FaÅŸizmi iktidarlar deÄŸil, bilinçli halklar geriletirÂ
Bu yazımda, neden hiç istemeyerek de olsa oy vermeye karar verdiğimi anlatacağım. Belki mütedeyyinler için bir anlam ifade eder.
BilindiÄŸi gibi ben, gerek bu ülkedeki temel sorunların hepsinin asıl müsebbibi olduÄŸunu düşündüğüm İttihat Terakki uzantısı CHP’ye ve ülkücülere güzellemeler dizerek travmalarımızı tetikleyen KılıçdaroÄŸlu’na; gerekse Millet İttifakı’nın bileÅŸenini oluÅŸturan diÄŸer faÅŸizan partilere son derece uzak bir noktadayım. Kürt düşmanı savaÅŸ tezkerecilerinden ve beyaz toros ÅŸoförlerinden “faÅŸizmi geriletme, halkların eÅŸitliÄŸi, hakları ve özgürlükleri” noktasında en ufak bir beklentim ya da umudum yok. Bu baÄŸlamda da düne kadar hiçbir ÅŸekilde oy vermeyi düşünmüyordum.
Ne zaman ki deprem felaketi gerçekleÅŸti ve bu despotik iktidarın bu ülkeye verdiÄŸi zararların en büyüklerinden biri olan “liyakatsizlik”, yol açtığı korkunç sonuçlarıyla çırılçıplak ortaya çıktı; yukarıdaki negatif düşüncelerime raÄŸmen, baÄŸrıma taÅŸ basarak oy kullanmaya karar verdim.
Varlığının devamı, toplumun en cahil kesiminin desteğine bağlı olan bu ceberrut iktidar bu coğrafyanın insanlarına en büyük kötülüğü, tepeden tırnağa bütün kadrolara eğitimsiz insanları yerleştirerek yaptı.
Şu anda bu ülkede hiçbir konumdaki kişi yaptığı işin bilgisine, ciddiyetine ve sorumluluğuna sahip değil. Gerek karar gerekse uygulama merciinde bulunan hiç kimse, eylemlerinin neden sonuç bağlantısını kurabilecek kapasiteyi taşımıyor. Yapılan her iş -çoğu sadece cebini doldurmanın derdindeki- bilinç boyutunda hayvandan biraz hallice olan insanımsılar tarafından körlemesine gerçekleştiriyor. Sonuçları da başta deprem bölgesindeki afetzedeler olmak üzere, hepimiz için korkunç oluyor.
Az önce Hatay SamandaÄŸ’dan bazı görüntüler izledim; içim acıyla ve öfkeyle doldu. Enkazların molozları, yaÅŸam alanlarının yanına dökülüyor. İnsanlar isyanla “bu korkunç uygulamanın kimin kararı olduÄŸunu” soruyorlar; çünkü içinde cesetlerin de bulunması ihtimalini taşıyan o molozlar, baÅŸta asbest olmak üzere türlü zehirler saçıyor ve giderek büyüyen o devasa toz, beton yığınının yanı başındaki çadırlarla seralarda yaÅŸam mücadelesi veren binlerce kiÅŸinin hayatını ciddî ÅŸekilde tehlikeye atıyor.
Çadırkentler dere yataklarına, tarım alanlarına kuruluyor; acı ve sefalet içindeki insanların felaket üstüne felaket yaşamasına yol açılıyor. Gerçekleri söyleyen bilim insanlarıyla alay ediliyor, hatta biraz sert konuşanlar gözaltına alınıyor.
Ve bu yazdıklarım sadece aysbergin görünen ucu… Cehalet, memleketi son hızla uçuruma sürüklüyor.
Bu ülkede artık kamu kurumlarındaki -en tepedekinden en aşağıdakine kadar- hiç kimse, ne yaptığını bilmiyor. Sorun sadece büyükbaş yamyamların hırsız, arsız olmaları ve ülkeyi dinmeyen bir açlıkla talan etmeleri değil; sorunun en büyüğü, baştan aşağı tümünün tüyler ürpertici derecede bilgisiz, bilinçsiz ve kapasitesiz olması!..
15 Temmuz’dan sonraki KHK’lar döneminde kamu kurumlarındaki bütün liyakatli kadroları Feto’cü oldukları bahanesiyle tasfiye ederek, yerlerine damızlık seçmenleri olan cahil cühelayı yerleÅŸtirdiler. İktidara geldikleri günden itibaren sınavları yolsuzlaÅŸtırmak, iÅŸe alımlarda liyakata deÄŸil mülakata bakmak vs gibi kirli yöntemlerle sistematik olarak gerçekleÅŸtirdikleri bu aÅŸağılık vatana ihanet operasyonuna, 15 Temmuz’la birlikte pik yaptırdılar. İşinin ehli, eÄŸitimli, bilinçli insanları iÅŸlerinden atarak sefalete mahkum ederken; hepsinin yerine, seçmen kitlelerini oluÅŸturan boÅŸ beleÅŸ andavalları yerleÅŸtirdiler.
Demiyorum ki AKP seçmeni olan bütün İslamcı kişiler vasıfsızdır. Hayır. Elbette ki aralarında istisnalar da vardır; ancak toptancı konuşamasak bile, 20 yıllık korkunç tecrübelerimize dayanarak rahatlıkla genelleme yapabiliriz ki çoğu son derece bilgisiz, ehliyetsiz ve de zırcahildir.
Seksen yıl boyunca ikinci sınıf insan görülüp tepeden bakılarak aÅŸağılanmaktan dolayı kin biriktirmiÅŸ, iktidar hırsıyla bilenmiÅŸ, bilime, kültüre ve sanata uzak durarak cahil kalmayı maharet bilmiÅŸ feci bir kitlenin elinde oyuncağız senelerdir hepimiz. Hayatımız bu yarım insanların, ne yaptığını bilmeyen aç avuçlarının içinde… En az faÅŸizm kadar tehlikeli olan acı gerçeÄŸimiz bu!..
SokaÄŸa çıktığımızda; doktora gittiÄŸimizde, bu ehliyetsizlerin yaptığı hızlı trenlere, metrolara, tüp geçitlere vs bindiÄŸimizde, havaalanlarında yolcu olduÄŸumuzda, kim bilir hangi rüşvetlerle ruhsat verdikleri dandik binalarında ev tuttuÄŸumuzda ciddî riskler alıyoruz. Åžahsen ben, arada bir çıkıp eve saÄŸ döndüğümde ÅŸanslı sayıyorum kendimi… Devlet hastanelerinin ekipmanlarına, saÄŸlık çalışanlarının liyakatine güvenemediÄŸim için senelerdir gidip ameliyat olamıyorum. İki tane corona aşısı vurundum, hâlâ vurunduÄŸum aşıların soÄŸuk zincirinin bozulup bozulmadığına dair kuÅŸkum var.
Demem o ki benim gibi faşizmin gerileyeceğinden, halkların eşitliğinin ve özgürlüğünün sağlanacağından, barıştan ve refahtan yana hiç umudu bulunmayanların bile bu ölümcül kadrolaşmadan kurtulmak için oy vermesi şart artık.
Sıklıkla yazdığım bütün çekincelerime; vereceÄŸim oyun Kürt halkına ihanet olup, beni gelecekte eski beyaz toroslu katillerinden maruz kalacakları kesin olan kötülüklerin suç ortağı yapacağını düşünmeme ve bu sebeple hakikaten çok çok üzülmeme raÄŸmen, sırf yukarıdaki nedenden dolayı oy kullanacağım bu kez ben…
Her ne kadar onlar da -en azından HDP bazında- Millet İttifakı’na destek vermeyi seçmiÅŸlerse de gerçekte hiçbir zaman kırk katırla kırk satırdan baÅŸka seçeneÄŸi olamayan Kürt halkından içtenlikle özür diliyorum.
Aşağıdaki ibretlik yazımı 2015 yılında yaşadığım -bana göre dehşet verici- bir olayın üzerine kaleme almıştım. Okunduğunda ne demek istediğimin daha iyi anlaşılacağını düşünüyorum:
ÅžER TANE
Geçen günlerde İGDAÅž’ta iÅŸlerim vardı. Bir aÅŸamasında elimdeki iki adet belgenin fotokopilerini iki farklı birime bırakmam gerekti. Beni fotokopi odasına gönderdiler, gittim. İçeride 25 yaÅŸlarında türbanlı bir kadın çalışıyordu.
Dedim:
– “Merhaba, rica etsem bana bu iki adet belgeden ikiÅŸer tane çeker misiniz?”.
Kadın belgeleri aldı, fotokopileri çekti, uzattı bana… Baktım birer tane çekmiÅŸ. “Duymadı herhalde,” diye düşünerek gayet nazik ve ezik bir ÅŸekilde isteÄŸimi tekrarladım:
– “Pardon, ben ikiÅŸer tane istemiÅŸtim ama…”
BoÅŸ gözlerle yüzüme bakarak ne dese beÄŸenirsiniz: ”
– “Åžer tane ne demek abla?”
Bu kez boÅŸ gözlerle bakma sırası bana gelmiÅŸti…. Önce ÅŸaka yapıyor zannettim,
– “Anlamadım?..” dedim…
– “Åžer tane ne demek abla, bilmiyorum…” dedi gayet ciddî bir ÅŸekilde…
O an yurdum insanının kapasitesinin emek emek indirgendiÄŸi nokta, bütün kamu kurum ve kuruluÅŸlarındaki istilanın derecesi tüm vahametiyle serildi önüme…
İçimdeki Can Baba:
– “Åžer sensin, tane de…. girsin” de ÅŸuna!.. “Hadi söyle söyle söyle!” diye bas bas bağırıyordu… Ama merhamet ve acımayla karışık bir tiksinti öfkeme galip geldi ve şöyle dedim:
– “Her belgeden iki tane çekilecek demek canım kardeÅŸim. Sen bunlardan birer tane daha çek ver bana da ben hızla uzaklaÅŸayım buradan; yoksa ÅŸerrimden tane tane olacak ortalık…”
Bu sözlerimin ne anlama geldiÄŸini de anlamamış olduÄŸunu bilmenin dayanılmaz ürpertisiyle oradan uzaklaşırken, gözlerimden ikiÅŸer tane gözyaşı damlası süzülüyordu feci bir bulantıyla karışık…
******
Yani ki faÅŸizmi geriletmekten daha acil bir iÅŸimiz var ÅŸu anda!
Günümüzün teknolojik olanakları sayesinde artık “kader” olmaktan çıkıp, “tercih” olan örgütlü cehaletin ÅŸerrinden kurtulup, lime lime ettikleri parçalarımızı toplamak ve bu sancılı süreçten bir parça ders almış olarak çıkıp, önce kendi içimizdeki faÅŸisti öldürerek, Türk-Kürt demeden birbirimize sarılmak!..
FaÅŸizmi iktidarlar geriletmez, bilinçli halklar geriletir çünkü…
- Bu Kadar Åžuursuzluk Akla Ziyan – Rabia Mine - 19 Ekim 2023
- At Gözlükleri Atlar İçindir - 18 Ekim 2023
- Yine Filler Tepişirken Çimenler Ezildi - 13 Ekim 2023