Her yıl merakla yayımlanmasını beklediğim bir rapor var. Dünya Ekonomik Forumu tarafından hazırlanan Global Riskler raporu. 2023 yılı sayısı Ocak ayının başında yayımladı. Raporda iki ve on yıllık perspektiflerde dünyamızın karşı karşıya kalacağı riskler, önem sırasına göre verilmiş.
Buna göre, iki yıllık perspektifte çözüm bekleyen riskler; geçim krizi, doğal afetler ve aşırı hava olayları, jeoekonomik çatışmalar, iklim değişikliğinin etkilerini hafifletmede başarısızlık, sosyal uyumun erozyonu ve toplumsal kutuplaşma, büyük ölçekli çevresel hasarlar, iklim değişikliğine uyumda başarısızlık, yaygın siber suçlar ve siber güvensizlik, doğal kaynak krizleri ile büyük çaplı zorunlu göç dalgaları.
Sosyal uyumun erozyonu ve toplumsal kutuplaşma riskine, geçen hafta Nokta Haber Yorum’da yayımlanan “Kırıldım Tam Ortamdan” başlıklı yazımda değinmiştim.
On yıllık perspektifte bakıldığında ise dikkati ilk çeken şey; sosyal, toplumsal ve jeopolitik risklerin önem derecesinin azalıyor olması ve çevresel risklerin baskın bir şekilde ilk sıraları işgal etmesi. Bu anlamda, biyoçeşitlilik kaybı ve ekosistem çöküşünün ilk on risk arasına dahil olması, oldukça ürkütücü. Bunu şöyle de yorumlayabiliriz, yönetilmesi güç riskler hayatımızı daha büyük ölçüde etkilemeye başlayacak. Bu kategorideki riskler önem sırasına göre şöyle şekilleniyor: İklim değişikliğinin etkilerini hafifletmede başarısızlık, iklim değişikliğine uyumda başarısızlık, doğal afetler ve aşırı hava olayları, biyoçeşitlilik kaybı ve ekosistemin çökmesi, büyük çaplı zorunlu göç dalgaları, doğal kaynak krizleri, sosyal uyumun erozyonu ve toplumsal kutuplaşma, yaygın siber suçlar ve siber güvensizlik, jeoekonomik çatışmalar, büyük ölçekli çevresel hasarlar.
Dünyanın, çevresel anlamda oldukça sıkıntılı bir döneme doğru gittiğini söylemek doğru olmaz zira dünya zaten böyle bir dönemin içinde.
Giderek artan sıra dışı hava olayları, kuraklıklar, taşkınlar ve sel baskınları, her sene rekor kıran sıcaklıklar bunun kanıtları.
İşte bu sebeple sıklıkla, tekrar tekrar vurgulayarak söylüyoruz, işletmelerin risk yönetimi pratiklerini hayatlarına entegre edebildikleri ölçüde hayatta kalma şanslarını artırabileceklerini. Ne olacak, sigorta yaptırır geçerim, diye düşünmeyin. Zira, bu riskleri sigortalatmakta çok ama çok zorlanacaksınız. Bu uyarıyı sadece ben değil, konu hakkında kafa yoran herkes yapıyor.
Ancak, yine hepimiz biliyoruz ki, birçok işletme yine de kısa vadeli gündemlerinden başını kaldırıp orta ve uzun vadeye bakmayacak, önlem almaya, risk yönetimi kaslarını kuvvetlendirmeye çalışmayacak ve yumurta kapıya dayanmadan eyleme geçmeyecek. Şimdiden söyleyelim, bu işletmelerin ödeyecekleri faturalar çok yüksek.
Çünkü, riskleri önceden görüp yönetmeyenler, o gün geldiğinde karşılarında krizler bulacaklar. Hem de bu krizler, canavar boyutunda olacak.
Bu işletmeler, henüz harekete geçmemeye, risk yönetimine eğilmemeye kesin kararlıysa, en azından kriz yönetimi planlarını hazırlayabilirler. Zira, o gün geldiğinde krizle nasıl baş edileceğine ilişkin ilke ve esasları belirlemiş, hatta bunu birkaç tatbikat ile pekiştirmiş olurlarsa, kriz anında hayatta kalma ve kalmama arasında belirleyici olacak çok kıymetli zamanın heba edilmesine engel olurlar.
Bu planlarda hangi boyuttaki olayların kriz olarak tanımlanacağının çerçevesinin iyi çizilmesi, krizlere müdahale edecek olan ekiplerin hem merkezi hem lokal olarak kimlerden oluşacağı, ekiplerin sorumluluğunun ne olacağı, kriz öncesi, kriz zamanı ve sonrasında neler yapılacağı, ne tip eğitimler tasarlanacağı, krizle ilgili iletişimden kimin sorumlu olduğu ve bu iletişimin nasıl yapılacağı gibi unsurların asgari olarak yer alması çok faydalı olur.
Öte yandan, tüm bu planları uygularken bir başka husus daha var ki en az planın kendisi kadar önemli ve hayati. Çoğu kaynakta da yazılmaz. O da “soğukkanlılık”. Kriz anında alel acele alınan kararlar, kriz anının el verdiği ölçüde düşünme süreleri kullanılmadan alınan aksiyonlar, krizin kendisinden daha fazla zarara yol açabilir.
Kriz yönetimi pratiklerini, soğukkanlılıkla ele almak başarı şansını artıran bir faktör olacaktır. Temennim, risk yönetimi uygulamalarına gereken önemin verilmesi ve tüm işletmelerimizin zor dönemlere hazırlıklı girerek bu dönemleri hasarsız atlatmaları.
Bir sonraki yazıda görüşene kadar, sağlıcakla kalın.
- Dünyada 4B Hareketi ve Sürdürülebilirlik - 16 Aralık 2024
- Yeme İçme Alışkanlıklarınızı Radikal Şekilde Değiştirmeye Hazır mısınız? - 31 Ağustos 2024
- Nihayet Söylediler, Kral Çıplak - 3 Ağustos 2024