Borçla Büyüme Masalı Çöküyor: Fabrikalar Satışta, Konkordatolar Patladı

CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in Meclis gündemine taşıdığı veriler, Türkiye ekonomisinin derinleşen krizini rakamlarla ortaya koyuyor. Gürer’in açıklamasına göre, yalnızca Temmuz ayında altı büyük fabrika icra yoluyla satışa çıkarıldı. Afyon’dan Gaziantep’e uzanan geniş bir coğrafyada faaliyet gösteren bu tesisler, gıda, tarım, tekstil ve makine gibi stratejik sektörlerde üretim yapıyordu. Onlarca işçinin çalıştığı, istihdam ve üretim kaynağı olan bu fabrikaların kapanması, sadece yerel ekonomilerde değil, ülke genelinde de bir çözülmeye işaret ediyor.

Gürer, yaşananların bireysel iflaslardan ibaret olmadığını, tersine yapısal bir çöküşün göstergesi olduğunu vurguladı. “Üretime doğrudan katkı sunan tesisler el değiştiriyor, kapanıyor. Bu artık münferit değil, sistemik bir krizin tablosudur,” diyen Gürer, gelinen aşamada sorunun bir sektöre değil, bütünüyle emekçi sınıflara dokunduğunu ifade etti.

Konkordato: Bir ekonominin çığlığı

Ekonomik krizle birlikte konkordato başvurularında da dramatik bir artış yaşanıyor. Gürer, 2025’in yalnızca ilk altı ayında 2 bin 776 firmanın konkordato talebinde bulunduğunu açıkladı. Sadece Haziran ayında yapılan 541 başvurunun 292’sine geçici, 132’sine ise kesin mühlet verildi; 19 başvuru doğrudan iflasla sonuçlanırken, yalnızca 7 dosyada tasdik sağlanabildi.

CHP’li vekil, bu başvuruları “borcumu ödeyemiyorum feryadı” olarak niteledi. Alacaklılara karşı zaman kazanma aracı olarak kullanılan konkordato, giderek kalıcı bir iflasın ön odasına dönüşüyor. Bu durum, borca dayalı büyümenin artık sürdürülemez hale geldiğini, sermaye yapılarının dahi kendilerini kurtaramaz hâle geldiğini gösteriyor.

Yeni şirket kurulumu düşüyor, kapananlar artıyor

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) verilerine göre, kurulan işletme sayısında da kayda değer bir düşüş var. 2025’in ilk yarısında kurulan şirket sayısı %0,9 oranında azalırken, kooperatif kuruluşlarındaki düşüş %24,9’a ulaştı. Aynı dönemde kapanan şirket sayısı %14,6 artışla yükselirken, kooperatif kapanmaları %6,4 oranında arttı. Haziran 2025’te yalnızca bir ayda 14 bin 92 şirket kapandı; bu sayı bir önceki aya göre 2 bin 700 işletmelik artış anlamına geliyor.

Bu tablo, ekonomideki canlılığın, girişimcilik dinamiğinin ve üretim gücünün ağır hasar aldığını ortaya koyuyor. Kuruluş değil, kapanış dönemindeyiz; sermaye birikiminin yerini sermaye erimesi aldı.

“Sanayi, tarım, ticaret… Kriz her yere bulaştı”

Gürer, ekonomik yönetimin hâlâ büyüme masalları anlattığını belirterek, “Ama sokakta, fabrikada, icra dairelerinde tablo çok farklı,” dedi. “Sanayi, tarım, ticaret; hiçbir alan krizden muaf değil. Bu tablo sektörel değil, toplumsal çöküşe işaret ediyor. ‘Ne olacak bu memleketin hali?’ sorusu artık herkesin gündeminde,” ifadelerini kullandı.

Bu açıklamalar, sadece muhalefetin tepkisi değil, aynı zamanda toplumun sessiz çığlığıdır. Ekonomi yönetiminin “yabancı yatırımcıyı çekme” stratejisi uğruna uyguladığı mali disiplin politikaları ve faiz artışları, yerli üreticiyi ve esnafı ağır biçimde ezmekte. Gürer’in sunduğu tablo, aslında büyümenin değil, çöküşün büyüdüğünü gösteriyor.

Sistemin krizi: Bir ülkenin üretim kapasitesi yok oluyor

Fabrikaların kapanması, üretim zincirlerinin kopması, işçilerin işsiz kalması ve küçük işletmelerin ayakta kalamaması; yalnızca birer ekonomik veri değil, sınıfsal bir çöküşün işaretidir. Bu gelişmeler, serbest piyasa sisteminin kriz anlarında sermaye dışı tüm toplumsal kesimleri nasıl yüzüstü bıraktığını bir kez daha gözler önüne seriyor. Büyüme retoriğiyle yaratılan yanılsamanın ardında ise biriken borç, kapanan kepenkler ve dağılan yaşamlar var.

Ömer Fethi Gürer’in işaret ettiği bu çöküş, aslında neoliberal politikaların iflas ilanıdır. Ve bu iflasın bedelini yine işçiler, köylüler, küçük üreticiler, yani toplumun emeğiyle yaşayan büyük kesimi ödüyor.