Zeytin Ağaçlarının Gölgesinde Yükselen Tehlike: Hatay’da “Acele Kamulaştırma”nın Ardındaki Yapısal Tehdit

TOKİ inşaatı için yapılan kamulaştırmalar yalnızca Hatay’ı değil, tüm Türkiye’deki mülkiyet hakkını tehdit ediyor

Hatay’ın Samandağ ilçesine bağlı Mağaracık ve Hıdırbey mahallelerinde bugün yaşanan gelişmeler, yalnızca bir bölgedeki imar uygulaması değil, Türkiye genelinde mülkiyet hakkının geleceği açısından son derece tehlikeli bir sürecin sinyalini veriyor. 6 Şubat depremlerinin ardından yeniden yapılandırma adı altında başlatılan ve 3’üncü etap TOKİ konutlarının yapımı gerekçesiyle ilan edilen “acele kamulaştırma” kararı, tarım arazilerinde zeytin ağaçlarının iş makineleriyle kesilmesine ve halkın askeri ablukayla karşı karşıya kalmasına neden oldu.

Tapulu arazileri üzerinde hiçbir rıza göstermeksizin gerçekleştirilen bu müdahale sırasında, yurttaşların karşı koyması jandarma saldırısıyla bastırıldı. Bölgeden gelen bilgilere göre çok sayıda kişi fenalaştı, bazıları yaralandı. Kamulaştırmaya karşı başlatılan hukuki sürecin hâlâ devam ettiği bir ortamda, devletin kolluk gücü eliyle yürütülen bu yıkım, hukuk devleti ilkesine doğrudan bir saldırı niteliği taşıyor.

Kamulaştırmanın Ardındaki Hukuki Kriz

“Acele kamulaştırma” uygulaması, Anayasa’nın 46. maddesine ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’na dayanıyor. Normal koşullarda, kamu yararı kararı, bedel tespiti, uzlaşma görüşmeleri ve yargı süreci tamamlandıktan sonra uygulanması gereken kamulaştırma işlemi, burada fiilen yargı süreci beklenmeden, “acele” adı altında uygulanıyor. Üstelik bu düzenleme, TBMM’den geçen bir torba yasa kapsamında yasallaştırılmış durumda.

Ancak bu yasal çerçeve, uygulandığı şekliyle Anayasa’nın 35. maddesiyle güvence altına alınan “mülkiyet hakkı”nı fiilen ortadan kaldırıyor. Daha da vahimi, bu uygulamanın yalnızca Hatay’a özgü kalmayacağı; ülke genelinde merkezi yönetimin göz koyduğu her alan için benzer bir modelin kullanılabileceği yönünde açık bir örnek teşkil etmesi.

Zeytinlikler: Bir Geçim Alanı, Bir Ekolojik Miras

Kesilen sadece ağaçlar değil, yüzyıllık geçimlik düzenler, kültürel hafıza ve bir halkın toprağıyla kurduğu kadim ilişki. Zeytinlikler, Samandağ halkı için sadece ekonomik değil, tarihsel ve kültürel bir anlam da taşıyor. 3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı Hakkında Kanun’a göre zeytinlik alanlarda sanayi ve konut yapımı yasak. Ancak bu yasa, acele kamulaştırma kararıyla fiilen baypas ediliyor.

Yurttaşların “hukuki süreç devam ediyor, karar yok” diyerek gösterdiği tepkilere karşılık askerin devreye sokulması, hukuk yerine zorun tercih edildiğini gösteriyor. Bu yalnızca Hatay’daki bir mülkiyet sorununu değil, Türkiye’de sivil toplum ile devlet arasındaki güç ilişkisinin yeniden tanımlandığı bir momenti işaret ediyor.

Gelecek İçin Ne Anlama Geliyor?

Hatay’daki uygulama bir pilot proje mi? Eğer öyleyse, yarın Kaz Dağları’nda, Karadeniz’in yaylalarında, İstanbul’un son kalan bostanlarında benzer tablolarla karşılaşmamız sürpriz olmayacak. Bu model, “afet” gibi gerekçelerle mülkiyetin topluca devletleştirilmesini ve sonrasında piyasa lehine yeniden dağıtımını öngören bir kalkınma stratejisinin aracı haline gelmiş durumda.

Sosyo-ekonomik olarak dezavantajlı topluluklar, özellikle de kırsal kesimlerde yaşayanlar, bu uygulamalardan en ağır şekilde etkilenecek gruplar olacak. Mülkiyet hakkının ortadan kaldırılması; sadece barınma, üretim ve geçim kaynaklarını değil, yurttaşlık haklarını da doğrudan tehdit ediyor.

Sonuç Yerine: Bir Kamulaştırma Değil, Bir Kamulaştırma Rejimi

Hatay’da yaşananlar, TOKİ eliyle inşa edilen bir projenin ötesinde, iktidarın krizleri fırsata çevirerek toplumu yeniden şekillendirme arzusunu ortaya koyuyor. Bu acele kamulaştırma rejimi, mülkiyetin devlet lehine keyfi bir biçimde devredilmesinin yasal zeminini oluşturuyor. Oysa kamulaştırma, kamu yararı adına yapılan istisnai bir uygulamadır. Buradaki “kamu yararı” tanımı, yurttaşın değil, merkezi iktidarın ve bağlı sermaye gruplarının çıkarlarını esas almaktadır.

Bugün Samandağ’daki zeytin ağaçları, yıkılan sadece bir ekosistemin değil, hukuk devletinin kırılma noktalarının da tanığıdır.