Saraçhane Davaları Başladı: Gençler Suçlamaları Reddetti

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun da aralarında bulunduğu çok sayıda yöneticinin gözaltına alınmasının ardından 19 Mart’ta Saraçhane’de başlayan protestolarla ilgili davalar başladı. İstanbul 62. ve 65. Asliye Ceza Mahkemelerinde 189 kişi yargılanıyor. İlk duruşma salon yetersizliği nedeniyle ikiye ayrılırken, savunma yapan sanıklar anayasal haklarını kullandıklarını, suç işlemediklerini belirtti. Gençler gözaltı sürecinde kötü muamele gördüklerini tekrar dile getirdi. Bir genç, “Sadece haklarımı kullandığım için evimden alıkonuldum. Ters kelepçelendim, kaba muamele gördüm. Gözaltında bize yiyecek verilmedi,” dedi. Öte yandan, gözaltına alınan 8 gazeteci ve 4 avukatın dosyası ayrıldı.

İmamoğlu’nun üniversite diplomasının iptal edilmesinden bir gün sonra gözaltına alınması üzerine düzenlenen eylemlerde, binin üzerinde kişi gözaltına alınmış, 278 kişi tutuklanmıştı. Ardından gelen itirazlarla 200’ün üzerinde kişi serbest bırakıldı. Bu olaylar sonrası açılan Saraçhane davalarının ilk duruşmaları başladı.

Gazetecilere Ayrı Dava, Güvenlik Önlemleri Artırıldı

İlk duruşmalar nedeniyle İstanbul Adliyesi çevresinde güvenlik önlemleri artırıldı. Çevik kuvvet ekipleri TOMA’lar ve bariyerlerle adliyeyi çevreledi. İmamoğlu’nun gözaltına alınmasını protesto eden eylemleri izledikleri gerekçesiyle yargılanan gazeteciler arasında Bülent Kılıç, Yasin Akgül, Zeynep Kuray ve Hayri Tunç gibi isimler yer alıyor. Bu sanıklar hakkında “kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere katılma” suçlaması yöneltiliyor. İstanbul 62. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki duruşma, kalabalık nedeniyle 27. Ağır Ceza Mahkemesi salonuna alındı. Mahkeme, gazeteci ve avukatların dosyalarını ana davadan ayırdı.

Aynı gösteriler gerekçe gösterilerek açılan ve 90 sanığın yargılandığı bir diğer dava ise 65. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Ancak salon yetersizliği nedeniyle bu duruşma da 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne taşındı. Mahkeme sanıkları iki gruba ayırarak ilk duruşmayı 4 Temmuz’a erteledi. İkinci grubun duruşma tarihi ise daha sonra bildirilecek.

Siyasi Katılım Yoğundu: Gezgin ve Milletvekilleri Duruşmadaydı

Duruşmalara siyasi parti temsilcileri ve sivil toplumdan yoğun ilgi vardı. CHP Parti Meclisi üyesi ve tutukluyken seçilen Berkay Gezgin’in yanı sıra CHP Genel Başkan Yardımcıları Gökçe Gökçen, Özgür Karabat, Gökan Zeybek, İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik, TİP İstanbul Milletvekili Ahmet Şık, DEM Parti MYK üyesi Musa Piroğlu, İstanbul Barosu Başkanı İbrahim Kaboğlu, Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri Can Candan ve Esra Mungan ile Uluslararası Af Örgütü ve Bolonya Barosu temsilcileri de duruşmaları izledi.

Gençler savunmalarında anayasal haklarını kullandıklarını ve suç işlemediklerini tekrar tekrar dile getirdi. Bir genç, “Demokratik haklarımızı kullandığımız için siyasi iktidarın elindeki araçlarla yargılanıyoruz. Bu, bir şakadan farksız,” dedi. Gözaltı ve tutuklama süreçlerinde yaşadıkları kötü muameleleri anlatan gençler, beraat taleplerini yineledi.

“Ortada Delil Yok”: Avukatlardan Tepki

Savunmaların ardından söz alan avukatlar da dosyalardaki eksikliklere dikkat çekti. Bir avukat, “Ortada hiçbir delil yokken müvekkillerimizin masumiyetini ispatlamak zorunda bırakılıyoruz. Bu, suçluluğun değil masumiyetin kanıtlanmasının istendiği bir süreç,” dedi. Bir başka avukat, hakimin tek bir soru dahi sormamasını “adil yargılama girişiminin olmaması” olarak değerlendirdi.

Genç bir kadının avukatı ise müvekkilinin evinden gözaltına alındığını, hakkında hiçbir delil olmadığını ve bu nedenle eğitim hakkının ihlal edildiğini söyledi: “Müvekkilim yüzünü dahi kapatmamış, hiçbir şiddet içeren davranışta bulunmamış. Ama okulu bir yıl uzadı. Neye dayanarak suçlandığını bilmiyoruz.”

“Geri Adım Atmıyoruz”: Gençler Direnmeye Devam Ediyor

Savunmalarda gençler, İmamoğlu’nun tutuklanmasını protesto etmek amacıyla anayasal haklarını kullandıklarını, bu nedenle yargılanmayı kabul etmediklerini dile getirdi. “19 Mart’taki darbeye karşı sokaktaydık,” diyen gençler, baskılara rağmen geri adım atmadıklarını vurguladı. İçlerinden biri şöyle konuştu: “Kadınların öldürüldüğü, Gülistan Doku’nun hâlâ bulunmadığı, Enes Kara’nın tarikat baskısıyla yaşamına son verdiği bir ülkede sokağa çıktık. Bu suç olamaz. Beraatımı istiyorum.”