İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve CHP Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun sosyal medya hesabına getirilen erişim engeli, Türkiye’de siyasi iletişimin giderek daha fazla idari müdahaleyle karşı karşıya kaldığını bir kez daha gözler önüne serdi. Halen Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan İmamoğlu’nun sosyal medya üzerinden kamuoyuna ulaşmasını engelleyen bu son adım, aynı zamanda muhalif yurttaşların ve kurumların hesaplarına dönük daha geniş çaplı bir sansür sürecinin de habercisi niteliğinde.
Konuya ilişkin Cumhuriyet gazetesine değerlendirmelerde bulunan Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden hukukçu Prof. Dr. Nurcan Törenli, iktidarın sosyal medyada adım adım inşa ettiği kontrol mekanizmasının yasal zeminini ve uygulamadaki etkilerini değerlendirdi. Törenli, özellikle Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun (BTK) yargı denetimini bertaraf eden idari yetkilerle donatılmasını eleştirdi.
Temsilcilik Yasası: Dijital Egemenliğin Başlangıcı
Törenli, sosyal medya platformlarının Türkiye’de temsilci bulundurma zorunluluğuna dair ilk düzenlemenin 2020 yılında yasalaştığını hatırlattı. Bu yasa ile platformlar devletin egemenlik alanına girmiş oldu. Başta direnç gösteren teknoloji şirketleri, ekonomik yaptırımlar ve erişim tehditleri karşısında Türkiye’ye temsilci atamak zorunda kaldı.
Ardından 2022 yılında çıkarılan yeni düzenlemeyle birlikte reklam gelirlerinin kısıtlanması, içerik kaldırma ve erişim engeli kararlarının yanı sıra örtülü sansür yöntemi olan “bant daraltma” uygulaması da devreye sokuldu. Törenli, bu durumun sosyal medya şirketlerini siyasi baskılar karşısında daha da kırılgan hale getirdiğini belirtti.
“Ticari Haklar Değil, İfade Özgürlüğü Öncelikli Olmalı”
Törenli’ye göre X (eski Twitter) gibi platformlar esasen ticari şirketler olsa da kamuoyuna yönelik haberleşme ve ifade alanı sundukları için demokratik sorumluluk taşımak zorundalar. “Ticari bir şirketin demokrasi havarisi olmasını beklemek gerçekçi değil. Ancak ifade özgürlüğünü korumak, ticari haklardan üstün tutulması gereken bir ilkedir,” diyen Törenli, İmamoğlu’nun sosyal medya mesajlarının da bu çerçevede değerlendirilmesi gerektiğini ifade etti.
BTK’nın Genişleyen Yetkileri ve Yargının Gaspı
Prof. Dr. Törenli’nin en çarpıcı tespiti ise BTK’nın teknik kapasitesi ve idari yetkileri üzerinden yargı yetkisini fiilen gasp etmesi. Törenli bu durumu şu sözlerle açıklıyor:
“BTK, sulh ceza hakimliğinden karar almak yerine doğrudan bant daraltma uygulayabiliyor. Yani teknolojik olarak interneti daraltma yetkisini elinde tutuyor. Bu da bize, ‘İnternetin bir sahibi yok’ diye düşündüğümüz alanın aslında devletin kontrolüne ne kadar açık hale geldiğini gösteriyor.”
İfade Özgürlüğünün Araçsallaştırılan Hukuk Yoluyla Bastırılması
Törenli’ye göre, gerek İmamoğlu’nun, gerekse diğer muhalif yurttaşların sosyal medya hesaplarına getirilen kısıtlamalar yalnızca teknik müdahale değil, aynı zamanda anayasal bir hak olan ifade özgürlüğünün idari yollarla bastırılması anlamına geliyor. Hukukun, iktidar tarafından araçsallaştırıldığı ve siyasetin önünü açacak şekilde kullanıldığı bu sürecin sonunda, toplumun demokratik ifade alanı her geçen gün daha da daralıyor.
Yeni Bir Sansür Rejimi mi?
Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasıyla birlikte sosyal medya hesaplarının da hedef alınması, dijital kamusal alanın artık doğrudan siyasi iktidarın kontrol alanına çekildiği yönünde ciddi endişelere yol açıyor. BTK’nın sulh ceza hakimliklerini bypass ederek doğrudan sansür uygulayabilmesi, klasik hukuki denetim mekanizmalarının etkisizleştiğini gösteriyor. Bu durum, sadece İmamoğlu gibi önde gelen siyasi figürleri değil, sıradan yurttaşları da ilgilendiren geniş kapsamlı bir ifade özgürlüğü meselesine dönüşmüş durumda.
Türkiye, dijitalleşmenin başlangıç yıllarında interneti özgürlük alanı olarak görüyordu. Ancak gelinen noktada, devletin dijital gözetim ve denetim araçlarını güçlendirmesi, ifade özgürlüğünü kısıtlayıcı bir “dijital sansür rejimi”nin inşa edilmekte olduğunu gösteriyor.
- İsrail ve İran: Enerji Altyapısının Hedefte Olması ve Global Etkileri - 16 Haziran 2025
- Tarım Kredi Kooperatiflerinde Yolsuzluk İddiaları: Çiftçiyi Ne Bekliyor? - 16 Haziran 2025
- Danıştay Atatürk Orman Çiftliği’ndeki Cumhurbaşkanlığı Sarayı Kaçak İlan Etti - 16 Haziran 2025