Morpheus, Grek mitinde uyku tanrısı Hypnos’un çocuğu ve rüyalarımızda bilinçdışından gelen, çeşitli sembollerle kendini gösteren ve bizi derinden sarsan imgeleri simgeler. Yani rüyalarımızdaki silik tasarımları ve sembolleri ifade eder.
Rüyalar; daha önce bilinçdışımıza bastırdığımız öfke, üzüntü, kızgınlık, korku vb. sembollerle dışa vurumu ve bir çeşit gaz alma yöntemidir. Freud, rüyaları çok önemser, rüyalar için “Bilinçdışına giden kral yoludur.” Der. İşte Morpheus bu kral yolunu kullanır.
Şimdiye dek içinde yaşadığımız dünya ve insan için çok şey söylendi. Ama düş ve gerçek arasındaki seçimi ne kadar yaptığımız ortada. Doksanların sonunda Matrix diye bir film vardı, çok iyi eleştiriler almış beğeni toplamıştı. Filmin iki önemli kahramanı vardı. Bunlardan Morpheus düşleri, Neo ise gerçekliği simgeliyordu. Filmin bir yerinde düş ve gerçek arasında şöyle bir konuşma geçer; Morpheus, Neo’ya “Matrix her yerdir ve gerçeği görmemen için gözlerinin üzerine çekilen bir perdedir” der ve Neo’ya iki hap uzatır. Morpheus, Neo’ya “Eğer mavi hapı alırsan otoriteye inanmaya devam edersin ama kırmızı hapı alırsan gerçekleri görmeye başlar ve mücadele edersin.” Diyerek onu gerçeği görmeye davet eder.
Aslında çoğumuz hala bu iki hapı seçme konusunda karar vermedik, veremiyoruz. Biraz dizi repliğini andıracak ama ben de diyorum ki “Çukur her yerdir” önümüzde bize seçenekler sunanlar olmasa da kendi aklımızla çukurda yaşamaya ya da çukurun dışına çıkmaya karar verebiliriz en, azından olanak olarak bizlerde böyle bir yeti var. Her çukurun başında gardiyanlar ve zebaniler beklese de böyle bir seçim yapabiliriz.
Peki, çukurda ne var? Bizi bu çukurda tutan şey ne? Elbette insana dair her şey var bu çukurda; haset, hırs, küstahlık, muktedir olup iktidar olamayanların savaşı, say say bitmez… Buna ister yabancılaşma deyin ister yazılım hatası ama sonuç değişmiyor herkes bu çukurda debelenip duruyor ve kavga ettiği, düşman bellediği kişiyi anlamak istemiyor. Onun için de adına otorite dedikleri ve gücünü kamuoyundan aldığına inandıkları bu otoritenin güdümüne girip içlerindeki kutsal boşluğu bununla dolduruyorlar. Daha önceki karanlık dönemlerde bu gücün yerindeyse kilisenin ahlaki değerleri vardı.
Gördüğünüz gibi sonuç hiç değişmiyor çünkü insanlar çukurun içinde kaldıkları sürece bedensel ve ruhsal bütünlüklerini nasıl koruyacaklarını bilmiyor tehlikeli ve güvenli ilişkilerin ayırımına varamıyor. Onun için çocukluğunda ihmal ve işgal edilen, fiziksel ve duygusal bütünlükleri zedelenenler daha sonra da hep buna ve bu ortamlara benzer ilişki ağları içinde yer almaya devam ediyor. Yani eğer siz çocukluğunuzda ebeveynleriniz tarafından fiziksel ve duygusal şiddete maruz kalmışsanız büyüdüğünüzde yine bu ortamlara benzer ilişkilerin içine yani çukurda kendinizi daha çok güvende hissedersiniz. Böylece çocukluğunuzda içine düştüğünüz çukur büyüdüğünüzde başka bir çukura dönüşür ve siz bu yazılım hatasını düzeltmediğiniz sürece de devam eder. Yani sizin için her yer aynıdır ve her yer çukurdur. Peki, bu çukurdan çıkmanın bir yolu var mıdır? Doğrusunu isterseniz ben de bilmiyorum. Ben de sizin gibi o çukurun içinden çıkmak için bir yol arıyorum, bulur muyum onu da bilmiyorum ama şunu biliyorum çukurda kalmaya karar vermek de çukurdan kurtulmayı istemek de bir seçim. Bu seçimi bizden öncekiler nasıl yaptıysa biz de yapabiliriz.
Onun için öncelikle “ruhlarının demirhanesine” gidip kendi küllerini taşıyan Rönesans felsefesinin ateşini yakan ve bunun bedelini diri diri yakılarak ödeyen Hallac-ı Mansur’un yoldaşı Giordano Bruno gibi yapmaktan başka seçeneğimiz yok sanki. Bruno; “Ne gördüğüm hakikati gizlemekten hoşlanırım, ne de bunu açıkça ifade etmekten korkarım. Aydınlık ve karanlık arasındaki, bilim ve cehalet arasındaki savaşa her yerde katıldım. Bundan dolayı her yerde zorlukla karşılaştım ve cehaletin babaları olan resmi akademisyenlerin yanı sıra kalın kafalı çoğunluğun öfkesinde hedef olarak yaşadım.” Der. Giardano’nun kemikleri giyotin tezgâhında kırılırken Galileo yan odada onun kemiklerinin kırılma seslerini dinler. Her ikisi de bir seçim yapmıştır çünkü.
Evet, “Matrix” ve “Çukur” her yerdir. Ama seçme özgürlüğü de vardır.
Ve Tanrı her zaman işini iyi bilir onun için “Çukur”un muktedirlerine iktidarsızlığı musallat etmiştir.
- Öfke! - 28 Kasım 2018
- Kayıp! - 13 Kasım 2018
- Beden imgesi - 4 Kasım 2018