Güneşi Görmek

Platon Devletinin yedinci kitabının başında Mağara Adamları örneğini anlatır: Yüzleri, önlerindeki taş duvara dönük olan zincire vurulmuş mağara adamları vardır. Arkalarında, göremedikleri ışığın kaynağı bulunur. Yalnızca, bu ışığın duvarda yarattığı gölgeli görüntülerle ilgilenir ve bunların ilişkisini çözmeye çalışırlar. Sonunda içlerinden biri zincirlerini kırmayı başarır, arkaya döner ve güneşi görür. Gözleri kamaşır, bir yerlere tutunmaya çalışır ve ne gördüğünü kekeleyerek anlatmaya çalışır. Diğerleri zırvaladığını söylerler. Ama giderek ışığa bakmayı öğrenir; artık görevi aşağıdaki mağara adamlarını ışığa götürmektir. O Filozof, güneşte bilimin gerçeğidir. Yanılsamalara ve gölgelere değil, gerçek varlığa dayanan yalnız ve yalnız bilimin gerçeğidir.

Günümüzde Bilim Adamıyım, Aydınım diyen kaç kişi gerçekleri ama yalnız gerçekleri ifade etmeye çalışıyor? Maalesef çok az kişi hakikati bu çerçevede görmekte ve ifade etmekten çekinmemektedir. Kendisine Bilim Adamı veya Aydın diyen birçoğu gerçekleri görmek istedikleri gibi görüp, hakikati görüp ifade edenleri de zırvalamakla suçlamaktadır. Birçoğu TV kanallarını kendisine mesken tutmuş, saçmalıklarıyla Güneşi Balçıkla sıvamaya çalışmaktadırlar. Yıllardır bunu yapan sözde aydın ve bilim adamları başarabileceklerine inanmaktadırlar. Kendilerini besleyen efendilerine bu şekilde yaranmaya çalışarak doğruları yanlış gibi göstermeye çalışıyorlar. Aslında bir kısmı buna inanmadıkları halde bunu yapmaktadırlar. Bunun üzerinden payeler alarak, kendilerini yaşatmaya çalışmaktadırlar.

Kalem efendiliği(Penalizm) yapan kendince Yazar, Aydın geçinenlerde bu Safsatacıların anlattığı saçmalıkları tekrar tekrar yazıp halkı yanılsamalara ve gölgelere götürmeye çalışmaktadırlar. Bu kalem efendileri siyasal laf ebeliği yapıp, Güneşin(Gerçeklerin) aslında nasılda tehdit ettiğini durmadan tekrarlamaktadırlar. Günümüzün tutucu bu demagogları söyledikleriyle efendilerini memnun etmenin mutluluğuyla yanılsamalara ve gölgelere dörtnala koşmaktadırlar.

Birçoğu ahbap-çavuş ilişkileriyle(Klanyantalizm) elde ettikleri unvanları hak etmiş gibi göstererek, konuştukça batmakta ve kendilerini komik duruma düşürmektedirler. Alan inmeden, halka sormadan, sanki araştırma yapmış gibi pis pis sırıtarak açıklamalarıyla saçmalamaktadırlar. Aslında bu tavırlarıyla kendilerine inanan efendilerini de batırmaktadırlar.

Katilden kahramanların yaratıldığı bu toplumda savaş delisi politikalar üretip efendilerinin ajanları olarak ve ancak efendilerinin istediği ve izin verdiği oranda aydın olmaktadırlar. Kendini beğenmiş bu sözde Aydın ve bilim adamları, siyasal geleceğimizi belirleme hakkını tarihimizin kendilerine verdiğini, tıpkı eli sopalı okul müdürleri gibi iddia etmektedirler. Bu iddiayla bu topluma büyük haksızlık ve hakaret etmektedirler. Bilmelidirler ki kendisine bu kadar haksızlık yapılan halkın buna karşı direnmesi onun en doğal hakkıdır. İnsanın kendini koruması aynı zamanda en temel doğa ilkesidir.

Biz haksızlığa ve hakarete uğrayanların kalem efendilerinde istediğimiz tek şey Empati yapmalarıdır. Akıl yürüterek Empati yapmanız, kendiniz gibi düşünmeyen ve aslında gerçeği gören diğer insanlarla böylece anlaşmış olup, on yıllardır özlemini duyduğumuz toplumsal barışa da katkı sağlamış olusunuz. Böylece Güneşi görmüş olursunuz.

Sosyolog-Rehberlik Ve Aile Danışmanlığı Uzmanı

Arslan ÖZDEMİR