Koronavirüs salgını nedeniyle alınan tedbirler kapsamında, başta hizmetler sektörü olmak üzere, pek çok sektörde üretiminin ya tamamen durduğunu ya da önemli ölçüde azaldığını biliyoruz. Dünyanın hemen her ülkesinde bu salgın döneminde işsizlik oranlarında çok ciddi artışlar yaşandı. Milyonların işsizler kervanına katıldığını üzülerek izledik. Türkiye’de durumun ne olduğunu, salgın döneminde işsiz sayısının nasıl değiştiğini merak ediyorduk. Bu nedenle açıklanacak olan işsizlik verilerini dört gözle beklemeye başladık. Ve beklenen açıklama geldi.
Çarşamba günü Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Mart ayı istihdam verilerini açıkladı. Açıkladı, açıklamasına ama manşetten verilen ile detay verileri karşılaştırdığımızda kafamız iyice karıştı.
TÜİK’in Mart ayı iş gücü istatistiklerinde manşete çıkardığı haber “Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştakilerde işsiz sayısı 2020 yılı Mart döneminde geçen yılın aynı dönemine göre 573 bin kişi azalarak 3 milyon 971 bin kişi oldu. İşsizlik oranı 0,9 puanlık azalış ile yüzde 13,2 seviyesinde gerçekleşti”.
Eğer TÜİK bültenini okumayı burada bırakırsanız ülkeniz adına sevinebilirsiniz. Diyebilirsiniz ki 573 bin kişi daha iş sahibi oldu; artık evine ekmek götürebilecek, çocuklarının ihtiyacını karşılayabilecek. Ama maalesef durum sandığınız gibi değil, aksine, daha fazla insan “istatistiklere yansımamış” olsa da aslında işsizler ordusuna katılmışlar.
Şeytan ayrıntıda gizlidir
Ara başlıkta okuduğunuz bu ifadeyi çok duymuşsunuzdur. Detaya bakmazsanız gerçek resmi göremezsiniz demektir. Hadi gelin birlikte yine TÜİK’in açıklamış olduğu verilerin detaylarına bakalım.
Türkiye’de 15 yaş üstü nüfus geçen yılın aynı dönemine göre 1 milyon 39 bin kişi artmış. Diğer bir ifade ile “çalışabilir nüfus” bir milyon kişi artmış. Buna göre “iş gücünün” de artması lazım. Ama maalesef öyle olmamış(!) Nüfus artarken iş gücümüz geçen yıla göre 2 milyon 235 bin kişi azalmış. Nüfus artışı ile birlikte düşündüğümüzde iş gücüne dâhil olmayanlar 3 milyon 274 bin kişi artmış. Bu da çalışma yaşında olan nüfusun yüzde 51,6’sının çalışmak gibi bir dertlerinin olmadığı anlamına geliyor. Sayılar kafanızı karıştırıyor mu? Zaten istedikleri de kafanızın karışması. Ama izin verin yardımcı olmaya çalışayım.
TÜİK geçen yıl bu dönem 32 milyon 339 bin kişiden kaçının işi var, kaçının işi yok diye merak ederek çalışma yaparken bu sene aynı dönemde 30 milyon 104 bin kişiden kaçının işi yok diye merak ederek analiz yapmış diyebilirsiniz. Peki, azalan 2,2 milyon? Onlar çalışma kapsamlarına girmiyor; çünkü “iş gücünde” değiller. TÜİK ne yapsın? Zorla mı dâhil etsin?
Gelin biraz daha somutlaştıralım. Geçen yıl Mart ayında 27 milyon 795 bin kişinin işi varmış ve işsizlik oranı yüzde 14,1 imiş. Peki, bu yıl? TÜİK’e göre bu yıl Mart ayında çalışan sayısı 26 milyon 133 bin olmuş. Evet, doğru okudunuz, çalışan sayısı geçen yıla göre yaklaşık 1,7 milyon kişi azalmış. Daha az insanın çalışıyor olması işsizlik oranını düşürmüştür diye tahmin ediyorsanız yanılırsınız. Çünkü bu sene çalışan sayısının azalmasıyla birlikte işsizlik oranı da azalmış ve yüzde 13,2’ye inmiş. Bu da TÜİK mucizesi olarak adlandırılabilir. Daha az çalışan ile daha düşük işsizlik oranı. Biz mucizeleri severiz.
Peki, koskoca bir devlet kurumu nüfusun arttığı, çalışanların azaldığı bir dönemde işsizlik oranını nasıl düşük açıkladı? Bunun için de verilerin detayına bakmaya devam edelim.
TÜİK verileri diyor ki geçen yıl 2 milyon 269 bin kişiyi işsiz saymıyorduk çünkü onlar iş aramıyordu ama iş olsaydı çalışırdık diyorlardı. Bu yıl bu sayı yaklaşık 1,5 milyon kişi artmış. Diğer bir ifade ile iş aramayanların sayısı 3 milyon 728 bine çıkmış. Ee, siz iş aramazsanız işsiz sayılmazsınız ki! Neden iş aramıyorlar diye merak ederseniz TÜİK bunu da açıklamış: Yaklaşık 1,2 milyon kişi umudu kalmadığı için iş aramayı bırakmış. Diğerleri de başka sebeplerden.
Gerçekler ne söylüyor?
TÜİK’in iş gücüne dâhil etmediği “iş aramayıp, çalışmaya hazır olanları” da iş gücüne dâhil edersek iş gücümüz 33 milyon 832 bine çıkar. Şimdi TÜİK’in açıklamış olduğu 3 milyon 971 bin kişiye, iş aramayı bırakmış olan 3 milyon 728 bin kişiyi de eklediğimizde toplam işsiz sayısı 7 milyon 700 bine ulaşıyor. Bu sayıyı esas aldığımızda işsizlik oranı yüzde 22,76 çıkar. Bu geniş tanımlı işsizlik olarak adlandırılır. Ama bu da tam işsiz sayısını yansıtmıyor. Eğer işsiz dediğimiz kesim üretim sürecinde yer almayan olarak tanımlanırsa ki öyle olmalıdır, bu sayıya COVID-19 salgını nedeniyle “ücretsiz izne çıkarılanları” ve “kısa çalışma ödeneğinden yararlananları” da eklememiz gerekiyor. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk’un açıklamasına göre, ücretsiz izne çıkarılan bir milyon kişi var. Kısa çalışma ödeneğinden yararlanan sayısı da “3 milyondan fazla”. Demek ki bir dört milyon kişi de bu kapsamda işsiz sayılabilir. Biz sadece ücretsiz izne çıkarılanları dikkate alacak olursak aslında Mart ayında ülkede fiili işsizlik oranının yüzde 25,7 olduğunu görürüz.
Mart ayı için açıklanan oranı hatırlıyor musunuz? Evet, yüzde 13,2. Peki yukarıda okuduğunuz en son oran kaç? Yüzde 25,7. Diğer bir ifade ile açıklanan resmi verilerin iki katı kadar insanımızın bir işinin olmadığı görülüyor.
Kaynak: DW Türkçe
- Akıl tutulunca - 22 Ekim 2021
- Türkiye Mucizesi: Çalışan sayısı azalırken işsizlik de azalıyor - 10 Haziran 2020
- AKP’nin IMF kurnazlığı - 25 Eylül 2019