İstanbul ve Yaklaşan Felaket: 16 Milyonluk Kentin Kaderi Bir Faya Bağlı

İstanbul, bir doğa olayının felakete dönüşmesinin eşiğinde duruyor. Marmara’nın kıyısında, 16 milyon insanın yaşadığı bu devasa kent, büyük bir depremi bekliyor. Ve uzmanlar artık tek bir şeyden emin: Sorun eğer değil, sadece ne zaman.

23 Nisan Sarsıntısı: Büyük Olan Bu Muydu?

23 Nisan 2025 sabahı İstanbul bir kez daha sarsıldı. Kandilli Rasathanesi’nin verilerine göre 6.2 büyüklüğündeki bu deprem, 25 yıldır kaydedilen en şiddetli sarsıntıydı. Ölen ya da ağır yaralanan olmadı; bu bir mucizeydi. Ama uzmanlar, bunun beklenen “büyük” deprem olmadığını söylüyor.

Potsdam’daki Alman Yerbilimleri Araştırma Merkezi’nden sismolog Dr. Oliver Heidbach, 6.2 ile 7.4 büyüklüğündeki bir depremin enerji farkının 60 ila 70 kat olduğuna dikkat çekerek uyarıyor: “Bu segmentte büyük bir depremin yerini 70 küçük deprem almaz. Böyle bir şeye daha önce tanıklık etmedik. Ne yazık ki, bu umut edilemez.”

Helmholtz Yerbilimleri Merkezi’nden Prof. Marco Bohnhoff ise daha net: “Bu enerji hâlâ sistemin içinde.” Uzmanlara göre, Kuzey Anadolu Fayı üzerinde Marmara Denizi boyunca büyük bir sarsıntı potansiyeli artarak birikiyor.

İstanbul Neden Bu Kadar Kırılgan?

Kuzey Anadolu Fay Hattı, İstanbul’a sadece 20 kilometre uzaklıkta uzanıyor. Bu fay boyunca Avrasya Levhası ile Anadolu Levhası yılda 2 santimetre birbirine sürtünüyor. Ve bu stres, 250 yıldır Marmara Denizi’nin altında sıkışıyor. Yani zaman dolmak üzere.

İstanbul’un bina stoğu ise bu tehdide karşı tam anlamıyla hazırlıksız. 1.2 milyon yapının en az 800 bini depreme dayanıksız olarak sınıflandırılıyor. 1999 İzmit depreminin ardından yönetmelikler sıkılaştırılsa da, bu kuralların etkin biçimde denetlendiği ya da uygulandığına dair yeterli veri yok.

Hatta birçok apartman bloğu ruhsatsız, tapusuz ve inşaat denetiminden geçmemiş. İnşaat mühendisleri, Türkiye’deki denetim mekanizmasının yıllardır işlevsiz kaldığını savunuyor. Yeni yapılan binaların dahi depreme dayanıklı olup olmadığını kontrol etmek neredeyse mümkün değil.

Kentsel Dönüşüm: Gerçekçi mi, İmkânsız mı?

Deprem araştırmacıları, İstanbul’un tamamen depreme dayanıklı hale getirilmesinin Türkiye’nin gayri safi yurtiçi hasılasının tamamının 10 yıl boyunca sadece bu işe ayrılmasıyla mümkün olabileceğini hesaplıyor.

Peki bu süreç başladı mı? Türkiye Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, bir kentsel dönüşüm stratejisi üzerinde çalışıyor. 8 Mayıs 2025’te bu konuda İstanbul’da büyük bir konferans düzenlendi. Ancak atılacak adımların ne kadar hızlı ve etkin olacağı belirsizliğini koruyor.

Zengin kesim İstanbul’dan kaçıyor. Ya daha kuzeydeki, görece daha az riskli bölgelere taşınıyorlar ya da tamamen şehir dışına çıkıyorlar. Ancak Türkiye’nin ekonomik, kültürel ve ticari kalbi olan bu metropolü terk etmek, halkın büyük çoğunluğu için mümkün değil. İşler, okullar, hastaneler, sosyal yaşam… Hepsi burada.

Bireysel Hayatta Kalma Taktikleri

Peki insanlar bireysel olarak ne yapabilir? Prof. Bohnhoff’a göre en temel öneri şu: “Deprem başladığında masa, sandalye veya yatak altına sığınmalı; başı koruyarak sarsıntının geçmesini beklemeli. Ardından, artçıların olası yıkıcı etkisine karşı bir an önce dışarı çıkılmalı.”

Ancak uzmanların bir kısmı daha karamsar: Gerçek anlamda korunmanın tek yolu İstanbul’dan uzaklaşmak.

SONUÇ: İstanbul bir doğa felaketiyle yüzleşmeye hazırlanıyor — ya da belki de hâlâ hazırlanamıyor. Devletin kentsel dönüşüm planları uzun vadeye yayılmışken, uzmanlar her geçen günün riskleri artırdığını söylüyor. 16 milyonluk bir şehir için saat, sadece zeminin altında değil, siyasal irade ve toplumsal farkındalık açısından da tik tak ediyor.

  • NHY / Deutschlandfunk