Yaşar Kemal’in Unutulmaz Direnişi: Ermeni Kilisesini Nasıl Kurtardı?

Almanya’nın önde gelen yayın organlarından Die Welt, edebiyatın ve insan haklarının efsanevi ismi Yaşar Kemal üzerine kapsamlı bir yazı yayımladı. Mladen Gladic imzalı bu yazı, büyük yazarın sanatıyla ve aktivizmiyle nasıl bir mücadele verdiğini gözler önüne seriyor. Özellikle 1951 yılında bir Ermeni manastırının yıkılmasını nasıl engellediği, Yaşar Kemal’in yalnızca bir edebiyatçı değil, aynı zamanda kültürel mirasın korunması için savaşan bir isim olduğunu gösteriyor.

“İnce Memed”: Bir Halk Kahramanının Doğuşu

Yaşar Kemal’in en ünlü romanı “İnce Memed”, 1955 yılında yayımlandığında edebiyat dünyasında büyük bir yankı uyandırdı. Gladic’in makalesinde de vurguladığı gibi, Kemal’in yarattığı karakter, halkı ezen güçlere karşı gelen bir isyanın sembolüydü. Fakir bir köyde büyüyen Memed, zalim bir ağanın baskısı altında ezilen köylülerin sesi haline gelmişti. Roman boyunca yaşadığı acılar, aşkı ve intikamı, onu Anadolu’nun Robin Hood’una dönüştürdü.

Ancak Yaşar Kemal’in yazdıkları yalnızca kurgudan ibaret değildi. Onun kendi hayatı da baskıya, adaletsizliğe ve yok edilmeye karşı bir mücadeleyle geçmişti. 1923 doğumlu yazar, Kürt bir ailenin çocuğuydu. Babasını küçük yaşta kaybetti; üstelik babası, üvey kardeşi tarafından öldürülmüştü. Ancak Kemal’in hayatındaki en büyük dönüm noktalarından biri, 1951’de gazetecilik yaparken yaşandı.

1951: Ermeni Kültürel Mirasını Kurtarmak

1915’te Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşanan Ermeni Soykırımı, yüz binlerce insanın ölümüyle sonuçlanmıştı. Soykırımın izleri, Anadolu’nun dört bir yanındaki Ermeni kiliselerinde, manastırlarında ve mezarlıklarında hâlâ görülebiliyordu. Van Gölü’ndeki Akdamar Adası’nda bulunan Surp Haç Kilisesi de bu trajik geçmişin bir parçasıydı.

1951 yılında Türk hükümeti, bu tarihi kiliseyi tamamen yıkmaya karar verdi. Ancak o dönemde Cumhuriyet gazetesinde çalışan genç bir gazeteci olan Yaşar Kemal, bu yıkımı önlemek için büyük bir mücadele verdi. Haberi alır almaz bölgeye giderek, kilisenin tarihî önemini ve bu yıkımın bir kültürel felaket olacağını duyurmaya başladı.

Gladic’in yazısına göre, eğer Kemal bu direnişi göstermeseydi, bugün Akdamar’daki Surp Haç Kilisesi tamamen yok edilmiş olacaktı. Kemal’in çabaları, yıkımı engelledi ve kilise 50 yıl sonra restore edilerek 2007 yılında yeniden ziyarete açıldı.

Sanat ve Politikanın Çatışması

Yaşar Kemal, ömrü boyunca sanat ve politikayı birbirinden ayırmanın imkânsız olduğuna inandı. Gladic, yazısında Kemal’in şu sözlerini hatırlatıyor:

“Politika sanatı tehdit eder.”

Gerçekten de onun eserleri, özellikle Türkiye’de muhalif kesimlerin moral kaynağı oldu. Ancak bu durum, devletle olan ilişkilerini de sürekli gergin tuttu. Marksist fikirleri nedeniyle defalarca tutuklandı, yargılandı ve sürgüne gitmek zorunda kaldı. Özellikle Kürt meselesine dair yazıları, onu Türkiye’de iktidarın gözünde tehlikeli bir figür haline getirdi.

Yaşar Kemal’in yazarlığına büyük bir hayranlık duyan sinema yönetmeni Elia Kazan, onu “halkının sesi” olarak tanımladı. Gladic’in yazısında da vurgulandığı gibi, Kemal’in anlatım tarzı, Homerik bir destan anlatıcısına benziyordu. Onun eserleri, halkın acılarını, umutlarını ve direnişini yansıttığı için zamansız bir etkiye sahip oldu.

Yaşar Kemal: Sadece Kağıt Üzerinde Değil, Gerçek Hayatta da Bir Kahraman

Gladic, yazısını Yaşar Kemal’in yalnızca kurgusal dünyada değil, gerçek hayatta da bir kahraman olduğu vurgusuyla bitiriyor. Edebiyatı, gazeteciliği ve aktivizmiyle, sadece Türkiye’de değil, dünya çapında bir simge haline gelen Kemal, yıkımlara, haksızlıklara ve zulme karşı kalemiyle mücadele etti.

Bugün bile onun eserleri okunmaya, düşüncelerini savunan insanlar çoğalmaya devam ediyor. Çünkü Yaşar Kemal’in mirası, yalnızca edebiyat değil; adalet ve direnişin de sembolü olarak yaşamaya devam ediyor.

  • NHY / welt.de