Sahillerin özelleştirilmesi: Halkın denize erişim hakkı tehdit altında

Türkiye’nin sahil şeritleri, doğal güzellikleri ve geniş kumsalları ile ünlüdür. Ancak son yıllarda, bu sahillerin özelleştirilmesi ve ticarileştirilmesi, halkın denize erişimini ciddi şekilde kısıtlamıştır. Sahillerin özelleştirilmesi, halkın denizden yararlanma hakkını engelleyen bir sorun haline gelmiştir.

Balıkesir’in Ayvalık ilçesindeki Sarımsaklı plajında yaşananlar, bu sorunun somut bir örneğidir. Plaj, “Kamuya Açık Plaj Kumsal” olarak kayıtlıyken, 2021 yılında bölge “Doğal Sit- Sürdürülebilir Koruma ve Kontrollü Kullanım Alanı” olarak tescil edilmiş ve yeni imar planları yapılmasının yolu açılmıştır. Sahil, tel örgülerle çevrilerek halkın kullanımına kapatılmış ve yerel halk ile tatilciler, sahillerin işletmelere peşkeş çekilmesine tepki göstermiştir.

Anayasanın 43. Maddesi ve Kıyı Kanunu’nun 5. maddesi, kıyıların devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğunu ve herkesin eşit ve serbest olarak yararlanmasına açık olduğunu belirtir. Ancak, bu yasal düzenlemelere rağmen, sahillerin özel işletmelere verilmesi ve halkın ücretsiz denize girme hakkının engellenmesi, yasaların çiğnenmesi anlamına gelmektedir.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine göre, Türkiye’deki hanelerin yüzde 59,6’sı evden uzakta bir haftalık tatil masraflarını karşılayamamaktadır. Bu durum, zaten ekonomik olarak tatile çıkamayan vatandaşların, denize erişiminin de kısıtlanmasıyla daha da zor bir hale gelmektedir.

Bu soruna karşı halkın tepkisi ve örgütlenmesi de dikkate değerdir. Yunanistan’da başlayan ve Türkiye’de de karşılık bulan “havlu hareketi”, vatandaşların plajları ücretsiz kullanma hakkını savunmaktadır. Çeşme, Bodrum, Ayvalık gibi popüler tatil bölgelerinde vatandaşlar, plajların özelleştirilmesine ve işletmelere verilmesine karşı çıkarak, kıyıların halka ait olduğunu ve herkesin serbestçe kullanması gerektiğini ifade etmektedir.

Sahillerin özelleştirilmesi ve halkın denize erişim hakkının kısıtlanması, sadece hukuki bir sorun değil, aynı zamanda sosyal ve ekonomik bir adaletsizlik sorunudur. Sahillerin ticarileştirilmesi, halkın doğal kaynaklardan eşit şekilde yararlanma hakkını ihlal etmektedir. Bu durum, halkın denizden uzak tutulduğu ve sahillerin keyfi uygulamalarla yağmalandığı bir gerçekliği ortaya koymaktadır.

Halkın denize erişim hakkını savunmak ve sahillerin özelleştirilmesine karşı çıkmak, sadece yerel halkın değil, tüm vatandaşların sorumluluğudur. Sahillerin halka açık kalması ve herkesin eşit şekilde yararlanabilmesi için, hukuki ve sosyal mücadelelerin devam etmesi gerekmektedir. Sahillerin özelleştirilmesine karşı çıkan hareketler, bu mücadelede önemli bir rol oynamaktadır ve halkın sesini duyurmak için önemli bir platform sunmaktadır.

NHY/ soL Haber, Milliyet Haberler