Bir Soruşturmanın Gölgesinde: Necip Hablemitoğlu Cinayeti ve Unutulmaya Direnen Hakikat

Türkiye’nin yakın siyasi tarihinde derin izler bırakan olaylardan biri, 18 Aralık 2002 tarihinde evinin önünde uğradığı suikast sonucu yaşamını yitiren Necip Hablemitoğlu’nun cinayetidir. Hablemitoğlu, hem akademisyen kimliği hem de yazılarıyla Türkiye’nin siyasi, sosyal ve ideolojik yapısını cesur bir şekilde ele alan bir figürdü. Ancak suikastinin üzerinden 22 yıl geçmesine rağmen, bu cinayet hâlâ tam anlamıyla aydınlatılabilmiş değil.

Necip Hablemitoğlu Kimdi?

Hablemitoğlu, 1954 yılında Ankara’da doğmuş, tarihçi, yazar ve akademisyen olarak Türkiye’nin entelektüel dünyasında önemli bir yer edinmiştir. Daha çok Türkiye’nin Fethullah Gülen yapılanması, Alman vakıflarının Türkiye’deki faaliyetleri ve misyonerlik çalışmaları üzerine yaptığı araştırmalarla tanınmıştır. Özellikle, “Köstebek” isimli kitabında Fethullah Gülen hareketine dair yazdıkları, onun hedef alınmasına yol açan en önemli unsurlar arasında gösterilmektedir.

Düşüncelerini korkusuzca dile getiren bir aydın olarak, Hablemitoğlu, hem içeriden hem de dışarıdan birçok düşman edinmiştir. Fikirleri ve yazıları, dönemin devlet mekanizmalarıyla da örtük bir çatışma içinde olduğunu ortaya koyuyordu. Ancak bu çatışmalar, Hablemitoğlu’nun sadece bir akademisyen değil, aynı zamanda bir hakikat arayıcısı olduğunu da kanıtlıyordu.

Cinayet: Organize Suçun Sessiz Tanığı

Necip Hablemitoğlu, 18 Aralık 2002’de Ankara’da evinin önünde silahlı bir saldırıya uğradı. Cinayet, Türkiye’de o dönem artan siyasi gerilimlerin, devlet içindeki çatışmaların ve derin yapılanmaların bir yansıması olarak görüldü. Ancak suikastin ardından yürütülen soruşturma, yıllar boyunca birçok kez yön değiştirdi.

Uzun yıllar boyunca soruşturmada bir ilerleme kaydedilemedi. Cinayet dosyası, adeta bir labirentte kaybolmuş gibi, hem hukuk sisteminin hem de siyasi otoritelerin ihmalleri nedeniyle karanlıkta kaldı. Ancak 2022 yılında eski bir Özel Kuvvetler mensubu olan Nuri Gökhan Bozkır’ın Ukrayna’dan Türkiye’ye iadesiyle dosyada yeni bir hareketlilik yaşandı. Bozkır, cinayeti planlayan ekibin bir parçası olmakla suçlanıyor.

Dava Süreci: Çözüme Yakın mı, Daha Uzak mı?

Hablemitoğlu cinayeti davası, Türkiye’de hukukun siyasetle olan karmaşık ilişkisini açıkça ortaya koyan bir örnek haline geldi. 2022’den itibaren başlayan yargılama sürecinde, farklı isimler suikastle ilişkilendirilmiş ve yeni tanık ifadeleri dosyaya eklenmiştir. Ancak soruşturma, sadece failleri değil, aynı zamanda arkasındaki siyasi ve ideolojik bağlantıları da ortaya çıkarma potansiyeline sahip olduğu için büyük bir hassasiyet taşımaktadır.

Mahkemede sunulan bazı deliller, cinayetin bir kontrgerilla operasyonu olabileceğine işaret ediyor. İddianamede yer alan ifadeler, bu suikastin devlet içindeki “derin yapılar” tarafından yönlendirildiği yönündeki iddiaları güçlendiriyor. Ancak bu iddialar hâlâ kesin bir şekilde kanıtlanmış değil.

Neden Hedef Alındı?

Hablemitoğlu’nun yazdığı “Köstebek” kitabında Gülen yapılanmasına dair eleştirileri, bu cinayetin motivasyonlarından biri olarak görülmektedir. Ayrıca, Alman vakıflarının Türkiye’deki faaliyetleriyle ilgili yazıları da dikkat çekicidir. Hablemitoğlu, bu vakıfların Türkiye’nin doğal kaynaklarını ve yerel yönetimlerini hedef aldığını savunarak, Almanya’yı “modern sömürgecilik” yapmakla suçlamıştı.

Tüm bu çalışmalar, onun hem içeride hem de dışarıda güçlü düşmanlar edinmesine neden oldu. Bu yüzden cinayet, bireysel bir nefret suçunun ötesinde, siyasi ve ideolojik bir mesaj taşıyor gibi görünmektedir.

Unutulmaya Karşı Direniş

Necip Hablemitoğlu cinayeti, Türkiye’nin karanlık geçmişini ve hâlâ tam anlamıyla çözülmemiş yapısal sorunlarını simgeliyor. Bu cinayet, sadece bir akademisyenin susturulması değil, aynı zamanda Türkiye’nin hakikat arayışının da baltalanması anlamına gelmektedir.

Adaletin, bu kadar yıl sonra hâlâ yerini bulamamış olması, Türkiye’nin hukuk ve demokrasi mücadelesinin önündeki en büyük engellerden biri olarak durmaktadır. Ancak, bu cinayet dosyasının unutulmasına izin vermeyen insanlar ve kurumlar, adaletin bir gün mutlaka tecelli edeceğine dair umut ışığını diri tutmaktadır.

Adalet Geç de Olsa Gelecek mi?

Necip Hablemitoğlu cinayeti, Türkiye’nin yakın tarihindeki en trajik ve karmaşık olaylardan biri olarak belleklerde yer almaya devam ediyor. Bu dava, sadece Hablemitoğlu’nun ailesi ve sevenleri için değil, aynı zamanda Türkiye’nin hukuk sistemi ve demokratik geleceği için de bir turnusol kağıdı niteliğinde.

Türkiye, Hablemitoğlu cinayetiyle yüzleşmeden, ne geçmişindeki karanlık noktaları temizleyebilir ne de geleceğine ışık tutabilir. Bu nedenle adalet mücadelesi, sadece bir bireyin hakkını teslim etmekle sınırlı kalmamalı, toplumun vicdanını rahatlatacak bir hesaplaşmayı da beraberinde getirmelidir.


Kaynakça

1.Hablemitoğlu, Necip. Köstebek: Devletin İçi ve Dışı. (Kitap, Necip Hablemitoğlu’nun Gülen yapılanması ve Alman vakıfları üzerine analizleri)

2.Evrensel ve Sözcü Gazeteleri Arşivi – Hablemitoğlu cinayeti, dava süreci ve Nuri Gökhan Bozkır ile ilgili güncel haberler.

3.BBC Türkçe – Hablemitoğlu cinayeti ve suikasta dair uluslararası haberler.

4.Türkiye Barolar Birliği Dergisi – Türkiye’de hukuk, kontrgerilla iddiaları ve derin devlet tartışmaları.

5.T24 Haber Sitesi – Dava sürecine dair analiz ve tanık ifadeleri.

6.Cumhuriyet Gazetesi – Hablemitoğlu’nun yazılarının etkileri ve dava sürecindeki gelişmeler.

7.Anadolu Ajansı – Nuri Gökhan Bozkır’ın iade süreci ve dava ile ilgili detaylar.

8.Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) – Hablemitoğlu cinayetinin insan hakları ve ifade özgürlüğü perspektifinden değerlendirilmesi.

9.BBC History Extra Podcast – Global düzeyde siyasi cinayetler ve derin devlet yapıları üzerine yapılan analizler.

10.Max Planck Enstitüsü ve Sabancı Üniversitesi Hukuk Programları – Türkiye’de hukukun işleyişi ve gecikmiş adalet kavramı üzerine akademik makaleler.