DEM Parti Grup Başkanvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit, işçi eylemleriyle ilgili “Bir taraftan işçileri en kötü koşullarda çalıştırıyorlar ve buna karşı işçiler grevlere çıkıyor ama bir taraftan da bu ülke bir işçi mezarlığına dönüştürülmüş durumda. Sadece ağustos ayında 129 işçi çalışırken yaşamını yitirmiş. Son 8 ayda bin 201 işçi çalışırken yaşamını yitirmiş. Bu bir savaş bilançosudur, bu sermayenin işçi sınıfına açtığı savaşın bilançosudur” dedi.
DEM Parti Grup Başkanvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Koçyiğit, son günlerdeki işçi direnişleri eylemlerine yapılan polis müdahalesine dikkat çekerek “işçi grevlerinin toplumun isyanı” olduğunu söyledi. Koçyiğit, “Haksızlığa ve zulme karşı direniş büyüyecektir. İşçilere saldıran, tehdit eden, sermayenin tetikçiliğini yapan emniyet de bilsin ki iktidarın işlediği bütün suçların ortağı pozisyonundadır. İşçileri tehdit eden saldıran emniyet de merak ediyoruz acaba özelleştirildi mi, patronların iş yeri bekçisi mi yapıldı” dedi.
AKP Batman Milletvekili Serhat Nasıroğlu’na ait Fernas madencilikte işten çıkarılan işçiler, Ford Otosan işçileri ve Polonez fabrikası işçilerinin mücadelesine destek verdiklerini belirten Koçyiğit, şöyle devam etti:
“Bir taraftan işçileri en kötü koşullarda çalıştırıyorlar ve buna karşı işçiler grevlere çıkıyor ama bir taraftan da bu ülke bir işçi mezarlığına dönüştürülmüş durumda. Sadece ağustos ayında 129 işçi çalışırken yaşamını yitirmiş. Son 8 ayda bin 201 işçi çalışırken yaşamını yitirmiş. Bu bir savaş bilançosudur, bu sermayenin işçi sınıfına açtığı savaşın bilançosudur. Ağır çalışma koşulları, esnek çalışma, gerçek anlamda iş sağlığını koruyacak hiçbir önlemi almayan hükümet bin 201 işçinin bütün işçi ölümlerinin sorumlusudur.
“İşçi grevlerini yasaklamak 12 Eylül’ün yasakçı anlayışının devamı”
Gözaltına alınan Polonez işçilerine ters kelepçe takanların acaba patronlarla nasıl bir ilişkisi var merak ediyoruz? Bu işçi grevlerini yasaklamanın 12 Eylül’ün yasakçı anlayışının devamı… Yeni bir anayasa yapmaktan bahseden iktidar darbe anayasasının her maddesi işine geldiğinde tıkır tıkır uyguladığını ama onun dışındaki maddelerde örneğin Can Atalay’ın, Anayasa Mahkemesi kararında olduğu gibi hiç de oralı olmadığını görüyoruz. Geçen yüzyıldaki darbeleri, işçi kıyımlarını 12 Eylül cuntasının 24 Ocak kararlarıyla bu ülkeye yerleştirmeye çalıştığı neoliberal politikaları bugün AKP-MHP hükümetinin adım adım ilerlettiğini, bu ülkeyi yoksul işçiler ülkesi haline açlıkla, sefaletle mücadele eden işçiler ülkesi haline getirmeye çalıştığını da görüyoruz.”
Koçyiğit, cezaevlerindeki hasta mahkumların durumuna ilişkin ise şunları söyledi:
“Cezaevlerinde de tam bir kırım politikası uygulanıyor. 2 Eylül’de Erzurum Hapishanesi’nde tahliye olması gereken Abdulmelik Okyay, İdare ve Gözlem Kurulu toplanmadığı için tahliye olamadı ve cezaevinde kalp krizi geçirerek yaşamını yitirdi. Bu İdari Gözlem Kurulları neye hizmet ediyor. Adalet Bakanlığı, gözlem kurulları ve ATK birlikte suç işlemektedir. Hasta tutsakları ölüm sınırına getirmek siyasi bir cinayete iştiraktir.”
“Neden 42 aydır hiç kimsenin İmralı’ya gitmesine izin vermiyorsunuz”
Koçyiğit, İmralı tecridinin kaldırılması çağrısında bulunarak, “30 Nisan 2024 tarihinde milletvekili arkadaşlarımız ile Adalet Bakanlığı’na başvuru yaptık ve İmralı Cezaevine’ne gitmek istediğimizi ifade ettik. Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü, ‘Öcalan ve diğer mahkumların avukatlarıyla görüşmelerine herhangi bir engel bulunmamaktadır’ diye yanıt verdi. Madem bir engel yoksa neden 42 aydır hiç kimsenin İmralı’ya gitmesine izin vermiyorsunuz” dedi.
“Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı 7 yılın sonunda açıklama yaptı”
BES-Ar’ın açlık raporunu da değerlendiren Koçyiğit, “Bu ülkede 7 yılın sonunda Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bir açıklama yapıyor ve bir tablo çizdi bize, oysaki şunu görüyoruz, aslında her geçen gün bu ülkede sosyal yardıma muhtaç hane sayısı artıyor. Son 7 yılda 3 milyon 792 bin sayı artmış, yaklaşık 15 milyon insan en temel ihtiyacını karşılamak için sosyal yardıma muhtaç hale gelmiş. OECD raporuna göre her 5 çocuktan biri yeterli beslenemiyor, her dört çocuktan biri okula aç gidip aç geliyor. Gün geçtikçe derinleşen bir yoksulluğun, sosyal yardımlara bağımlı hale gelmiş bir toplum gerçeğini gözler önüne seriyor. Maddi durumu kötü ailelere yapılan yardımdan yararlanan çocuk sayısı 172 bine dayanmış durumda” diye konuştu. (ANKA)