Zehirli algı, teslim alınmış yargı…

Bugün reklam panolarında AKP’nin referandumla ilgili afişini gördüm,şaşırdım, utandım! Afişte: “Bağımsız Yargı İçin EVET!” yazıyordu. “Bağımsız Yargı” sözünü görünce , herhalde CHP’nin afişidir diye düşündüm, sonra “AKP” imzasıyla karşılaşınca , elimde olmadan: “Pes!” dedim ve anladım ki bu iktidar baştan ayağa kadar yalandan, iftiradan ve şantajdan ibaret.

Adı “Adalet ve Kalkınma Partisi”” olan, her tarafa adaletsizlik saçan, ülke ekonomisini iflas noktasına getiren, tüm toplumu zehirli bir algıyla kuşatan AKP, devletin tüm olanaklarını kullanarak her tarafı “EVET” ile doldurmuş ve utanmadan hukuk devletinden, adaletten, kalkınmadan bahsediyor. Yani hepimizin gözünün içine baka baka yalan söylüyor; ama toplumun önemli bir kesimi bu yalanın peşine takılıp sürükleniyor uçuruma doğru. İşte utancım bundandır.

Bir kişi, bir grup, bir parti, utanma duygusunu yitirmişse, ar damarı çatlamışsa korkmak gerekir çünkü utanma duygusu insanlara özgüdür. Bu yüzdendir utanmayanlar-dan oldum olası korkmuşumdur ve onlardan uzak duruşum da bu yüzdendir.

Yüzde elli civarında oy almış bir sivil iktidar döneminde, olağanüstü hal ve KHK’lar gölgesinde referanduma gidiliyor. Parlamentonun üçüncü partisi HDP’nin 13’ü milletvekili olmak üzere 5.300 üyesi tutuklu, 10.000 civarında üyesi ise gözaltında.Cumhuriyet Gazetesinin 11 yazarı,çizeri, yöneticisi aylardır tutuklu; binlerce

eğitimci, akademisyen ihraç edilmiş, demokratik siyaset yapmanın tüm koşulları ortadan kaldırılmış; buna rağmen iktidar hâlâ mağduriyet edebiyatı yapmaya devam ediyor.

Şayet, “EVET” kazanırsa “bağımsız yargı olacakmış!”

Yani şu an yargı bağımsız olmayıp bağımlıymış.

Doğru!

Peki kime bağımlı?

Zincirlerle iktidara bağlı; haksızlık, zulüm, hukuksuzluk karşısında üç maymunu oynuyor yargı. Öyleyse, “EVET” kazanırsa orta yerde yargı falan hiçbir şey kalmayacak; reis,sultan, padişah, adına her ne derseniz deyin tek adamın iki dudağı arasında sıkışıp kalacak yargı.

Aslında o kadar çok yalan söylüyorlar ki, kafaları öyle karışmış, bellekleri o kadar yarılmış ki kendi kendilerini ele veriyorlar. Hem yargının bağımsız olmadığını hem de anayasa taslağı referandumdan geçerse yargının tümüyle biteceğini dolaylı olarak söylüyorlar. Tam bir paradoks hem de en büyüğünden!

AKP’li bir bakan şöyle demiş: “Ne kadar vatan haini varsa ‘hayır’ diyor.”

Bu bir nefret suçudur, kişilik haklarına faşizan bir saldırıdır ve provokasyona açıktır. Aynı zamanda yargının tümüyle teslim alındığının ispatıdır. Şayet içimizden biri: “Tüm vatan hainleri “evet” diyor” demiş olsaydı ne olurdu? Savcılar anında soruşturma başlatırdı, gözaltına alınırdı, “terörist” ilan edilir ve havuz medyası tarafından hedef gösterilirdi.

İktidarın en başındakinden en alt kademesindekine varıncaya kadar hepsi, “hayır” diyenlere yönelik linç kampanyaları yapıyor; hakaretlerin, küfürlerin, şantajların, saldırıların haddi hesabı yok; ama yargıdan çıt yok!

Bu ülkede hiçbir dönemde yargı bağımsız olmadı, kuvvetler ayrılığı lafta kaldı; ama hiçbir dönemde yargı bugünkü kadar siyasi iktidara, zincire vurulurcasına teslim de olmadı. Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 8 yıldır görülen 154 sanıklı ‘KCK Ana Dava’da 107 kişiye ceza yağdırılarak bu teslimiyet tüm dünyaya gösterildi. Yine hiçbir dönemde toplum, bugünkü kadar algı zehirlenmesi yaşamadı, yalanla kuşatılmadı, ayrıştırılmadı, düşmanlaştırılmadı.

Bütün bunlar yaşanırken hâlâ mağdurluk edebiyatı yapıyor olmaları utanç verici.

Ezerek mağdur olunmayıp zalim olunduğunu er geç tarih yazacaktır.