Kırılgan Emek ve Çöküşte İstihdam: Türkiye’nin 2025 İşgücü Gerçeği

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2025 yılının ilk çeyreğine (Ocak, Şubat, Mart) ait Hanehalkı İşgücü Araştırması’nı (HİA) 16 Mayıs’ta yayımladı. Ancak bu resmi tabloyu derinleştiren ve sorgulayan asıl veri DİSK-AR’dan geldi. TÜİK’in kısıtlı göstergeleri, ne yazık ki işgücündeki gerçek eşitsizlikleri ve yapısal sorunları gizlemeye yetmiyor. DİSK-AR’ın Kayıtlı Tam Zamanlı İstihdam (KATİ) üzerinden yaptığı hesaplamalar, Türkiye’de istihdamın niteliği açısından vahim bir manzarayı gözler önüne seriyor.

Resmi Rakamlarla Güzelleştirilen Bir Gerçek: KATİ Oranındaki Düşüş

TÜİK’e göre Türkiye’de istihdam oranı yüzde 48,9. Ancak bu rakam kulağa hoş gelse de DİSK-AR’ın hesapladığı Kayıtlı Tam Zamanlı İstihdam oranı yalnızca yüzde 33,8. Üstelik bu fark kadınlar için çok daha derin: Kadınlarda resmi istihdam oranı yüzde 31,9 iken, kayıtlı ve tam zamanlı çalışan kadınların oranı yalnızca yüzde 19,7. Erkeklerde bu oran sırasıyla yüzde 66,3’e karşılık yüzde 48,1. Bu fark, sadece istihdam miktarı değil, kalitesinin de dibe vurduğunu gösteriyor.

Toplumsal cinsiyet eşitsizliği burada da kendini açıkça belli ediyor. Çalışma çağındaki (15 yaş ve üzeri) 66 milyon kişiden sadece 22,3 milyonu kayıtlı ve tam zamanlı çalışıyor. Yani toplumun üçte ikisinden fazlası ya kayıt dışı çalışıyor ya da iş bulamıyor. Kadınlar açısından tablo daha da çarpıcı: 33,5 milyon kadından yalnızca 6,6 milyonu nitelikli istihdamda yer alıyor. Erkeklerde bu sayı 15,8 milyon.

Dar Tanım, Geniş Gerçek: İşsizlikte Makyajlı Göstergeler

TÜİK’in dar tanımlı işsiz sayısı bu çeyrekte 23 bin azalışla 3 milyon 80 bin olarak duyuruldu. Oran ise yüzde 8,6. Ne var ki bu oran, yalnızca son dört haftada aktif iş arayanları kapsadığı için işsizliğin gerçek boyutlarını örtmeye devam ediyor. DİSK-AR’ın geniş tanımlı işsizlik hesaplamasına göre ülkede işsiz sayısı 11 milyon 382 bin kişi. Bu, her dört kişiden birinin işsiz olduğu anlamına geliyor.

Daha da çarpıcı olan mevsim etkisinden arındırılmış âtıl işgücü oranı: 2025’in ilk çeyreğinde yüzde 28’e yükselmiş durumda. Bir başka deyişle, iş aramaktan umudunu kesmiş, eksik istihdamda çalışan veya iş arasa da çalışamayan milyonlar bu oranda kendine yer buluyor. Önceki çeyreğe göre 1,4 puanlık artış, emek piyasasındaki derinleşen krizle yüzleşmemiz gerektiğini gösteriyor.

NEET Gençliği: Geleceği Olmayan Bir Kuşak

Türkiye’nin gençleri içinse durum daha da karanlık. Eurostat verilerine göre Türkiye, AB ülkeleri içinde NEET (Ne eğitimde ne istihdamda) oranı en yüksek ülke. Türkiye’de her dört gençten biri ne okulda ne işte. Genç kadınlar bu grupta en kırılgan kesimi oluşturuyor. Türkiye’yi NEET oranında izleyen ülkeler Romanya (%14,5), İtalya (%15,2) ve Sırbistan (%14,9) olurken, Türkiye’deki oran AB ortalamasının 2,4 katı.

AKP’nin iktidara geldiği 2002 3. çeyreğinde gençlerde geniş tanımlı işsizlik oranı yüzde 26 iken, bu oran 2025’te yüzde 37,5’e yükselmiş durumda. 15-24 yaş arası genç erkeklerde dar tanımlı işsizlik yüzde 11,2; geniş tanımlı işsizlik ise yüzde 32. Genç kadınlarda ise tablo çok daha vahim: Dar tanımlı işsizlik oranı yüzde 22,1, geniş tanımlı işsizlik oranı ise yüzde 46,9.

Bu oranlar sadece sayılardan ibaret değil; aynı zamanda boğulan hayatlardan, umutsuzlukla geçen gençlikten, göç yollarına dökülen hayallerden bahsediyoruz. Türkiye’nin eğitim sistemindeki çöküş, işgücü piyasasındaki esneklik adı altında kuralsızlık, kadınların sistemli biçimde emek dışına itilmesi ve gençlerin bir gelecek tahayyülünden mahrum bırakılması, AKP döneminin emek politikalarının özetidir.

Sonuç Yerine: Rakamların Ötesinde Bir Sosyal Çöküş

DİSK-AR’ın TÜİK verilerinden derlediği bu kapsamlı analiz, Türkiye’nin istihdamda sadece nicelik değil, nitelik sorunlarıyla da boğuştuğunu ortaya koyuyor. Resmi göstergeler makyajlanmış iyimserliklerle doluyken, geniş tanımlı işsizlik, kayıtlı ve tam zamanlı istihdam oranlarının düşüklüğü, kadınların ve gençlerin emek piyasasından dışlanması bir sosyal felakete işaret ediyor.

Gerçek şu ki; işgücü piyasası, bir avuç sermaye sahibinin çıkarına göre esnetilirken milyonlarca insanın emeği güvencesizliğe ve belirsizliğe mahkûm ediliyor. 2025’in ilk çeyrek verileri, bu çöküşün istatistiksel belgesidir.

  • NHY / TÜİK, DİSK-AR, Eurostat