“Korku ve umut, dolandırıcının en keskin silahıdır; sorgulamak ise en güçlü kalkan.”
Telefon dolandırıcılığı, Türkiye’de giderek yaygınlaşan ve toplumun hemen her kesimini etkileyen bir suç türüdür. Her ne kadar farkındalık kampanyaları düzenlense de dolandırıcılar yöntemlerini sürekli geliştirerek mağdurlarını kandırmaya devam etmektedir. Öyle ki, dolandırılanlar arasında sadece yaşlı ve teknolojiye uzak insanlar değil, akademisyenler, doktorlar ve hatta profesörler bile bulunmaktadır. Dolandırıcıların tuzağına bu kez TÜBİTAK Bilim Ödülü sahibi profesör düştü. Banka görevlisi gibi arayan dolandırıcılar, Prof. Dr. Mehmet Güneş’e 500 bin lira kredi çektirip hesabındaki bir milyon lirayı kendi hesaplarına aktarımını yaptırdılar.
Telefon dolandırıcılığı, sadece bireysel bir suç değil, aynı zamanda toplumda ekonomik, kültürel ve psikolojik temelleri olan bir olgudur. Bunun başlıca nedenleri şunlardır:
Türkiye’de ekonomik kriz ve işsizlik oranlarının artması, birçok insanı kısa sürede yüksek kazanç elde etme yolları aramaya itmektedir. Telefon dolandırıcılığı, düşük risk ve yüksek kazanç sağlayan bir “iş modeli” olarak görülmekte ve dolandırıcılar, bu suçtan ciddi paralar kazanabilmektedir.
Suçun bireysel bir girişim olmaktan çıkıp organize hale gelmesi, dolandırıcılığın daha etkili yapılmasını sağlamaktadır. Profesyonel dolandırıcıların para karşılığında yeni dolandırıcıları eğittiği “kurslar”, suçu bir meslek haline getirmekte ve yeni nesil dolandırıcıların yetişmesine neden olmaktadır. Bu durum, dolandırıcılığın bir “girişimcilik” faaliyeti gibi algılanmasına yol açmaktadır.
Türkiye’de güvenlik güçleri ve adalet sistemine duyulan güvensizlik, dolandırıcıların cesaretlenmesine neden olmaktadır. Çoğu dolandırıcı, yakalanmaktan korkmamakta ya da yakalansa bile cezanın caydırıcı olmayacağını düşünmektedir. Bu algı, suçu daha da yaygınlaştırmaktadır.
Dolandırıcılar, insan psikolojisini iyi analiz ederek sosyal mühendislik teknikleri kullanmaktadır. Özellikle insanların korku, panik, umut ve güven gibi duygularını manipüle ederek onları ikna etmektedirler. Örneğin:
“Adınız bir terör soruşturmasına karıştı.”
“Kredi kartınızdan şüpheli işlem yapıldı.”
“Büyük ikramiyeyi kazandınız!”
Bu yöntemler, en eğitimli insanları bile kandırabilecek kadar güçlüdür.
Dolandırılanlar arasında sadece yaşlılar ve eğitim seviyesi düşük insanlar değil, akademisyenler ve profesörler bile bulunmaktadır. Bunun nedenleri şunlardır:
Özellikle akademisyenler gibi entelektüel işleri yoğun olan kişiler, gündelik yaşamın ayrıntılarına fazla dikkat etmezler. Dolandırıcılar, bu insanların dikkat dağınıklığını kullanarak onları manipüle edebilirler.
Profesörler gibi eğitimli bireyler, sistemin belirli kurallar çerçevesinde işlediğine inanırlar. Polis, savcı veya banka görevlisi gibi otorite figürlerinin söylediklerini sorgulamadan kabul etme eğiliminde olabilirler.
Zeki ve eğitimli olmak, her zaman dolandırıcılara karşı bağışıklık sağlamak anlamına gelmez. Zira dolandırıcılar, özellikle baskı ve stres anında insanların nasıl tepki vereceğini iyi analiz ederek onları kandırmaktadırlar.
Telefon dolandırıcılığına karşı alınabilecek bazı önlemler şunlardır:
Dolandırıcılıkla ilgili yasaların daha caydırıcı hale getirilmesi, dolandırıcıların bu işe girişme motivasyonunu azaltacaktır. Özellikle tekrar suç işleyenlerin daha ağır cezalara çarptırılması önemlidir.
Mevcut farkındalık çalışmalarına rağmen dolandırıcılık devam etmektedir. Bunun nedeni, kampanyaların genellikle klişe uyarılarla sınırlı kalmasıdır. Daha gerçekçi ve psikolojik açıdan etkili kampanyalar hazırlanmalı, özellikle yaşlılar ve akademisyenler gibi gruplar için özel eğitimler verilmelidir.
Bankalar ve mobil operatörler, dolandırıcılığın önüne geçmek için daha güçlü güvenlik protokolleri geliştirmelidir. Özellikle şüpheli çağrıları otomatik olarak engelleyen sistemlerin yaygınlaştırılması gerekmektedir.
Dolandırıcılık, sadece bireysel bir suç değil, aynı zamanda toplumsal güvenin azalmasının bir sonucudur. Eğer insanlar devlete, kurumlara ve hukuka daha fazla güvenirse, dolandırıcılara karşı daha bilinçli ve şüpheci olabilirler.
Telefon dolandırıcılığı, bireysel bir suç olmanın ötesinde, ekonomik ve toplumsal dinamiklerle beslenen bir olgudur. Dolandırıcılar, ekonomik kriz, hukuk sistemindeki açıklar ve insan psikolojisini manipüle etme yetenekleri sayesinde sürekli yeni kurbanlar bulabilmektedir. Üstelik bu suç artık organize bir sektör haline gelmiş, profesyoneller yeni dolandırıcılar yetiştirerek suçun sürdürülebilirliğini sağlamıştır.
Bunun önüne geçebilmek için sadece bireysel farkındalık değil, aynı zamanda hukuk sisteminin güçlendirilmesi, teknolojik güvenlik önlemlerinin artırılması ve toplumsal güvenin yeniden inşa edilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde, telefon dolandırıcılığı sadece bir suç türü olmaktan çıkıp, bir “iş modeli” olarak varlığını sürdürecektir.
- İnsanlık Onuru ve Toplumsal Tavır - 21 Mart 2025
- Ölü At Teorisi: Toplumsal Direnç, Statüko ve Değişim Karşıtlığı - 6 Mart 2025
- Telefon Dolandırıcılığına Sosyolojik Bir Bakış - 24 Şubat 2025