TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın 2024 yılı bütçesi görüşülürken, Bakan Yardımcısı Mahinur Özdemir, 17 milyondan fazla kiÅŸinin sosyal yardım aldığını açıkladı. Bu rakam, Türkiye nüfusunun yaklaşık %20’sine denk geliyor.
Sosyal yardım alanların sayısı her yıl artıyor. 2019 yılında 14,5 milyon olan bu sayı, 2020 yılında 16,2 milyona, 2021 yılında ise 17,2 milyona yükseldi. Bakanlık, 2022 yılı için ise 18 milyon kiÅŸiye sosyal yardım yapmayı planlıyor. Bu durum, Türkiye’nin ekonomik ve sosyal kriz içinde olduÄŸunu gösteriyor.
Birgün Gazetesi’nin haberine göre, sosyal yardım alanların büyük bir kısmı, asgari ücretle veya daha az gelirle geçinen emekçilerden oluÅŸuyor. Bakanlık verilerine göre, sosyal yardım alanların %60’ı çalışan veya iÅŸ arayan kiÅŸiler. Bu da, Türkiye’de çalışmanın yoksulluÄŸu önlemediÄŸini ortaya koyuyor.
Sosyal yardım alanların diÄŸer bir kısmı ise, engelli, yaÅŸlı, çocuk veya kadın gibi dezavantajlı gruplardan oluÅŸuyor. Bakanlık verilerine göre, sosyal yardım alanların %40’ı bu gruplara dahil. Bu da, Türkiye’de bu gruplara yönelik etkin bir sosyal politika olmadığını gösteriyor.
Sosyal yardım alanların sayısının artması, sadece bireysel değil, toplumsal bir sorundur. Sosyal yardım alanlar, toplumda dışlanma, ayrımcılık ve damgalanma riskiyle karşı karşıyadır. Sosyal yardım alanlar, kendilerini yetersiz, bağımlı ve değersiz hissedebilirler. Sosyal yardım alanlar, haklarını savunmakta zorlanabilirler.
Sosyal yardım alanların sayısının azaltılması için, sosyal devlet ilkesinin hayata geçirilmesi gerekiyor. Sosyal devlet ilkesi, devletin vatandaşlarının temel ihtiyaçlarını karşılamasını ve onlara insanca yaşam koşulları sağlamasını ifade eder. Sosyal devlet ilkesi, devletin vatandaşlarının eğitim, sağlık, barınma, beslenme, ulaşım gibi haklarına saygı duymasını ve bunları güvence altına almasını gerektirir.
Sosyal devlet ilkesinin hayata geçirilmesi için, ekonomik ve sosyal adaletin sağlanması gerekiyor. Ekonomik ve sosyal adalet, gelir dağılımının eşitliğini ve kaynakların adil paylaşımını ifade eder. Ekonomik ve sosyal adalet, asgari ücretin insanca yaşamaya yetecek seviyeye çıkarılmasını ve vergi adaletinin sağlanmasını gerektirir.
Sosyal devlet ilkesinin hayata geçirilmesi için, demokratik katılımın güçlendirilmesi gerekiyor. Demokratik katılım, vatandaşların siyasi kararlara etki edebilmesini ve hesap sorabilmesini ifade eder. Demokratik katılım, seçim sisteminin adil olmasını ve sivil toplumun gelişmesini gerektirir.
- Tayfun Kahraman’a Yapılan Kötü Muamele: Görüntüler Ortaya Çıktı - 21 Aralık 2024
- Gazeteciler Cemiyeti’nden Gözaltılara Sert Tepki - 21 Aralık 2024
- Mersin’de Kadın Cinayeti - 21 Aralık 2024