İstanbul doğumlu, Yunanistan Komünist Partisi üyesi Antunaet Ballini; “Bu gece çocuklarımızı öldürdüler. Çoğunluğu gencecik öğrenciydi.”
1 Mart 2023, Yunanistan’ın Larisa kenti yakınları biri yolcu, biri yük iki tren çarpıştı. Ancak, bu bir kaza değil, aynı hatta iki trenin çarpışması bir suç. Yunanistan Tren yolu İşletmeciliği, 2017’de SYRIZA-ANEL hükümeti tarafından, Avrupa Birliği’nin istediği gibi, ulaşım hizmetini “özgürleştirmek” adı altında işletilmesi, İtalyan TRAINOSE’ye devredildi. Üstelik, Trainose, Yunanistan hükümetinden olan 14,3 Milyar Euro alacağını hibe ederek, para ödemeden tren yollarının işletilmesini ele geçirdi. Ulaşım, altyapısı devlet tarafından hazırlanan ve sürekli olarak yenilenmesi gereken bir kamu hizmetidir. Sosyalist ülkelerde ülke içinde seyahat bedelsiz, kapitalist ülkelerde sürekli gelir kaynağıdır. Bu nedenle, bütün yatırımları yapılmış bir kamu işletmesinin, özelleştirme/özgürleştirme adı altında sermayeye devri, servet/kaynak aktarımıdır. İşleten, bir çivi çakmadan yıllarca sadece gelen geçen yolculardan haraç tahsil eder! Ancak, ulaşımın güvenli bir biçimde sürekliliği için hiçbir yatırım yapmaz. Ve gün gelir hiçbir uyarı levhası olmayan, elektronik uyarı sistemi çalışmayan (çoklu) tren yolunda iki tren çarpışır. İlk anda 38 kişi yaşamını kaybeder… Sonra büyür sayılar… Ama “büyümez ölü çocuklar…”, “Üşür ölüm, ölüm bile…” Ulaştırma Bakanı Kostas Karamanlis istifa eder.
6 Şubat 2023… Sadece 22 gün önce… Sabah 4.20 sıralarıydı, uykunun en tatlı yerinde mezar oldu, emeğiyle her gün dünyayı yeniden yaratan milyonlara… Kahramanmaraş, Diyarbakır, Urfa, Mardin, Hatay, Antakya, Malatya, Adıyaman, Mersin, Adana ve çevre iller yıkıldı mülksüzlerin üzerine… Kefensiz gömüldüler… Saray soytarıları 45bin desinler, yüz binlercesinin cesedi bile çıkarılmadı, enkaz altında kaldı! Kurtulanlar hala bir yolunu bulup gidemediyse ardında bırakıp geçmişini geleceğini, sevdiklerini, sevmediklerini, küsüp de görmediklerini, sevip de özlediklerini hala sokakta, hala susuz, aşsız, yalnız, bir başına! Bir de yüreğini kuşanıp ilk günden yola düşenler, onlarla enkaz altında kalıp, enkazdan çıkıp çıkaran, birlikte aç kalıp, birlikte ağlayan, birlikte üşüyenler… AFAD Yolları kesti, yerli yabancı kurtarma-dayanışma ekiplerinin mallarına, devlet baba toplanan bağışlara el koydu, Kızılay çadır ve konserve sattı depremzedeye… Bağış toplamaya devam ediyorlar. Oysa, 13 milyondu yıkılan şehirlerin nüfusu… Ne çadır, ne ceset torbası, ne kefen vardı… Olancasına el koymuşlardı… Satılıktı… “Üşür ölüm ölüm bile…”
Antuanet; “Ölenlerin sayısı 46’ya ulaştı. Çoğunluğu gençlerden oluşan kayıp kişileri bulma çalışmaları sürüyor. Hastaneye kaldırılan 72 yolcudan 15’i taburcu edilirken, 6’sı yoğun bakımda olmak üzere 57 yolcunun tedavisi sürüyor. Tempi’deki ölümcül tren kazasının üzüntüsü ve aynı zamanda öfkesi anlatılamaz. Kurtarma ekiplerinin yolcu treninin enkazında çoğu öğrenci olmak üzere çok sayıda genci taşıyordu. Ebeveynler, cesetleri tanımlamaya yardımcı olmak için DNA örnekleri veriyor. Sahneler yürek parçalayıcı ve kaygı çok büyük. Önceden belirlenmiş bir suçtan bahsediyoruz. Temel ilkelerinden demiryolunun parçalanarak özel şirketlere kar getiren ‘parçaların’ satışı, sömürü siyasetin damgasını taşıyan bir suç.
Demiryollarının ‘Demokratik Birleşik Sendikalar Hareketi’ (DESK), geçtiğimiz Şubat ayında demiryolundaki durumla ilgili ‘yaklaşan kaza’ hakkında devamlı alarm veriyordu. İşyerlerinde koruyucu önlemler alınmadığı, trenlerin güvenli işletilmesi ve trafik akışı sağlanmadığı sürece, kazaların sonu olmayacağı duyurulmuştu.
Tempi’de meydana gelen ölümcül tren çarpışmasını protesto eden öğrencileri Hellenic Train binası girişindeki çevik kuvvet polisi kimyasallar ve flaş bombalarıyla kovalamaya çalıştı. Buna rağmen bölgede kalan Öğrenci Derneklerinin bloglarını dağıtmayı başaramadılar. ‘Bu suç örtbas edilmesin’, ‘bütün ölülerin sesi olacağız’ sloganları atıldı.” “Ben içeri düştüğümden beri, güneşin etrafında on kere döndü dünya, Ona sorarsanız lafı bile edilmez, mikroskobik bir zaman, bana sorarsanız ‘on senesi ömrümün’, Nazım.
Türkiye coğrafyasının Güney-Doğusu’nda rivayet muhtelif, ölen kim, kalan kim belli değil. Binlerce, belki on binlerce çocuk kimsesiz kaydıyla, adı sanı bilinmeksizin, ne ölünün ne dirinin DNA taraması yapılmaksızın tarikatlara teslim edildi. Bizzat devlet eliyle. Kimsesi olan 4-6Yaş arası çocuklar için, “kur’an çadırı’ bile kuruldu. Beşinci günden beri deprem bölgesine kimi korumalı gibi patronlarıyla giden burjuva siyasetçiler, maden kazasında olduğu gibi gerçeği küfürle, hakaretle, suçlamayla örtüyorlar. Bir de seçim umudu, dağıtıyorlar. Yunanistan’da özelleştirilen tren yolunda bir yolcu treni yük treniyle çarpıştığı için Ulaşım bakanı istifa ederken, Türkiye kapitalizminin sahipleri çoktan harekete geçmişti. 8 Şubat’ta Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile OHAL ilan edildi, 24 Şubat’ta yine C.K ile Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na olağanüstü yetkiler verildi. OHAL ilan edilen illerde şehirlerin kurulması, yönetilmesi için gerekli ve zorunlu kanunlar, 126 sayılı kararnamenin uygulama alanında uygulanmayacaktı. Geçerli ve yürürlükte tek mevzuat, 24 Şubat 2023 gün ve 126 sayılı C.K ile yağmanın adı “geçici ve kalıcı yerleşim alanı kurulması” oldu. ÇŞİD Bakanlığı, OHAL ilan edilen illerde “geçici ve kalıcı yerleşim alanlarını” seçecek, Hazine’ye devredecek, alt ve üst yapının inşası için ihaleye girişebilecek.
Bilin bakalım konutları kim yapacak. Evet, doğru tahmin ettiniz. 126 Sayılı C.K’nin duyduğumuz ilk uygulaması, TOKİ(konut) Alanı olarak Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi’nin Gaffarlı’daki Araştırma Çiftliği olduğu, bilgisi sızdı. “Bir kurşun kalemim vardı, ben içeri düştüğüm sene, bir haftada yaza yaza tükeniverdi. Ona sorarsanız ‘bütün bir hayat.’ Bana sorarsanız: ‘Adam sende bir iki hafta.’Nazım.
Büyük ikiyüzlülük. Bu büyük trajediden hepsi sorumlu ND, PASOK, SYRIZA… Bugün timsah gözyaşları döktüklerini gördük. Cehenneme gitsinler ve bu hizmet ettikleri lanet sistem. Tüm acılarımızın sorumlusu, yoksulluğu, savaşları ve faşist piçleri üreten sistem, ‘Ahşap dilimizde’ adı var. Net söylüyoruz KAPİTALİZM-EMPERYALİZM. Onlara oy vermeye devam et!(Antuanet Ballini). Tren yolu işçileri, diğer kamu görevlerine devredildi. Yunan halkına maliyeti 157.19 milyar euroya ulaştı. Ayrıca, Syriza-Anel hükümeti Ulaştırma Bakanlığı, İtalyan Trinose ile imzalanan “Kamu Hizmeti Yükümlülükleri Sözleşmesi’(YDYI) gereğince, belirlenen kimi seyahatleri gerçekleştirmek üzere, yıllık 50 milyon Euro ile sübvanse ediliyor(Türkiye’de buna “müşteri garantisi” deniyor)! Öte yandan, İtalyan TAIPED ile Ferrovie dello Stato arasında TRAINOSE hisselerinin %100’nün devredilmesi için 2017 yılında imzalanan Sözleşme hiç yayınlanmamış(O da bir şey mi, bizim elimizde Cumhuriyetle kurulan Kamu İşletmelerinden hiçbir kalmadı ve satış sözleşmeleri yayınlanmadı! Talep eden de olmadı)!
“ND Hükümetinin, Temmuz 2022’de demiryolu şirketinin sözde ‘acil hatlarda’ ulaşımı sürdürmek için 750 milyon Euro’yu cebe atacağı sözleşmeyi Meclis’de onaylaması ise ayrı bir sorun… Halka ait olan, halkın ürettiği kaynakların şirketlere aktarılmasıdır. Kapitalistler devlet aracılığıyla al gülüm ver gülüm yaparken, emekçi sınıflar için yaşamsal olan gereklerin karın maksimizasyonu uğruna, kasden, bilerek isteyerek ihmali, bile bile gözden çıkarılması suçtur.”
Yunanistan’ın Larisa kentine 26 kilometre uzaklıktaki Tempi bölgesinde gerçekleşen tren kazası alanını ziyaret eden Yunanistan Komünist Partisi (KKE) Genel Sekreteri Dimitis Kuçubas, alandaydı. Olay yerinde gazetecilerle yaptığı açıklamada; “kazanın kelimelerle ifade edilemeyecek kadar büyük bir trajedi olduğunu’ belirtti. Kazada yakınlarını kaybedenlerin yakınlarına başsağlığı dileyen Kuçubas; ‘Bu bir kaza olamaz, önceden uyarı yapılmasına rağmen işlenmiş bir cürümdür. İşçiler daha önce de Yunanistan Demiryolları Örgütü’ne(OSE), demiryolları işletmelerine uyarıda bulunmuştu. KKE, bu konuyu Meclis kürsüsüne taşımış, sendikacılar aylar önce uyarıda bulunmuştu.”
Türkiye kapitalizmi, 24 Şubat 2023 Tarih ve 126 Sayılı, “OHAL Kapsamında Yerleşme ve Yapılaşmaya İlişkin Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi” ile Yüzyılın deprem felaketi ile yıkılan şehirleri yeniden servet kaynağına çevirerek ayağa kalkmaya girişti bile. Türkiye Komünist Partisi; “Hükümet istifa demek suç değil görevdir. Toplum ve ülke açısından zararlı, başarısız bir hükümetin istifasını istemek bir halkın en temel hakkıdır. Yurttaşlarımız bir depremde koruyamayan, enkaz altında bırakan, yardımı ticarete döken bir iktidara karşı yöneltilen ‘hükümet istifa’ sloganı suç olmak bir yana hem meşru bir siyasi tavır hem de gelinen bu tabloda bir sorumluluktur.
(…)Türkiye Komünist Partisi AKP hükümetinin meşruluğunu başından beri sorgulayan bir parti olarak ‘hükümet istifa’ sloganı ile bir duygudaşlığa sahiptir. Öte yandan, bir siyasi parti olarak ‘hükümet istifa’ gibi bir sloganı bir çerçevenin içine yerleştiren, ona toplumsal ve siyasal bir karakter kazandırmakla yükümlüdür. Ancak, TKP ‘hükümet istifa’ sloganının bir suça dönüştürülmesini kabul edemez. Bu nedenle TKP bugünden itibaren deprem dayanışma çalışmaları dışında ki bütün faaliyetlerinde ‘hükümet istifa’ çağrısına yer verecek, hem temel bir hakkı savunacak hem de hiçbir meşruiyeti olmayan hükümetin karşısına dikilecektir.”
2 Mart 2023 Günü, Yunanistan Komünist Partisi ve sendikalar özelleştirilen tren yolunda iki trenin çarpışması nedeniyle yitirilenlerin hesabını sormak için Meclis’e yürüdüler. Bizimkiler, Meclis’e girme derdinde! Yanlış anlamayın, protestocu olarak değil, ömür boyu maaşlı vekil olarak. Ah bir girebilseler! Gerçi Meclis’de “eski solcudan” geçilmiyorsa da! Deprem mi dediniz! Ölen öldü, kalan sağlar sandığa! Milyonlarca insan mülksüzleşti, yoksulluk derinleşti, yüz binlercesi enkaza, on binlercesi kefensiz gömüldü, topluca! Neyse ki, bay Kemal’in Cumhurbaşkanı adaylığını kutlamak için sokaklara dökülmediler! Artık, depremin acısından mı, benzin pahalı ondan mı, bilmem!
Sahi ne mutlu bizimkilere! En sağdan en sola, “solsan sağa aldı bayrağı düşman üstüne”, tek düşman Tayyip, tek dertleri Tayyip gitsin Kemal gelsin, sermaye iktidarı sürsün; öyle demeyin, kötünün, pardon gericinin iyisine razıyız biz! Gerçi, kim bilir bay Kemal’le yarışamayacağı, Cumhurbaşkanı olamayacağı için aday olamayan kimler vardır!
Yunanistan’da birkaç gün önce işlenen cinayette 56 can yitirildi… Daha ilk gün Ulaştırma Bakanı istifa etti. Ancak, bu bile Yunanistan Komünist Partisi(KKE) ve Devrimci İşçi Sendikalarının Meclis’e yürümesini, yumruklarını göstermesinin engellemedi. Yine sözü Antunaet’e bırakacağım. “Sendikalar-ATTİKA Kitle örgütleri Yunan Treni’nin bürolarında toplanarak Meclis’e yürüdü. Bu haklı öfke, protestocuların öngörülen suçun unutulmasına veya örtbas edilmesine izin vermeme kararlılığını körükledi. Ve tek ağızdan ‘Tüm Ölülerin Sesi Olacağız’ sözünü verdi. ‘Ölülerimiz Kar İçin Feda Edildi- Bu Bir Hata Değil Suçtur’ sloganlarıyla şiddetli yağmura rağmen Meclis’e yürüdü.”
Türkiye kapitalizmi ve temsilcileri CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı adaylığında birleşti. Birbirlerini ezer geçer, her biri tek başına aday olurdu ya, neyse! Türkiye kapitalizmi, yüzyılın depremini lehine çevirmeyi başarmış, daha da başaracak olsa da birikmiş ve birikmekte olan öfkeyi görmezden gelemezdi. Tayyip’le işbirliğini sürdürmek şüphesi çok karlı, ancak her geçen gün derinleşen yoksulluk, sınıflar arasındaki eşitsizlik kapitalist sömürüyü görünür hale getirmekte, Tayyip’te somutlanan iktidara öfke büyümektedir. 2013 Gezi Direnişin’den çıkardıkları ders, Kemal’le yetinmeyi dayattı. tepkileri de görmezden gelemezdi. Yağmanın yasal dayanakları nasılsa, arka arkaya yürürlüğe sokulmakta, muhalefet seçim balonuyla emekçi sınıfları uyutmaktadır. Türkiye kapitalizmi veziri verdi, şahı aldı! Hayır, alamadı! Sıkıştırdı! Şimdi, hamle sırası hem de depremden önce Türkiye işçi sınıfında, öncülerinde! Son söz yerine… 25 Şubat’ta yazdım, 27 Şubat’ta yayınlandı, ancak milletvekilleri de asilleri de duymadı! Bir daha yazmakta yarar var.
“OHAL Kapsamında Yerleşme ve Yapılaşmaya İlişkin 126 Sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi” nedir? Ne yapmalı?
24 Şubat 2023, 126 Sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile OHAL ilan edilen illerde, üç ay süreyle tek yetkili Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı olup, 126 sayılı Kararname uygulanacak tek düzenleyici işlem! Yani, bildiğimiz bilmediğimiz, aklımıza gelen, gelmeyen, bir sorun yaşandığında gelecek, yargıya gittiğimizde 126 sayılı Kararname’ye dayanarak hukuki ve maddi dayanaklarımızı reddedecek.
Mesela, ÇŞKD Bakanlığı istediği taşınmaza el koyup (Maraş’ta MSİÜ Gen Çiftliği arazisine olduğu gibi) Hazine adına tescil edildiğinde iptal davası açamazsınız. Açarsanız reddedilir. Çünkü, 126 Sayılı Kararname öyle emrediyor! Kararnameye uygun. Anca, Kararname Anayasa’ya uygun değil. Öyleyse, önce onun iptali gerekir.
Ancak, siz o davayı açana kadar, Anayasa’ya göre dava açma yetkisi olan CHP ya da HDP ya da 600 vekilinizden 120’si Anayasa Mahkemesi’ne İPTAL davası açmadıysa, taşınmazınıza el koyulması nedeniyle açacağınız terkin ya da tazminat davasında, ANAYASA’YA AYKIRILIK İTİRAZI’nda bulunabilirsiniz. Mahkeme bu isteği ya reddedecek ya da görmezden gelecek, davanızı da reddedecektir. Temyizde onaylanacak olan aynı isteminizin red kararı kesinleştikten sonra, Anayasa Mahkemesi2ne Bireysel Başvuru ile yargılama sırasında reddedilen CK’nin iptalini ve Yargılamanın Yenilenmesini isteyebileceksiniz. Tabii, bunlar için iyi bir hukukçu bulamanız gerekecek.
Öyleyse, CHP ya da HDP, Meclis’e gönderdiğiniz vekillerinizden Anayasa Mahkemesi’nde 126 Sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin iptal davası açmaya zorlamalısınız. Hazır, Prof.Dr. İbrahim Kaboğlu CHP milletvekili, üstelik Anayasa Profesörü, üniversiteden atılmadan önce, benim de tez danışmanımdır.(3 Mart 2023)
- “Güneş Toprağı” Afganistanlı Taş İşçileri ve “Gölgeler Turnuvası” - 13 Haziran 2024
- Anayasa Değişikliği Ya Da “Working Class Hero” - 4 Mayıs 2024
- Bu Adamlar Neye Gülüyor? - 20 Nisan 2024