Cem Yılmaz’ın Erşan Kuneri dizisi, ister istemez yetmişlerin kaotik ortamında patlamış olan, seks filmleri furyasını akla getirdi. Türk sinemasında istismardan, furyadan söz edince çoğumuzun, ve özellikle belli bir kuşağın, aklına seks filmleri furyası gelir. Oysaki Türk sinemasının tarihsel gelişim serüvenine baktığımızda sadece cinsellik sömürülmez: gözyaşı, masal, aksiyon, çocuk, kovboy, tarih, güldürü, darbe, arabesk, inanç… ne varsa sömürülmüştür.
İstismar ya da furya filmlerinin genel karakteri, dar bütçeli ve ticari eğilimli filmler olmalarıdır.
Bu tarz filmler, genel olarak Hollywood sinemasında kopan furyaları taklit etmiş ya da bizdeki eğilimleri izlemişlerdir.
Birçoğu çöp film olan furya filmler ya da diğer bir ifadeyle sakız senaryolar, seyirciyi önce duygusal-hatta parasal-olarak sömürmüş, sonra da bıktırıp sinemadan uzaklaştırmıştır.
Şimdi bu çizdiğimiz genel çerçeveden özele geçip dönem dönem kopan furyaların bazılarından söz edelim.
1960’lı yıllarda, Kore Savaşı ve kırsal alan (köy) filmleri yeterince istismar edilip tüketildikten sonra sıra, küçük yıldız Zeynep Değirmencioğlu’nun canlandırdığı “Ayşecik” karakteriyle özdeşleşmiş çocuk filmlerine gelir. İşte birkaç örnek:
Ayşecik (Memduh Ün, 1960); Ayşecik Şeytan Çekici (Atıf Yılmaz, 1960); Ayşecik Yavru Melek (Osman F. Seden, 1962); Ayşecik Ateş Parçası (Hulki Saner, 1962); Ayşecik Fakir Prenses (Ertem Göreç, 1963); Ayşecik Canımın İçi (Hulki Saner, 1963); Ayşecik Çıtı Pıtı Kız (Hulki Saner, 1964); Ayşecik Cimcime Hanım (Hulki Saner, 1964); Ayşecik Boş Beşik (Hulki Saner, 1965); Ayşecik Canım Annem (Aram Gülyüz, 1967); Ayşecik Yuvanın Bekçileri (Aram Gülyüz, 1969); Ayşecik Sana Tapıyorum (Aram Gülyüz, 1970); Ayşecik Bahar Çiçeği (Aram Gülyüz, 1971); Ayşecik ve Sihirli Cüceler Rüyalar Ülkesinde (Tunç Başaran, 1971)… (Giovanni Scognamillo, Türk Sinema Tarihi, Kabalcı Yayınevi, İstanbul 2003)
Liste uzayıp gidiyor, biz daha Ömercik ve Sezercik’ten söz etmedik:
Ömercik Babasının Oğlu (Aram Gülyüz, 1969); Sezercik Aslan Parçası (Memduh Ün, 1972).
1982 yılında başrolünü Cüneyt Arkın’ın oynadığı, Çetin İnanç’ın kült filmi Dünyayı Kurtaran Adam (Çetin İnanç, 1982) filmiyle en iyi örneğini veren fantastik türü, 60’lı yılların sonuyla 70’li yılların başında Kızıl Maske, Sihirbaz Mandrake, Süpermen, Killing, Zagor, Kaptan Swing gibi çizgi roman kahramanları uyarlanarak sömürülmeye çalışılmış ama seyirci tarafından pek rağbet görmemiştir.
Yine 60’lı yıllarda karşımıza, Sezer Sezin’in oynadığı Şoför Nebahat (Metin Erksan, 1960) filmindeki gibi argo konuşan ve erkek tavırlı kadınların oynadığı filmler furyası çıkar:
Şoför Nebahat ve Kızı (Süreyya Duru, 1964); Şoför Nebahat Bizde Kabahat (Süreyya Duru, 1965).
60’lı yılların ortalarında, Batı sinemasından sonra bizde de, biraz eğreti kalmakla birlikte, yerli western filmleri furyası kopar, işte birkaç örnek:
Ringo Kit (Zafer Davutoğlu, 1967); Çifte Tabancalı Damat (O. Nuri Ergün, 1967); Cango Ölüm Süvarisi (Remzi Jöntürk, 1967); Bir Çuval Para (Yücel Uçanoğlu, 1970); Çeko (Çetin İnanç, 1970); Kızgın Yabancı (Yavuz Figenli, 1971); Zapata (Melih Gülgen, 1971); Hey Amigo Santana (Nuri Akıncı, 1971); Hey Amigo Beş mezar (Nuri Akıncı, 1971); Batıdan Gelen Adam (Savaş Eşici, 1971); Cilalı İbo Teksas Fatihi (Osman F.Seden, 1971); Bir Kurşuna Bir Ölü (Mehmet Aslan, 1971); Şafakta Silah Sesleri (Semih Evin, 1971); Belalılar Şehri (Ahmet Sert, 1972); Son Düello (Nuri Akıncı, 1972); Küçük Kovboy (Guido Zurli, 1973)… (Giovanni Scognamillo, Türk Sinema Tarihi, Kabalcı Yayınevi, İstanbul 2003)
Yine aynı dönemlerde masal furyası da kopar, ancak bu sefer furyanın kopuş nedeni biraz farklıdır. Türk sineması, sinema salonlarını dolduran seyircinin taleplerini karşılayamamakta ve konu/kaynak sıkıntısı çekmektedir. Tam da bu noktada yerli ve yabancı kaynaklar peş peşe kullanılır:
Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler (Ertem Göreç, 1970); Alaeddin’in Lambası (Natuk Baytan, 1971); Altın Prens Devler Ülkesinde (Muharrem Gürses, 1971); Binbir Gece Masalları (Ertem Göreç, 1971); Bir Varmış Bir Yokmuş (Sırrı Gültekin, 1971); Keloğlan (Süreyya Duru, 1971); Keloğlan Aramızda (Sırrı Gültekin, 1971); Keloğlan ve Yedi Cüceler (Semih Evin, 1971); Sinderella Kül Kedisi (Süreyya Duru, 1971); Şehzade Sinbad Kaf Dağında (Muharrem Gürses, 1971)… (Giovanni Scognamillo, Türk Sinema Tarihi, Kabalcı Yayınevi, İstanbul 2003)
Bir yılda bu kadar yoğun istismar, sadece bize özgü bir başarı (!) olsa gerek…
Derken 70’li yılların başlarında o en çok tartışılan/sevilen furya gelir: seks filmleri furyası…
Türk sinemasındaki seks furyası, sadece cinselliği mastürbasyon düzeyinde yaşayan bir seyirci/hedef kitlesinin, ticari zekâya fazlasıyla sahip yapımcılar tarafından keşfedilmesiyle açıklanacak bir olgu değildir. Bu furyanın patlamasında; film şirketlerinin yapım, dağıtım ve gösterim ağıyla ilgili yaşadıkları ekonomik sorunların yanında, televizyonun hayatımıza daha fazla girerek aile seyircisini sinemadan çekmesi yatar. Bu furyanın, Behçet Nacar’ın oynadığı Parçala Behçet (Melih Gülgen, 1972) filminin iş yapmasıyla başladığı söylense de, aslında furyanın kökleri daha eskilere hatta İtalyan seks avantür filmlerine kadar gider. İşte size seks filmlerinden birkaç örnek:
Ah Deme Oh De (Nazmi Özer, 1974); Tak Fişi Bitir İşi (Ülkü Erakalın, 1974); Zımbala Behçet (Yavuz Figenli, 1975); Civciv Çıkacak Kuş Çıkacak (Nazmi Özer, 1975); Hababam Git Hababam Gel (Aram Gülyüz, 1975); Hasan Almaz Basan Alır (Aram Gülyüz, 1975); Tokmak Nuri (Yılmaz Atadeniz, 1975); Şehvet Kurbanı Şevket (Sırrı Gültekin, 1975); Vur Davula Tokmağı (Aram Gülyüz, 1975); Muz Sever misiniz? (Oksal Pekmezoğlu, 1975); Kokla Beni Melahat (Temel Gürsu, 1975); Amigo Hüsnü (Arif Kibar, 1975); Şeftalisi Bala Benziyor (Birsen Kaya, 1975); İşte Kapı İşte Sapı (Yavuz Figenli, 1975); Çukulata Tarlası (Günay Kosova, 1975); Çalkala Yavrum Çalkala (Ülkü Erakalın, 1975); Dam Budalası (Yavuz Figenli, 1975); Beş Dakikada Beşiktaş (Aram Gülyüz, 1976); Kayıkçının Küreği (Çetin İnanç, 1976); Fırçana Bayıldım Boyacı (Ülkü Erakalın, 1978); Astronot Fehmi (Naki Yurter, 1978); Öttür Kuşu Ömer (Yücel Uçanoğlu, 1979); Kasımpaşalı Emmanuel (Sırrı Gültekin, 1979); Öyle Bir Kadın ki (Naki Yurter, 1979)… (Giovanni Scognamillo, Erotik Türk Sineması, Kabalcı Yayınevi, İstanbul 2000)
1980 Askeri Darbesiyle birlikte seks furyası da sona erer; birçok pornocu oyuncu ve yönetmen tutuklanır; seks filmlerini oynatan sinema salonları basılır/kapatılır. Giovanni Scognamillo’nun yorumuyla, “Furya’nın kesilebilmesi için 12 Eylül’ü beklemek gerekiyor. Ama 12 Eylül’e gelindiğinde Yeşilçam’da sık sık olduğu gibi furya zaten kendiliğinden tükenmiştir ve yerini yine varoşların desteklediği arabesk’e bırakmıştır.” (Giovanni Scognamillo, Erotik Türk Sineması, s.145, Kabalcı Yayınevi, İstanbul 2000)
Elbette bu yazının sınırları içinde birçok furyayı atlamak zorunda kaldık. Özellikle 70’li yıllarda seks furyasıyla paralel giden, ama arada bir yolları kesişen tarihsel macera filmleri ve yine 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’yla birlikte patlayan, Hollywood’un Vietnam filmlerinin kötü bir kopyası olmaktan öte gidemeyen Kıbrıs filmleri…
Örneğin Cüneyt Arkın’ın canlandırdığı Malkoçoğlu, Battal Gazi ve Hacı Murat karakterlerini bir kenara bırakır sadece Kara Murat serisini alırsak:
Kara Murat Fatih’in Fedaisi (Natuk Baytan, 1972); Kara Murat Fatih’in Fermanı (Natuk Baytan, 1973); Kara Murat Kardeş Kanı (Natuk Baytan, 1974); Kara Murat Kara Şövalye’ye Karşı (Natuk Baytan, 1975); Kara Murat Şeyh Gaffar’a Karşı (Natuk Baytan, 1976); Kara Murat Denizler Hakimi (Natuk Baytan, 1977); Kara Murat Devler Savaşıyor (Natuk Baytan, 1978)… (Giovanni Scognamillo, Türk Sinema Tarihi, Kabalcı Yayınevi, İstanbul 2003)
Yine aynı dönemde Sezgin Burak’ın yarattığı çizgi roman karakteri “Tarkan”, Kartal Tibet kullanılarak beş bölüm halinde istismar edilir.
Tarkan (Tunç Başaran, 1969); Tarkan Gümüş Eyer (Mehmet Aslan, 1970); Tarkan Viking Kanı (Mehmet Aslan, 1971); Tarkan Altın Madalyon (Mehmet Aslan, 1972); Tarkan Kolsuz kahraman’a Karşı (Mehmet Aslan, 1973)…
12 Eylül’e gelecek olursak, 12 Eylül sonrasında özellikle sol kanat aydınların kimlik bunalımlarını işleyen “12 Eylül filmleri” ve eşzamanlı olarak gelişen “Arabesk filmleri” patlak verir:
Yol (Şerif Gören, 1981), Duvar (Yılmaz Güney, 1982), Öç (Mesut Uçakan, 1984), Ses (Zeki Ökten, 1986), Sen Türkülerini Söyle (Şerif Gören, 1986), Prenses (Sinan Çetin, 1986), Dikenli Yol (Zeki Alaysa, 1986), Av Zamanı (Erden Kıral, 1987), Sen De Yüreğinde Sevgiye Yer Aç (Şerif Gören, 1987), Kimlik (Melih Gülgen, 1988), Sis (Zülfü Livaneli, 1988), İkili Oyunlar (İrfan Tözüm, 1989), Kara Sevdalı Bulut (Muammer Özer, 1989), Bütün Kapılar Kapalıydı (Memduh Ün, 1989), Uçurtmayı Vurmasınlar (Tunç Başaran, 1989), Bekle Dedim Gölgeye (Atıf Yılmaz, 1990), Darbe (Ümit Efekan, 1990), Suyun Öte Yanı (Tomris Giritlioğlu, 1991), Uzlaşma (Oğuzhan Tercan, 1991), Hoşça Kal Umut (Canan Evcimen İçöz, 1993), Çözülmeler (Yusuf Kurçenli, 1994), Bir Yanımız Bahar Bahçe (Bilge Olgaç, 1994)…
Post Yeşilçam Dönemi (1994-2006): 80. Adım (Tomris Giritlioğlu, 1995), Babam Askerde (Handan İpekçi, 1995), Gülün Bittiği Yer (İsmail Güneş, 1999), Eylül Fırtınası (Atıf Yılmaz, 2000), Gönderilmemiş Mektuplar (Yusuf Kurçenli, 2002), Vizontele Tuuba (Yılmaz Erdoğan, 2004), Babam ve Oğlum (Çağan Irmak, 2005), Beynelmilel (Sırrı Süreyya Önder, 2006), Eve Dönüş (Ömer Uğur, 2006), Fikret Bey (Selma Köksal Çekiç, 2006)…
Görüldüğü gibi 12 Eylül filmleri her ne kadar küçük çaplı bir furyaya yol açmış olsa da kalıcı arabesk filmleri furyası olur.
Seks filmlerinin antitezini oluşturan ve Yeşilçam sinemasının geleneksel klişelerinden beslenen arabesk filmleri furyası, daha çok gözyaşını sömürüyordu. “Gözyaşı” sömürüsü, Türk sineması için sonun başlangıcı olur ve ardından hızla çöküşe geçer.
Türk sinemasını durma noktasına getiren bu çöküş, 90’lı yılların ikinci yarısına kadar sürer. Dibi gören Türk sineması ancak, Eşkıya (Yavuz Turgul,1996) ve Ağır Roman (Mustafa Altıoklar, 1997) gibi Rönesans filmleriyle ayağa kalkabilir. Arabesk furyasını, sadece çıkış yılı olan 1980 yılını baz alarak örnekleyecek olursak:
Orhan Gencebay’ın oynadıkları: Ben Topraktan Bir Canım (Osman F. Seden, 1980); Kır Gönlünün Zincirini (Şerif Gören, 1980); Yarabbim (Temel Gürsu,1980).
İbrahim Tatlıses’in oynadıkları: Ayrılık Kolay Değil (Temel Gürsu, 1980); Çile (Remzi Jöntürk,1980).
Ferdi Tayfur’un oynadıkları: Boynu Bükük (Temel Gürsu, 1980); Durdurun Dünyayı (Osman F. Seden, 1980); Huzurum Kalmadı (Natuk Baytan, 1980).
Müslüm Gürses’in oynadıkları: Bağrıyanık (Yücel Uçanoğlu, 1980); Kul Sevdası (Melih Gülgen, 1980).
Ercan Turgut’un oynadığı: Perişanım (Temel Gürsu, 1980).
Gökhan Güney’in oynadığı: Sevgi Dünyası (Kartal Tibet, 1980)… (Giovanni Scognamillo, Türk Sinema Tarihi, Kabalcı Yayınevi, İstanbul 2003)
Daha Küçük Ceylan’dan ve filmlerine Nuri Alço’nun büyük “katkı” sunduğu Küçük Emrah’ın filmlerinden bahsedemedik…
Küçük Emrah’ın oynadığı ilk iki-üç filmi: Acıların Çocuğu (Ümit Efekan, 1985); Boynu Bükükler (Ümit Efekan, 1985); Ayrılamam (Temel Gürsu, 1986)…
Küçük Ceylan’ın “küçüklük” yıllarında oynadığı iki film ise: Yuvasızlar (Temel Gürsu, 1987); Annem (Temel Gürsu, 1987) olarak kayıtlara geçer.
Her filme furya film gözüyle bakmak, Türk sinemasına yapılmış büyük bir haksızlıktır. Sinema elbette, belli bir estetik değere ulaşmak için gözyaşı, çocuk ve cinsellik dâhil her konuyu işler, ama sömürmez…
- Kuran kimin sözü? - 1 Aralık 2022
- Daha özgür metinlere - 20 Kasım 2022
- Eğitimde ‘etik’ sorunsalı - 11 Kasım 2022