“Yoksulluk Bir Halk Sağlığı Sorunudur” başlığı ile toplanan Ankara Kent Konseyi Halk Sağlığı Çalışma Grubu, yoksulluk ve halk sağlığı mücadelesi için çoğalma çağrısında bulundu.
Ankara Kent ve Sağlık Buluşmaları devam ediyor. “Yoksulluk Bir Halk Sağlığı Sorunudur” başlığı ile 26 Ocak’ta gerçekleştirilen çevrim içi toplantının moderatörlüğünü Ankara Üniversitesi Halk Sağlığı Bilim Dalı’ndan Prof. Dr. Tuğrul Erbaydar yaptı.
Halk sağlığının önemine ve sağlığın ticarileştirilmesinin normalleştirilmeye çalışıldığına dikkat çeken Erbaydar, bunun kabul edilemeyeceğini, yoksulluğun da bir kader olamayacağına dikkat çekti.
Yoğun katılımlı toplantıda sivil toplum kuruluşlarının yoksulluk ve halk sağlığı ile ilgili çağrıları dile getirilirken, mücadele için çoğalmanın önemine dikkat çekildi.
Dr. Hüseyin Örün’ün, Ankara Kent Konseyi Halk Sağlığı Çalışma Grubu adına yaptığı açıklamada yoksullaşma şöyle tanımlandı:
“Ekonomik krizlerin asgari ücretli, güvencesiz ve günlük çalışan, sabit gelirli, işçi, memur, küçük esnaf, köylü, küçük çiftçi başta olmak üzere halkın çok geniş bir kesimini etkiler. İşsizlik, ücretlerin dondurulması/azaltılması, ücretliler üzerinde doğrudan vergilerin ve bütün bir halk üzerinde dolaylı vergilerin arttırılması gibi uygulamalarla gerçek ücretlerde düşme; bir başka ifadeyle tek tek insanların toplam alım güçlerinin azalması, yoksullaşmadır. Yoksulluk bir halk sağlığı sorunudur.”
Türkiye’de yoksulluk ve derin yoksulluğun hızla arttığı, alt ve üst gelir düzeyi grupları arasında uçurumun genişlediği ve Avrupa ülkeleri arasında gelir adaletsizliği en yüksek ikinci ülkenin Türkiye olduğuna dikkat çekilen çalışma grubu açıklamasında şu görüşler yer aldı:
“Sürekli yoksulluk, kötü beslenme, sağlıksız konutlarda yaşama, güvencesiz çalışma, kötü koşullarda çalışarak meslek hastalıklarına ve iş kazalarına daha çok maruz kalma, sağlık güvencesi kapsamı dışında kalan sorunlarda sağlık hizmetlerinden yararlanamama, sosyal statüye dayalı ayrımcı tutumlara maruz kalma ve buna bağlı psikolojik sorunlar yaşama, çocukların eğitimde başarısız olması ve ekonomik zorluklar nedeniyle eğitimden erken ayrılması ile yoksulluğun kuşaktan kuşağa devredilmesi gibi sonuçlar doğurmakta ve halk sağlığı üzerinde doğrudan ve dolaylı yıkıcı etkiler yaratmaktadır.
Ekonomik krizler var olan yoksulluk koşullarının aniden ağırlaşması sonucu daha da dayanılmaz hale gelmesine ve ağır sağlık sonuçlarına yol açabilmektedir. Açlık, ağır ve akut psikolojik sorunlar bunlar arasındadır. Çaresizlik karşısında kişiler karınlarını doyurmak üzere çöplerde gıda aramaktan, acil gelir sağlamak üzere yüksek bedeller ödeyerek borç bulma ya da onurlarını incitici veya yasal olmayan biçimde kazanç sağlamaya çalışma gibi yollara başvurmak zorunda kalabilmektedir.
Türkiye’de son dönemde ekonomideki olumsuz gelişmeler ve yoksulluğun derinleşmesi yeni bir halk sağlığı tehdidi olarak değerlendirilmelidir. Türk Lirası’nın ani değer kaybı ve durdurulamaması gıda ve diğer temel ihtiyaç mallarının fiyatlarına, kaçınılmaz olarak sağlık hizmetlerine de yansımış ve yansımaya devam etmektedir.”
Türkiye’de halen yoksulluk nedeniyle sağlık hizmetleriyle ilgili karşılanamayan gereksinim oranının yüzde 21,3 olarak tahmin edildiği belirtilen açıklamada ayrıca şu tespitlere yer verildi:
“Kriz ilaç/tıbbi malzemelerin bulunamaması, kronik hastalıkların kötü beslenme, barınma vb gerekçelerle alevlenmesi, ertelenen sağlık hizmetleri ve nihayetinde kaçınılmaz bir şekilde gecikerek sağlık hizmetine başvurma ve cepten /borçlanarak çok daha büyük paralar ödeme döngüsüyle de “tıbbi yoksulluk tuzağını” tetiklemektedir…
Bu noktada, Ankara Kent Konseyi Halk Sağlığı Çalışma Grubu olarak Ankara Büyükşehir Belediyesi başta olmak üzere tüm yerel yönetimleri yoksulluk krizi karşısında gereksinim sahipleri ile dayanışmayı arttırmaya çağırıyoruz. Yapılacak çalışmalarda, insanların onurunu incitmeyen uygun yol ve yöntemlerle ve belirli bir süreklilikle dayanışma sağlanması özellikle gözetilmelidir.”
“KARIN TOKLUĞUNA ÇALIŞMAK”
Kızılırmak Yerel Dernekler Federasyonu Başkanı Murat Akyüz, pandemi sürecinde yoksulluğun daha da derinleştiğini ifade ederek, koronaya ve diğer hastalıklara karşı vücudun direncini artırmanın en önemli yollarından birinin yeterli beslenme, sağlıklı çalışma ve yaşama ortamları olduğunu söyledi. Akyüz sözlerini şöyle sürdürdü:
“TÜİK enflasyonunun bile yüzde 40’lara yaklaştığı ortamda, asgari ücretin altında çalışan üyelerimiz, çevremiz yaşamını sürdürmekte, sağlıklı beslenmede elbette bin bir zorlukla karşılaşmaktadır.
Sendika ve konfederasyonların her ay piyasadaki fiyatlar doğrultusunda açıkladıkları açlık ve yoksulluk sınırı, yoksulluğun nasıl ilerlediğini ortaya koymaktadır. Örneğin, Aralık ayına göre, Ocak ayında temel gıdalara harcanan para 272 lira artmış, elektrik, doğalgaz, su faturaları, ev kirası, diğer giderler eklendiğinde “enflasyonun altında ezdirmedik” denilerek açıklanan asgari ücret, açlık sınırının altında kalmıştır.
Kızılırmak Federasyonu üyeleri açısından ise durum daha da zordur. Çünkü,hitap ettiğimiz tabanımız açısından en can alıcı konulardan biri işsizliktir. Öyle ki pandemi sürecinde evine hiç gelir girmeyen aileler olmuştur. Halen de üniversite mezunları dahil çok fazla gencimiz işsiz ya da ülkenin genelinde olduğu gibi kendi alanı dışında, rast gele işlerde, deyim yerinde ise karın tokluğuna çalışmak zorunda kalmaktadırlar. Yoksulluk bir halk sağlığı sorunudur gerçekten de.”
“AĞIZ SAĞLIĞI EN TEMEL İNSAN HAKKIDIR”
Ankara Diş Hekimleri Odası adına konuşan Gamze Burcu Gül ise, yoksulluğun yaşam süresini ve yaşam kalitesini azalttığını ifade ederek, “Yoksullar daha fazla hastalanıyor, ortalamaya göre daha erken yaşta yaşamını yitiriyor, sosyal korumadan yeterince yararlanamıyor, cinsiyet eşitsizliğinden daha fazla etkileniyor. Özetle yoksulluk sağlıksızlığa sebep oluyor.” dedi.
Toplumun % 85’inin ağız ve diş sağlığının bozuk olduğuna vurgu yapan Gül, tespitlerini şöyle aktardı: . “En önemli halk sağlığı sorunları içinde yer alan ağız ve diş hastalıklarının nedeni de büyük oranda yoksulluk. Çok sık söz edilmeyen ama en sık rastlanılan ve ne yazık ki hep ihmal edilen kronik hastalıklar olan ağız ve diş hastalıkları hep ertelenir veya yoksulluk yüzünden, ekonomik sıkıntılar yüzünden çaresi aranmaz. Oysa iyi bir ağız sağlığı; en temel insan hakkıdır.
Son 30-40 yılda yüksek gelirli ülkelerde diş çürüğü görülme oranları aşağı çekilse de orta ve düşük gelirli ülkelerde hala en yaygın hastalık olarak toplum sağlığını olumsuz etkiliyor. Hiç kuşkusuz ki dünyadaki sorunların başında eşitsiz ve adaletsiz gelir dağılımı geliyor. Maalesef pandemi döneminde de her alanda zaten var olan eşitsizlikler daha da arttı. Ağız sağlığı da halk sağlığına yönelik acil konular içinde ihmal edildi. Salgın uygulamaları kapsamında kamuda ağız diş sağlığı merkezlerinde ve hastanelerde salgın koşullarına uygun düzenlemeler bir türlü tamamlanamadı, hastaların önceliklendirilmesi, kırılgan grupların saptanması gibi çalışmalar yapılamadı.
Çocuklar ve yaşlılar, pandemi ve kısıtlamalar nedeniyle ağız sağlığı hizmetine ulaşmada en fazla zorluk yaşayan gruplar. Yoksul ailelerin çocukları arasında ağız diş sağlığına bağlı eşitsizlikler artıyor. İşsizliğe bağlı maddi sıkıntılar nedeniyle aileler çocuklarının ağız hijyeni için gerekli olan en basit malzemeleri bile temin edemiyor, çocuklarını doktora götüremiyor. Yine işsizlik nedeniyle sosyal güvencesi olmayan ailelerin çocukları, kamu ağız diş sağlığı hizmetlerinden de yararlanamıyor.
Dolayısıyla tedaviler ve koruyucu diş hekimliği uygulamaları yapılamıyor, bu da özellikle diş çürüklerinin ve tedavi gereksiniminin artmasına neden oluyor.”
Çözüm için, mevcut ağız diş sağlığı politikalarının, pandemi dönemi de dikkate alınarak gözden geçirilmesi ve özellikle çocuklara yönelik ağız sağlığını geliştirme programlarının uygulanmasına öncelik verilmesi gerektiğini kaydeden Gül, “Bu amaçla, diş hekimleriyle birlikte tüm sağlık çalışanları, pediatristler, pratisyen hekimler, hemşireler, ayrıca öğretmenler, ebeveynler, okullar, fakülteler, diş hekimi odaları, diğer kurumlar ve bakanlıklar işbirliği içinde çalışmalıdır.” dedi.
“SAĞLIK ERTELENİYOR”
Ankara Tabip Odası adına konuşan Dr. Eriş Bilaloğlu, hekimlerin yoksulluğun çok daha yakından tanığı olduğunu ifade etti. Bilaloğlu, onların hikayelerini çok yakından dinlediklerini, işsizliğin, hastanın giysilerinin, kan değerlerinin önemli ipuçları verdiğini söyledi. Her 5 kişiden birinin maddi olanak olmadığı için sağlık hizmeti almayı ertelediğini belirten Bilaloğlu, bunun da hastalığın çok daha artmasına, çaresiz dertlere dönüştüğünü dile getirdi. Yoksulluğun insan eliyle yaratılan bir afet, halk sağlığı sorunu olduğunu aktaran Bilaloğlu, çözümünün de dayanışmadan geçtiğini söyledi.
“ÇÖLYAKLILAR DİYETİ BIRAKMAK ZORUNDA KALDI”
Ankara Çölyak Derneği Başkanı Mehmet Tanrıseven, konuşmasında birçok çölyaklının ekonomik koşullar nedeniyle diyeti bıraktıklarına değindi. Tanrıseven, ithal gıda ürünlerinde kullanılan hammaddelerde ciddi vergiler olduğuna da işaret ederek, glutensiz ürünlerdeki yüzde 8 olan KDV’nin kaldırılması gerektiğini dile getirdi.
KATILIMCI KURULUŞLAR
Ankara Kent Konseyi Halk Sağlığı Çalışma Grubu toplantısına katılan STK’lar ve konuşmacılar şöyle:
AK Hayatlar Uyuşturucu ve Bağımlılıkla Mücadele Derneği- Derya Ülger
Ankara Çölyak Derneği- Mehmet Tanrıseven
Ankara Diş Hekimleri Odası- Gamze Burcu Gül
Ankara Tabip Odası- Ercan Yavuz
Derin Yoksulluk Ağı-Hacer Foggo
Halk Sağlığı Uzmanları Derneği
Kızılırmak Yerel Dernekler Federasyonu- Murat Akyüz
KOREV Koruyucu Aile Evlat Edindirme Derneği Ülkü Aydeniz
Nadir Hastalıklar Ağı- Hüseyin Örün
Nadir Hastalık Gönüllüleri Derneği-Gülay Ceylaner
PKU Aile Derneği- Ahmet Güvenç
Serebral Palsili Çocuklar Derneği- Sinem Ersoy
Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği- Ramazan Yüksel
Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneği- Mesut Yıldırım
(Ajans Bizim)
- Bilim İnsanları, Bazı Kişilerin Neden Covid Olmadığını Buldu - 21 Haziran 2024
- Tüketicinin İyimserliği Azalıyor - 21 Haziran 2024
- Akşener, Erdoğan’dan Ne İstedi? - 7 Haziran 2024