Türkiye, kırk yılı aşkın bir süredir devam eden silahlı çatışmalarla derin toplumsal yaralar almışken, PKK’nin örgütsel fesih ve silah bırakma açıklamasının ardından Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, tarihi bir çıkış yaptı. Partisinin Merkez Yönetim Kurulu toplantısı sonrasında yazılı bir açıklamayla kamuoyunun karşısına çıkan Özel, bu süreci salt bir güvenlik meselesi değil, demokratik bir sınav olarak değerlendirdi.
“Barışın yanındayız, terörün ve şiddetin karşısında” diyen Özel, CHP’nin tarihsel çizgisine sadık bir şekilde, şiddetin her türlüsüne karşı durduklarını ve barışın kalıcı hale gelmesi için samimi adımların atılmasının zorunluluğunu vurguladı. Açıklamanın belki de en çarpıcı yönü, “Bu sürecin başarılı olması ve kalıcı toplumsal barışa evrilmesi; atılacak adımların samimiyeti, hukukiliği ve demokratik meşruiyeti ile doğrudan ilişkilidir” cümlesiydi. Bu sözler, geçmişte seçim hesaplarına kurban edilmiş barış girişimlerinin acı mirasına açık bir göndermeydi.
Meclis ve Demokrasi Vurgusu: Sorunun Merkezi, Çözümün Adresi
Özgür Özel’in açıklamasında Türkiye Büyük Millet Meclisi özel bir yere oturuyor. CHP lideri, Kürt sorunu başta olmak üzere tüm yapısal meselelerin çözüm yerinin TBMM olduğunun altını çiziyor. Bu, çözüm süreci benzeri inisiyatiflerin saray merkezli yürütülmesine dolaylı ama net bir eleştiri olarak okunabilir. “Demokratikleşmenin gereği olan tüm yasal düzenlemelerin beklemeksizin TBMM çatısı altında yapılması gerektiğini” söyleyen Özel, halk iradesinin temsil edildiği yerde çözüm iradesinin de doğması gerektiğini ifade ediyor.
Kayyım Rejimine Açık Red: Düşman Hukuku İfşası
Özel’in açıklamasında sadece barışın inşasına değil, aynı zamanda bu süreci baltalayan otoriter uygulamalara da sert eleştiriler vardı. Kayyım politikaları, Kürt siyasetçilere yönelik sistematik yargılamalar ve seçilmişlerin yerine atanan valiler rejimi, CHP liderinin “düşman hukuku” olarak tanımladığı uygulamaların merkezinde yer alıyor.
Özel, isim vererek yaptığı çağrıda, Ekrem İmamoğlu’nun yanı sıra Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ ve Ümit Özdağ gibi farklı siyasal çizgilerden tutuklu liderlerin de adını anarak geniş bir demokratik ittifakın ipuçlarını veriyor. Bu geniş çerçeve, CHP’nin hem ana muhalefet hem de iktidara aday bir parti olarak kendini konumlandırmasının göstergesi.
Barış ve demokrasi vurgusunu sadece güncel gelişmelerle sınırlamayan Özgür Özel, açıklamasında Lozan Antlaşması’na da özel bir atıfta bulunuyor. Bu hatırlatma, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu anlaşmasının iç barışı da kapsayan bir zemin sunduğu iddiasını taşıyor. Özel, iç barışın otoriterlikle değil, demokratik hukuk devletiyle sağlanabileceğini belirtiyor.
CHP’den Açık Söz: Barış Umudunu Korumaya Kararlıyız
Açıklamanın sonunda Özel, sadece bir parti lideri olarak değil, CHP’nin iktidar alternatifi olma iddiasını taşıyan bir aktör olarak konuşuyor. “Barış umudunun, kardeşçe yaşama iradesinin, birlikte kalkınma hayalinin siyasi çıkarlara feda edilmesine karşı biz buradayız” diyerek hem geçmişteki çözüm süreçlerinden çıkarılan derslere hem de geleceğe dair kararlılığa işaret ediyor.
Cumhuriyet Halk Partisi, tarihsel olarak devletçi kimliğiyle anılsa da, Özgür Özel’in açıklaması partinin yeni bir eşikte olduğuna işaret ediyor. CHP, artık yalnızca laiklik, sosyal adalet ve demokrasi vurgularıyla değil; aynı zamanda barışın ve Kürt sorununun çözümünün de asli aktörü olduğunu ilan ediyor.
Kuşkusuz bu açıklama, Türkiye siyasetinde sadece barış süreci açısından değil, demokratikleşme perspektifinden de yankılar yaratacak. Zira barış, sadece silahların susmasıyla değil, adaletin ve eşit yurttaşlığın kurumsallaşmasıyla mümkündür. Ve bu zeminin inşasında artık CHP, Özgür Özel’in ifadesiyle “kararlılıkla çalışacağını” ilan etmiş durumda.
- Danıştay Atatürk Orman Çiftliği’ndeki Cumhurbaşkanlığı Sarayı Kaçak İlan Etti - 16 Haziran 2025
- Artvin Merkezli Soruşturma: Gazetecilere Yönelik Baskılar Artıyor - 15 Haziran 2025
- İzmir’de Su Krizi: Tahtalı Barajı Alarm Veriyor - 15 Haziran 2025