Bakan Pakdemirli, ülkemiz tarımını değerlendirirken BM verilerini öne çıkarmış; Buna göre “ülkemiz tarımsal hasılada Avrupa’da birinci, dünyada ise yedinci durumda” olduğumuzu belirtmiş. Yine “Toprak kaynağı bakımından ise Dünyada onyedinci” olduğumuzu belirtmiş. Ve “kaynaklarımızı iyi değerlendiriyoruz” demiş!!! Toprak kaynakları bakımından yeterli olmamıza rağmen, halen atıl durumda arazilerimiz var. Onları işleyemiyoruz. İşler durumdaki topraklarımızı ranta kurban verenlerin yüzünden, dışarıda kiralık toprak arar duruma gelmişiz.
Ancak bakan bunları söylerken, diğer yandan ülkemiz tarımsal alanlarından, TÜİK’in verilerine göre yabancı uyruklular 2002 öncesi “toplam 11 milyon metrekare”, “2003-2012 yılları arasında 137 milyon 922 bin 230 metrekare”, “2014 yılında 5.2 milyon metrekare” arazi aldıklarını öğreniyoruz. Sonrası yıllarla ilgili TÜİK bilgileri gizlemeye başlamıştır. Birinci derece tarım arazilerine büyük OSB’ler inşaa ederek, sanayi tesisleri, sanayi depoları yapılmasına izin verilerek, tarım alanları giderek daraltılmaktadır.
Bir dönem Kamu Spotu ile 1. Derece tarım arazilerine çivi bile çakılmaz denirken, sonrasında bir çok kentte tarım arazilerini ve meraları imara ve ticari bölgelere açtılar. Ancak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 2023 yılına kadar 200 milyon metrekare tarım arazisini çiftçilerimize kiraya vereceğini açıklıyor. Bu büyüklükte tarım arazisine rağmen devlet neden dışarda toprak kiralıyor acaba? Bunu anlamaktan zorlansak da, yine devlet sonrada gidip Sudan’dan 780.500 hektar tarımsal arazi kiralanmış. Bunların hepsini yan yana getirdiğimizde pekte kaynaklarımızı iyi değerlendirmediğimizi görüyoruz.
Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) 2013 yılı verilerine göre, “tarımda küresel işbirliği, bilgi ve teknoloji paylaşımının yanında sınır ötesi yatırımlar yapan ülkeler kendi gıda arzı güvenliğini garantiye almak ve gıda pazarına hâkim olmak için kendi topraklarıyla yetinmiyor.” Ve geri kalmış ülkelerde (Endonezya, Filipinler, Kongo ve Sudan) ucuza toprak kiralayarak ve o ülkelerin ucuz iş gücünden faydalanarak üretimlerini artırmayı ve Pazar paylarını büyütmeyi düşlüyorlar. Bunun içinde bir çok ülkede tarım arazisi topraklar kiralanmaya başlanmıştır. Son verilere göre dünya ölçeğinde gelişmiş ülkeler 203 milyon hektar toprak kiralamıştır.
Ülkemizde de MÜSİAD, DTÖ’nün belirledi öngürülerden hareketle Uluslararası İlişkiler ve Dış Ticaret Komisyonu’nun hazırladığı “Sudan Yatırım Fırsatları ve Projeleri” aldı rapor hazırlayarak Hükümetten Sudan’da tarım üretimine başlanmasını talep etmiş olabilir. Hükümette bu istek doğrultusunda harekete geçerek Sudan’da toprak kiralamıştır.
Sudan’dan ülkemize tahsis edilen arazi, tüm Türkiyedeki sulanabilir araziler de dahil arazilerimizin yüzde 10’u kadar ve bedelsiz olduğu belirtiliyor. 99 yıllığına kiralanan arazide ise Ananas, Mango, Avakado, Pepino, Jumbo, Kanola, Pamuk ve Yağlı tohumlar yetiştirilecekmiş… Tahsis edilen bu arazinin 12.500 hektarlık alanda TİGEM (Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü) örnek üretimle önderlik ederken, özel işletmecilere de rehberlik edecekmiş. Tabii bu işin planlamasını ise MÜSİAD yapıyormuş. Yani kısaca bu olayda da yandaşlar öncelikli olarak öne çıkıyor.
İşin asıl garip yanı ise biz dış ülkelerde tarımsal arazi kiralarken, kendi ülkemizdeki birinci derece tarım arazilerini Kömürlü Termik Santrale kömür temini için “acele kamulaştırma” yolu yerleşim yerlerine yakın 200 dekarlık tarım arazisi olma vasfını yok ediyor, kepçe ve ağır iş makinaları ile kömür çıkarmak için harekete geçiliyor. Konya’nın Ilgın ilçesinde bunlar yapılırken, Büyük Menderes, Küçük Menderes ve Gediz havzalarındaki en verimli tarım arazileri ve bağlar, bahçelikler, Zeytinlikler, İncirlik alanlar ruhsatlandırılmış, ihalesi yapılanların dışında, yeni ihalelerin yapılmasının bir fırsatı kollanıyor. Bu verimli alanlarda kurulan Jeotermal Enerji santralleri, buradaki her tür tarımsal üretime zarar vermektedir.Yalnız buda değil, ülkenin birçok yerinde özel ruhsatlandırma yoluyla birinci derece tarım arazileri jeotermal Şirketlerine ve maden işletmelerine ihale edilerek veya konut ve ticari alan vasfı yüklenerek tarımsal alanlar heba edilmektedir. Bu yolla ülkemizin önemli tarımsal kaynaklarımız maden şirketlerinin, müteahhitlerin hizmetine sunuluyor. Bu ise: “kaynaklarımızı iyi kullanıyoruz” sözünün ne kadar havada kaldığının en açık göstergesidir.
Sudan’da yetiştirilen ürünlerin hiçbirini ülkemiz dar gelirli emekçilerinin büyük çoğunluğu ismini bile duymamıştır. Zaten bunların üretimi ise elitler içindir. Ülkemiz tarım arazileri o kadar kirletilmiş ki, buradaki üretilen ürünlere rağbet etmeyenler, daha bakir topraklarda üretilen doğal ve organik ürünleri kendileri için ürettikleri ise ayrı bir gerçektir. O ürünlere pazarda az rastlanır ve pazara gidenler ise onları alacak bütçeye sahip değillerdir. Başka ülkelerde toprak kiralayacağına, ülkemizin verimli havzaları elden geçirilerek ve üreticiye destek sağlanarak sağlıklı ve organik ürünlerin yetiştirilmesi için rehberlik edilmelidir. TİGEM yerli üreticiye örnek tarım işletmeleri için yardımcı olmalıdır. Toprakların çoraklaşmaması ve verimden düşmemesi için sulama ve gübre kullanımında eğitimler verip onları doğru uygulamalara teşvik etmelidir.
Sayın bakan kaynakların iyi kullanıldığı sözünden ziyade, var olan ve kullanılabilen kaynaklara zarar veren projelerden vazgeçilmeli. Onun yerine tarımdaki istihdamı bilgi ve teknolojik destek sağlayarak, onların üretimdeki paylarını artırmalıdır. 200 milyon metrekarelik atıl durumdaki arazileri üretime kazanmak için teşvikleri artırmalı ve üreticiye yeterli destek sağlamalıdır. Sulu tarımda kullanılan suların, tarımda kullanılabilecek temizlikte olmasını sağlamalı, meraların ıslahını gerçekleştirip, meraların yıkımına neden olan düzenlemelerden kaçınılmalıdır. Sudan’dan değil ülkemizde örnek tarım işletmeleri kurup, yaygılaştırmalı, bu alanda adım atan üreticilere yardımcı olmalıdır. Zengin bitki türlerini koruma altına alıp, yeni ve keşfedilmemiş türlerin araştırılması için gerekli teşvik ve ödenekler sağlanmalıdır. Ve ülkemizin gerçek potansiyeli bu yollarla açığa çıkarılmalıdır.
- Zeytinyağlı Yerim, Ama Zeytinliklerden Vazgeçemem! - 10 Nisan 2022
- Yasadışı Yaşamımdan Geçen Sekiz Yıl - 2 Nisan 2022
- Maden Şirketleri ;Rehabilite Değil, Cehennem Çukurlarını Arkalarında Bırakıyorlar!!! - 18 Mart 2022