Dün gece tanıştım onunla. Bir dağın başında kendi başımayım. Ãœstte yıldızlar, aÅŸağıda yoÄŸunluklu, gürültülü bir kalabalık. Kozasına çekilen bir sis havayı grileÅŸtiriyor. Kim kimi kirletiyor, kim kimin kirini temizliyor farkında deÄŸilim. Beni üzerine çeken bir ÅŸey var. O kadar insan arasında birini arıyorum…
Başı öne eğikti yöneldiğimde. Hissetmiş olmalı ki geldiğimi, ağır çekimde yüzünü gösteriyor. Tek gördüğüm şey pınarından damlanan inci taneleri. Adeta çiseliyor gözleri.
“Hangi ÅŸiirden kaçmış?” diyor içimdeki ses. Dışımdaki ses; “ÅŸu an zaten bir ÅŸiirin içinde deÄŸil misin?” Gerçek sesim lâl, sadece seyrediyor. Yerinden sıçrayarak; “Ses” diyor içimdeki sese kendi sesim. Dışımdaki ses;”Gözlerindeki incileri toplayıp diz aklının ipine gerdanını süslersin ÅŸiirini.” diyor. İçimdeki sese bakıyorum. “Aman Allah’ım ne kadar yorgunsun kalbimin kalemi?”
“Peri bu Peri” diye ayaÄŸa kaldırıyor içimi içimin sesi ayaÄŸa kalktığında. Yüzümüz karşı karşıya ve aynı hizada. Dışımdaki ses “Dur hele daha seçilemiyor, kim ki?” diyor dinlemiyor gerçek sesim söylediklerini, kulak arkası ediyor.
Sol elim belini kavrıyor ve sımsıkı çekiyor bedenime. Düşünüyor gerçek sesim, kendi kendine söyleniyor; “Ben elime böyle bir komutu vermedim ki.” “Düşecekti” diyor dışımdaki ses “,”insiyatifimi kullandım” dışım içime karışıyor, başımda hıncından turuncuya kesmiÅŸ bir rüzgar almış başını dolaşıyor. Ä°liklerimdeki buz mavisi keskin sabah güneÅŸinin ılıklığı ile eriyor. Damağıma su damlaları serpiyor iç sesim, dış sesim ıslığını ıslatıyor. Gerçek sesim gözden kaybolmuÅŸ yine. Ä°lk adımı ben atıyorum, o da bana uyuyor. Gözlerindeki incilerin hepsi aklımın ipine serilmiÅŸ, ince bir sis ve üzerinde ışıltıları sayılıyor yıldızların.
Bir kuÄŸu var kollarımda. “Artık görmen gerekmiyor” diyor iç sesim. YokuÅŸ aÅŸağı dar bir patikadan iniyoruz. Dik kayalara tutunuyoruz birlikte, biri birine yapışıyor tenimiz. İçimin sesi onun içindeki sesi sarmalıyor. Gecenin gri iniltisinde turuncu ışıltı serpiÅŸmiÅŸ yol ayna gibi bize bizi gösteriyor. Birden dışımdaki sesin aÄŸzından zehir saçılıyor. İçimdeki ses aÄŸzıma geliyor. “Yaşın on sekiz deÄŸil! yaşın on sekiz deÄŸil!” kızıyor, öfkeleniyor. “düşman mısın?” içimin sesi de ona kızıyor, bağırıyor. Gerçek sesim; “he ya” diyor. “Yaşım on sekiz deÄŸil.” dizlerinin üzerine çöküyor. “Ama o bunu görmüyor mu?” “Niye sıcacık bir pide ekmeÄŸinin içindeki buÄŸu gibi sana en içinden gülümsüyor?”
Düzlüğe inmiÅŸiz. KardeÅŸi mi babası mı, eÅŸi mi, niÅŸanlısı mı belli olmayan ama bir ÅŸeyleri olduÄŸu besbelli birçok kiÅŸinin yüzünü görüyorum. Çekiyorum elimi belinden. Ä°liklerim çekiliyor kemiklerimden, ağırlığımı hissedemiyorum. Yüzüm yüzlerinde geziyor adamların. Çok adam var. Bıyıklı sakallı, genç, yaÅŸlı. Yutkunuyor içimin sesi. Dış sesimin dili tutulmuÅŸ besbelli. Kendi sesim ne diyor anlamıyorum…
Dün gece tanıştım onunla. Saat 3.47 idi uyandığımda. MutfaÄŸa gidip saati bir market büroşürünün üzerine not aldım. Sonra oturdum adına “Elim” soyadına “kalem” dedim. Onu ilk gördüğümde saat kaçtı uzun- uzun düşündüm. Rüya bu geriye sayamam ki. Bilemem ki.
Bir sigara yakıyorum. Her karesini aklımın not defterine kazımak istiyorum. “Yüzünü unutmamalı. “Hayatında gördüğün en güzel periydi.” diyor dışımdaki ses. Tereddütsüz evetliyorlar diÄŸer iki sesim. Yüzünün üstündeki gri sisleri temizliyorum aklımda. Gözleri suyun yüzünde güneÅŸ vurmuÅŸ asma yaprağı yeÅŸili. “Tanımadın mı?” diyor bana. “Tanımadın mı?” gözlerinin ferinde su kurutmuÅŸ.
Hemen salona geçiyorum. Şarkı notalarının noter tasdiklerinin olduğu klasörde olmalı.
Sonra nedense gerisin geri mutfağa dönüp ikinci sigarayı yakıyorum..
Az önce gidip klasöre baktım. Evet o yüz, o yaprak-yaprak gülüşün pıtır-pıtır tomurcuklandığı güneÅŸ yüzlü kız. Henüz on sekizinde bile deÄŸil, benim yirmi beÅŸ yaşında olduÄŸum yıllarda. Kızgın saça bastırılan bir “cızzz”ı var var içimde, ilk öykülenmenin.
- Devrilen Çınarlar Sessiz Gitmez - 28 Temmuz 2017
- Bir Market Büroşürüne Yazılan Öykü - 29 Haziran 2017
- Tırtıl… - 14 Haziran 2017