Kapitalist Devlette Organize Suçun İşlevleri – Kansu Yıldırım

Susurluk kazasıyla dile yerleşen “devlet-mafya-siyaset” ifadesinde mafya sözcüğü kimi zaman çete, kimi zaman kontrgerilla ile değiştirilerek kullanılır. Kullanım farklılığını belirleyen etken, 1970’lerin soğuk savaş konseptinin komünizmle mücadele taktiklerinin 1980’lerin sonlarından itibaren terörle mücadele/iç güvenlik politikalarına, 2000’li yıllardan itibaren ise potansiyel tehditlere göre güncellenen güvenlik paradigmasına doğru dönüşümüdür.

Neoliberalizmle birlikte devletin dönüşümüne ve kapitalist restorasyona eşlik eden yıllarda potansiyel tehdit algılaması yine ekseriyetle sosyalist örgütler ve Kürt hareketi olmuştur. Buna göre formel veya enformel savaş stratejileri, istihbarat faaliyetleri, operasyon taktikleri geliştirilmiştir. Şu anda konuşulan isimlerin hemen hepsi de yüksek veya düşük yoğunluklu asimetrik savaşın kontrgerilla şeklinde ifadesini bulduğu 1990’ların figürleridir; kimisi dönemin emniyet müdürü, kimisi adalet bakanı, kimisi içişleri bakanı, kimisi askeridir. Kısacası hepsi devlet aygıtının bir yerinde yer almış, askeri veya sivil emir-komuta zincirinin halkalarından birisi olmuştur. 6-7 Eylül pogromunun Özel Harp Dairesi işi olduğunu söyleyen Orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu veya “Devlet için kurşun atan da yiyen de şereflidir” diyerek Susurluk kazasında ölenleri yad eden dönemin Başbakanı Tansu Çiller hatırlanabilir.

Devlet ve siyaset ikiliğini, bu nedenle, devletin sınıf karakterinin ayrılmaz bir parçası olan “zor” pratiğiyle birlikte düşünmeli, siyasal egemenliğin tesisinde enformel zoru oluşturan mafya-çete-kontgerilla gibi organize suç mekanizmalarını bu tabloya yerleştirirken sermaye birikimini de göz önünde bulundurmalıyız.

DEVLET VE ZOR

Marx’ın 18 Brumaire’de, Engels’in Anti-Dühring’te ve Lenin’in Nisan Tezleri’nde modern devlete dair görüşlerindeki ortak nokta, zor aygıtı ve kamusal güç olarak burjuva devletin varlığıdır. Devlet, belirli bir sınıfın başka sınıfları baskı altına almasında, egemen sınıfın siyasi ve iktisadi hegemonyasını sürdürmesinde gerekli olan aygıtların toplamıdır. Devletin maddi temeli sermaye birikimidir; sermaye birikiminin sürdürülmesinde ise zorun çeşitli işlevleri vardır.

Anti-Dühring’ten yola çıkarsak, Engels’in zor hakkındaki görüşünün temel taşlarından birisi, toplumsal karakterli ekonomik işlevin siyasi zoru ürettiği ve bu şiddetin belirli bir aşamadan sonra özerklik kazandığıdır. Zor, ya mevcut iktisadi gelişim doğrultusunda uygulanabilir bir pratiktir, ya da iktisadi yapıya uyum sağlayamaz ve tasfiye edilir. Engels bu görüşünü Marx’ın “Sınai kapitalizminin oluşumu” teziyle bağlantılandırır. Marx, kapitalist çağın ortaya çıkardığı ilksel birikim yöntemlerinden bahsederken “Bazılarının kaba kuvvet kullanımına dayandığını”, ama istinasız hepsinin feodal üretim tarzından kapitalist ekonomik düzene “Geçişi şiddetle hızlandırmak” ve kısaltmak için “devlet erki” aracılığıyla uygulandığını yazmıştı. Burada da devlet, toplumun yoğunlaşmış ve örgütlenmiş gücü olarak ifadesini bulur.

Sermaye bir toplumsal ilişki ise, zor bu tip toplumsal ilişkilere içkin bir pratiktir. Devletin zor (gewalt) kullanımı bu anlamda iki temel özelliğe sahiptir. Birincisi klasik Marksist görüşte olduğu üzere özel mülkiyetin korunması ve sömürü ilişkilerinin devam ettirilmesidir. İkincisi, Charles Tilly’in Zor, Sermaye ve Avrupa Devletlerinin Oluşumu’nda belirttiği üzere devletin inşasındaki işlevidir.

Charles Tilly, sermayenin sömürü alanını tanımlarken, zorun tahakküm alanını tanımladığını yazar. Zorun araçları silahlı güç üstünde yoğunlaşır ancak hapsetmek, mülksüzleştirmek, aşağılamak, tehdit etmek gibi şiddet pratiklerini içerir. Sermaye belirli bir coğrafi alanda birikip yoğunlaşırken, zor araçları da benzer şekilde çeşitlenerek birikip yoğunlaşabilir. Tilly, devletlerin tanımlanmış topraklar içinde yoğunlaşmış ana zor araçlarını denetim altında tutan ayrı örgütlenmeler yarattığının altını çizer. Söz konusu yaklaşım, özetle, devletlerin oluşumunda ve dönüşümünde, egemenliğin tesisinde zor araçlarına işaret eder. Bu yaklaşım, devletin yaratılan toplumsal artığa el koyma biçimi ve toplumsal üretim ilişkilerinin somutlanma biçimleriyle düşünüldüğünde analitik bir çerçeve sunabilir.

ENFORMEL ZOR

Devletin zor ve baskı işlevleri yerine getirilirken enformel zor araçlarının (mafya-çete-kontgerilla gibi suç örgütleri) yapısı, hakim sınıfsal ve siyasal mimarinin yansımasıdır. Egemen sınıfların güncel ihtiyaçlarına göre iç güvenliğin sağlanmasında zor araçları da yoğunlaştırılır ve yaygınlaştırılır. Örneğin, yakın dönem siyasi tarihimizde faili meçhullerle anılan JİTEM’in faaliyetlerinin istihbarat ve kontr-espiyonajla sınırlı olmadığı, infaz, kayıtsız silahlar, aşiretlerden silahlı gruplar oluşturma, işkence gibi suçları da içerdiği, kitaplarda ve JİTEM ana davası gibi resmi tutanaklarda kayıt altına alınmıştır.

Egemen sınıfların hegemonyasını zırhlandıran enformel zor, meşruiyet sorununu geçici olarak çözerken, sermaye birikiminden toplumsal denetime dek uzanan çok fazla fonksiyona sahiptir:

  1. I) Burjuva hukukun şekli sınırları ve kısıtları daha hızlı ve sessizce aşılır. Böylelikle farklı kademelerdeki devlet görevlileriyle ilgili suçlar doğrudan isnat edilemeyeceği için devlet iktidarının siyasal meşruiyeti korunmuş olur.
  2. II) Evrensel insan hakları normlarına aykırı ve uluslararası ceza sistemine konu olabilecek suçlamalardan kurtulmak kolaylaşır, bu da hukuksal meşruiyeti muhafaza eder.

III) Uyuşturucu, silah, insan kaçakçılığı gibi milyar dolarlık hacme sahip suç trafiğini enformel zor aracılığıyla kontrol eden/yönlendiren/yeniden düzenleyen kişi veya grupların siyasi ve ekonomik nüfuzu artar.

  1. IV) Belirli (toprak, arazi, işletme vd.) üretim araçlarına el koymayı veya belirli bir yerdeki insan nüfusu üzerinde tahakküm oluşturmayı kolaylaştırır. İnsan kaçakçılığı veya zorla göç/yerinden etme şiddeti, ucuz iş gücünü oluşturmanın ve toprağı müsadere etmenin temel yö
  2. V) Enformel zor sadece suç trafiğini veya para rotasını kontrol etmez. Toplumsal düzeni bozabilecek tehditleri kontrol altına alır ve tasfiye eder. Siyasetçiler, gazeteciler ve çevre aktivistlerine yönelik saldırı girişimleri ile grev kırıcılık bu listeye girmektedir.

 

SONUÇ

Kapitalist devlet zor üzerinde yükselir çünkü sermayenin tarih sahnesine çıkışında zor / baskı / şiddetin özgül bir pozisyonu vardır. Kapitalist devletin formel güvenlik aygıtları dışında enformel zor araçlarına sahip olması, “hukuksuzluk” veya “derin devlet”in ürünü değildir, sermaye birikiminin zorunluluğundan kaynaklıdır. Krisis Grubu’nun Emeğe Karşı Manifesto’da enformel zorun tarihsel şeceresine dair görüşleriyle yazıyı noktalayabiliriz: “[M]utlakıyeti devralan modern burjuvazi, eski ticaret yollarında seyahate çıkan barışçıl tüccarların soyundan gelmiyordu. Modern ‘girişimciliğin’ toplumsal yuvasını hazırlayanlar, modern çağın başındaki Condottieri denen paralı asker çeteleri, düşkünlerevi yöneticileri, ıslahevi nöbetçileri, köle amirleri ve bu cinsten canilerdi.”

Kansu YILDIRIM