargılarının kurbanı” olan bütün kadınlar Eylül Bahar!..
Ä°nsandan ileri aidiyetleriniz mübarek, 8 Mart Emekçi Kadınlar Günü’nüz kutlu olsun “faÅŸizmin gizli özneleri”.
- Zübükler Her Yerdedir - 9 Mart 2024
- Hepimiz Dilberiz - 28 Ocak 2024
- Bu Kadar Åžuursuzluk Akla Ziyan – Rabia Mine - 19 Ekim 2023