Sermayenin Yeni Yönetim Biçimi ve Deprem

Türkiye ve Suriye’deki deprem her iki toplumda ve dünyada büyük bir felaket oluşturdu.

Türkiye’deki deprem özellikle ülke yönetiminin yüzünün halk tarafından çıplak olarak  gözükmesini sağladı.

Deprem bu bölgede sadece 50 000 üzerinde can kaybı ile sonuçlanmadı. Yakın gelecekte bir demografik ve coğrafi yapı değişikliği  doğurabilecek bir durum  da yarattı.

Halkın barınma, sağlık  ve açlık soru ile karşı karşıya olduğu bir durumda her insan, devrimci, demokrat, komünist ilk anda ve bir bütün olarak depremzedelerin bu sorunlarına yardımcı olmak  için çaba sarfetti ve yine ilk anda sadece bunu düşündü…

Ardan günler geçtikçe yıkıntılar arasından canlı çıkarma umudu azaldıkça, can ve mal kurtarma umudu kayboldukça insanın doğası gereği, baştan beri var olan ‘kendini koruma’ öne çıkmaya başladı Ülkeyi yönetenler  ve düzen partileri, muhalifler, işçi temsilcileri, sivil toplum kuruluşlar da çözüm ve önerilerini açıklamaya, yaygınlaştırmaya ve uygulamaya başladı. Bu kurum ve kuruluşlar aş evleri, çadırlar, barınma yerleştirme için imkanlarını evlerini  gelirlerini  sunmaya başladı…

İktidardaki Milyarderler ne yaptı?

Deprem yüz binlerce yıldır oluşan önlenemez bir şey. Evrende ceviz kabuğu gibi dönen küçücük gezegenimizde. Elbette su anki uygarlık seviyemizde deprem önlenemez bir vaka

Ama yine mevcut  uygarlık seviyemizde biliyoruz ki ölümler önlenebilir. En azından azaltılabilir.

Milyarderlerin, sermayenin  yeni yönetim biçimi (rastlantıların da etkisi ile ), en uzun yaşama ortamını Türkiye de buldu[1].20 yıla yakın milyarderler (önce  temsilcisi olarak) tarafından yönetiliyoruz.

En azından bir  12-13 senemiz  “bunlar başka bir biçimde yönetiyor, yönetecek ama NORMALE  dönecekler!” tartışmaları ile geçti zamanımız. Kaybettiğimiz zaman!

Oysa iktidara geldikleri yıl biliniyordu ki; MİLYARDERLER YÖNETİMİ ülkeyi bir ŞİRKET gibi yönetecekler! Hatta onlar daha gelmeden biliyordu bunu.

Ve ne yaptıklarını(yapacaklarını)biliyor YAPTIKLARI HER ŞEYİ  bilinçli yapıyorlardı.

Yani hazırlıklı idiler. Hazırlıklı olmayan ücretli  -ücretsiz işçilerdir.

Milyarderler dışındaki %99 toplum bireyleri buna hazırlanabilir mi idi? Bilemiyorum.

Depreme, imkansızlıklarımız nedeni ile  hazırlıksız yakalanmış ola biliriz ancak, milyarderler yönetimine hayırsızlık  yakalanmış olmak, basta  örgütlü ücretli işçiler olmak üzere, sol, devrimci, komünistlerin payı büyük.

Bildiğim  elde reel veri olarak ileri sürebileceğim, hazırlanmalarının önünde sermayenin kendi bizatihi engeli yanında, bilinçli, bilinçsiz  onlara hizmet eden “Sol aydın ve örgütlü Entelektüeller  ” vardı. Ve eğer bu onların  görevleri idi  ise, bunu fevkalade başarılı bir biçimde  yerine getirdiler.

Sonuçtan biz depreme değil, daha çok milyarderlerin yönetim biçimine hazire değildik…

Şunu biliyorsak “Kapitalist gölgesini satamadıkları ağacı kerler!” Bunu Türkiye ve Suriye halkları olarak bizzat yaşadık. Depremde eğer para kazanamayacak  ise bir çadır dahi vermezler! Mezar yerlerini satarlar…

Bizde  temel yanılgılardan biri milyarderlerin” İslami bir devlet, yaşam biçimi” getireceği üzerinde yoğunlaşmak oldu.

Diğer taraftan Askeri-Yargı  vesayetine karşı oldukları(yanılgısı) ile “Sol” muhalefetin pasifiz edilmesine sessiz kalmak. Bunu destekleyen  “biz İslami bir toplumuz”(oysa binlerce yıldır bu topraklar, çok tanrılı- tek tanrılı- tanrısız yaşayan toplulukların var oldugu topraklar..) bunlar da “muhafazakar” bir yönetim, görüşünün yaygınlaşmasını karşı duramamak. Ve işçiler için temel olmayan konulara yoğunlaşmış olmaktı temel eksiklik.

Oysa  milyarderler   biliyorlardı  ki, sorun ne İslam ne Muhafazakarlık ne  de Askeri-Yargı vesayeti. İdi…

Onlar için temel mesele sermayenin ülkenin her köşesine engelsiz ve kuralsız (Kendi kar merkezli yeni biçim almış yöntemleri ile) ulaşabilmesi idi.

Bu süreç içerisinde İslam, “Muhafazakarlık”, sosyal demokratlık…hatta sosyalizmin hiçbir farkı (ve önemi) yoktu. Her biri rahatlıkla seçile bilirdi[2]

Sermaye iktidarı, Milyarderler kahve köşelerinde okey oynayanlar arasında bile “Bunlar ülkeyi şirket gibi yönetiyor” söylemi ayyuka çıkmış iken, kendilerinin şu  an da bile bu çerçevede (İslami)değerlendirilmesin istiyorlar. Bunu da “sitemle sorunu olmayan “geniş bir muhalefet çevresi destekliyor.

Bizler, evrende şu küçücük yer küreyi  elinde var olan imkanları ile  iyi-güzel ve doğal şekliyle  korumaya onu canlılara  daha uygun, yaşanır hale getirmeye çalışanlar.

Öncelikle bunu yok etmeyi sürdüren Milyarderler Yönetimine karşı bir birlik oluşturma durumundayız. Çünkü bugün deprem, yarın susuzluk, öbür gün gıdaya erişememe, barınamamaya… kadar gidecek bir süreç içerisindeyiz. Bütün bunlar her an bize dayatılmaya hazır üretiliyor. Bunu engellemenin tek yolu da bu İMKANLARI-ARAÇLARI Milyarderlerin ellerinden almak, onları insanlığı yok etmek için kullandıkları kendilerine mülk edindikleri bu üretim araçlarından yoksun bırakmak, onları ellerinden almaktır.

Bunları üreten gerçek sahiplerine Milyarderler dışındaki ücretli-ücretsiz işçilere devretmektir.

Onlar Milyarderler bunun farkında 20-30-40 yıldır. Hazırlıklarını yapmış harekete  geçmiş durumdalar.

Biz ise hala ne olduğunu ne yapacağımızın arayışı, şaşkınlığı içindeyiz.

Bilmiyoruz, sadece  savruluyoruz[3].


[1]  İtalya -S.Berlusconı ,ABD-D.Trump, Brezilya -J.Bolsonaro…Son olarak İngiltere -R. Sunak ve Özel bir drum olarak , Rusya- Putin tabi. .

[2] « Emir komuta merkezim ne emrederse onu yaparım. Papaz elbisesi giyeceksin derese, papaz elbisesi giyerim”R.T.Erdogan.30 Mayıs 2002 . Bu cümleier “İslami-dini “ bir referans olarak  agılandı.Oysa Milyarderlerin iktidarı Sermayenin Yeni Yönetim Biçimi için söyleniyordu.

[3] Rahmetli Hocam Sencer Divicioğlu  bu terimi sıkca kullanırdı..