Dünyada insanlar açlıktan ölüyor, ama herkese yetecek kadar yiyecek var.

Şu anda 800 milyon insan yeterli gıdaya ulaşamıyor ve 45 milyon kişi açlıktan ölmek üzere. Bütün bunlar, küresel salgının ilk yılında en zenginlerin 4 trilyon dolar kazandığı bir dönemde yaşıyoruz.

Son aylardaki acı gerçek, Afganistan’da 23 milyon insanın ciddi şekilde gıdaya ulaşımda zorluklar yaşadığını 9 milyonunun “acil durum düzeyinde” olduğunu görüyoruz. Madagaskar adası gibi küçük bir ülkede 300.000 kişi doğrudan bir kıtlıkla karşı karşıya.

Yemen’de dramatik bir gıda kıtlığı çeken 16 milyon insan var. Ve liste giderek uzayıp gidiyor.

Yüzyıllardır, insanoğlu yiyecek eksikliği nedeniyle açlıktan mustaripti. İnsanların doğada bir şeylerin iyi gitmemesi yüzünden yiyeceğe ulaşmaması çok olağandı. İnsanların doğanın belirsizliklerine maruz kalması, kuraklıklar, seller, yüzünden ekinlerini yitirmesi ve besine ulaşmanın söz konusu olduğunu da biliyoruz.

Diğer yandan, ticaret sınırlı olması için, bir bölgedeki kıtlığı başka yerlerde üretilenlerle telafi etmek mümkün değildi. Ama günümüzde durum artık böyle değil.

Dünya, tüm gezegeni beslemek için gerekenden çok daha fazla yiyecek üretiyor. 2,9 milyar tonluk (kişi başına günlük bir kiloya eşdeğer) eşi görülmemiş rakama ulaşan tek başına üretilen hububat miktarı, mevcut dünya nüfusunun iki katına yetecek kadar.

Dünya ticaret ağı tarihte daha önce görülmemiş bir boyuta ulaştı. Denizlerde her yıl 11 milyar ton yük taşınıyor.

Peki neden gezegen nüfusunun yüzde 10’unun gıda kıtlığı çekiyor? Ve neden dünya çocuklarının beşte biri kötü beslenme nedeniyle bodur kalıyor?

Dünyadaki tüm milyarderler geçen yıl kazandıkları 4 trilyon doların yüzde 0,15’inden vazgeçselerdi, bu yıl kimse açlıktan ölmeyecekti. Eğer %3’ünü kabul ederlerse, bu 800 milyon aç insan yeterince beslenebilir.

Zengin ülkeler artık işbirliği yapmıyor. İnsani yardımlara ihtiyaç önemli ölçüde arttıkça, zengin ülkeler fonlarını kestiler. Suriyeli ve Doğu Afrikalı mültecilere verilen destek azaldı ve gıda istihkakı yarıya indirildi.

Gerçek şu ki, kapitalist sistem bu yüz milyonlarca aç insana yardım etmekten kaçıyor. Sorun yiyecek eksikliği değil, yoksulların onu satın almak için yeterli paraya sahip olmamasıdır. Makineleşme de dahil olmak üzere modern tarım teknikleri rasyonel bir plan temelinde uygun şekilde kullanılsaydı, gıda kalitesini daha da artırabilirdik. Ama bu çok uluslu şirketlerin kârını tehlikeye atacağı için uygulanmıyor.

Hayır kurumları, STK’lar ve BM Dünya Gıda Programı, en ciddi acılara karşı sadece palyatif çözümler üretirken sorunun köklü çözümünden çok uzak bir yerde duruyor. Uluslararası kurumlar zenginlere paralarının bir kısmını paylaşmaları için yalvarmak, dışında bir şey yapamıyor…

Oysa, dünya nüfusunun temel ihtiyaçlarını karşılamak için gerekli tüm kaynaklara sahibiz. Gıda israfına son vererek ve daha iyi teknolojilere yatırım yaparak sadece bu ihtiyaçları karşılayabilir, aynı zamanda herkes için ve sürdürülebilir bir şekilde iyi bir yaşam standardı sağlayabilirdik.

Ancak bu gezegenin kaynaklarını dünya halklarının ve yoksullarının yararına kullanan rasyonel ekonomik planlama ile mümkün olabilirdi.

Nokta Haber Yorum