Almanya Erdoğan’ın Aradığı Düşman mı?

Almanya ile başlayan referandum kampanyasının yasaklanması, Hollanda ve ardından Avusturya ile hız kazandı. Önümüzdeki günlerde bunun bütün Avrupa ülkelerine yayılacağını birbiri ardına yasak açıklamalarının yapılacağını beklemek yanlış olmaz.

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın Almanya’da konuşmasının yasaklanmasıyla başlayan süreç giderek Türkiye Almanya arasında bir krize dönüşme düzeyine çoktan vardı. Yüksek perdeden suçlamaların daha çok Türkiye’den geldiğini, gerilimi tırmandırma eğiliminin Erdoğan ve AKP tarafından sürdürüldüğünü görüyoruz.

Erdoğan yaptığı her konuşmada el yükseltmeye devam ediyor. Almanya’nın yasaklamasına, Nazi Almanya’sı benzetmesi diplomatik nezaketin bir kenara bırakıldığını gösteriyor. Erdoğan’ın “Hayır” oyu kullanacak seçmeni teröristlerle eş görmesinin geriye tepmesi, acilen yurt dışından düşman yaratma, mağduru oynama çabası olarak değerlendirilebilir.

Milliyetçi oylara bu yolla ulaşmak isteğinin Erdoğan önümüzdeki günlerde altından kalkamayacağı bir diplomatik krizin yaratanı olmaktan çekinmiyor. Ülkenin bu krizden ne kadar etkileneceği, ekonomiye ne düzeyde zarar vereceği hiç hesaplanmıyor.

Almanya şimdilik tansiyonu düşürme çabası içinde olan taraf olarak gözüküyor. Ancak, Hollanda ve ardından Avusturya’nın yaptığı açıklamalar ve ülkelerinin propaganda alanı olmadığını açıklayarak seçim propagandalarına izin vermeyeceklerini açıklamaları, AKP ve Erdoğan’ın yeni hedefleri arasında olacağını şimdiden söyleyebiliriz.

Türkiye yasal düzenlemeler ile biri cumhurbaşkanlığı seçimi, ikisi genel seçimler olmak üzere yurtdışındaki yurttaşlarına üç kez sandık başına gitme olanağı sağladı. Oysa Avrupa ülkelerinin neredeyse hepsi yıllardır yurt dışında yaşayan yurttaşlarına oy kullanma hakkı tanıyor ve bunu uyguluyorlar. Avrupalı siyasal partilerin ve politikacıların seçmene daha çok posta üzerinden ulaşması, oyların posta ve konsolosluklar üzerinden seçim merkezlerine ulaştırılması büyük bir sessizlik ve demokratik olgunluk içinde gerçekleşmekte.

Haliyle bu uygulama içinde olan Avrupa’nın bizim siyasilerin Avrupa turlarını, büyük solan toplantıları yapmalarını anlamasını zorlaştırmaktan başka, Avrupa’da yaşayan Türkiyelilerin giderek Türkiye’de olduğu gibi kamplaşmalarından duyulan kaygılar, yasakları gündeme getirdiği.

CHP’nin yasaklara tepki göstermesi, solon toplantılarını AKP’ye destek vererek iptal etmesi, soruna çokta farklı bir yerden bakmadığını gösteriyor.

Avrupa hükümetleri, Erdoğan ve AKP ile doğrudan bir polemik içinde olmaktan özenle kaçarken, basın Türkiye’deki insan hakları ihlallerini, tutuklu gazeteci ve siyasileri sürekli manşetlerine taşımaktan geri durmuyor.

Baki KAMİL