Uluslararası Danışmanlık Firması McKinsey, Çin’in ABD’yi geçerek dünyanın en zengin ülkesi olduğunu ve son 20 yılda gayrimenkul sektörü sayesinde dünyada zenginliğin üç kat arttığını açıkladı.
McKinsey’in yaptığı bir araştırmaya göre, dünyanın net zenginliği 2020 yılında 514 trilyon dolara çıktı. Bu da 2000 yılına göre 358 trilyon dolarlık bir artışı ifade ediyor.
Araştırmaya göre, dünya zenginliği artışının üçte bir Çin’den kaynaklanıyor.
Çin’in zenginliği, Dünya Ticaret Örgütüne katılmadan önce, 200 yılında 7 trilyon dolar civarındaydı. Bu zenginlik, 2021 yılında 120 trilyon dolara çıktı.
ABD’nin zenginliği aynı dönemde yüzde 100’den fazla artarak 90 trilyon dolara yükseldi.
Raporda, Çin ve ABD’deki servetin üçte ikisinden fazlası nüfusun en zengin yüzde 10’luk kesimin elinde olduğu belirtildi.
McKinsey, gayrimenkulün, küresel servetin yüzde 68’ini temsil ettiğini açıkladı.
Finansal aktifler (varlıklar), finansal pasifler (yükümlülükler) tarafından etkisiz hale getirildiği için, küresel servet ya da net varlık hesaplamasına girmiyor. Bunun sebebi de biri için finansal aktif (varlık) olanın, bir başkası için finansal pasif (yükümlülük) olması!
Son 20 yılda net servetteki büyük artış, faiz oranlarının düşmesinden sonra gayrimenkul fiyatlarındaki enflasyonun körüklemesi nedeniyle küresel GSYİH’deki kazanımları geride bırakmasından kaynaklanıyor.
McKinsey’e göre, varlık (aktif) fiyatları, gelire göre uzun vadeli ortalamalarının neredeyse yüzde 50 üzerindeydi. Bu durum, servet artışının sürdürülebilirliği konusunda spekülasyonlara yol açıyordu.
Raporda, artan gayrimenkul fiyatlarının, konut fiyatlarını yanına yaklaşılmaz hale getirebilir, bu da 2008 yılındaki malî krize benzer bir krize yol açabilir.
Ayrıca Çin de China Evergrande grubu gibi gayrimenkul firmalarının borcu konusunda da benzer endişelere kapılabilir.
Rapora göre, bu tür risklerden kaçınmak için küresel servet kullanılarak küresel GSYİH’yı artıran daha verimli yatırımların yapılması gerekiyor.