Siyasi cinayetlerin araştırılması talebi reddedildi

Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) Türkiye’de katledilen “aydınlara” ilişkin Meclis Genel Kurulu’nda tartışılan Araştırma Önergesi kapsamında söz alan Kars Milletvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, Cumhuriyetin yüzüncü yılına günler kaldığını anımsattı.

Koçyiğit, Cumhuriyet tarihi boyunca siyasi cinayetlerin tartışılmadığını belirterek, “Bu ne demek? Aslında bu, zımni olarak cumhuriyet tarihi boyunca bu ülkedeki bütün iktidarların açığa çıkaramadığı siyasi cinayetler olduğunun ve bütün bu siyasi cinayetlerin de üstünün örtüldüğünün açık bir şekilde göstergesidir” dedi.

Koçyiğit, 1989-1999 yılları arasında 1.964 kişinin faili belli olan siyasi cinayetlerde yaşamını yitirdiğini belirterek, “Bu Meclis, cumhuriyetin 100’üncü yılına üç gün kala gerçekten bu meseleye el atacak mı, bunu gerçek bir sorun, gerçek bir gündem olarak görecek mi?” diye sordu.

Koçyiğit’in sözleri, HEDEP ve CHP sıralarından alkış aldı. Oylamaya sunulan önerge AKP-MHP milletvekillerinin oyları ile reddedildi.

Koçyiğit’in açıklamaları

Gülistan Kılıç Koçyiğit, konuşmasında şu ifadeleri kullandı:

“Cumhuriyetin yüzüncü yılına 3 gün kala, Türkiye’de aydınlara, yazarlara, gazetecilere, çizerlere yönelik siyasi cinayetlerin araştırılması talebini Meclis Genel Kurulu’na taşıdık. Bu, Cumhuriyet tarihi boyunca ilk kez böyle kapsamlı bir araştırma talebinin gündeme gelmesidir.

Cumhuriyet tarihi boyunca siyasi cinayetlerin tartışılmadığını görüyoruz. Bu ne demek? Aslında bu, zımni olarak cumhuriyet tarihi boyunca bu ülkedeki bütün iktidarların açığa çıkaramadığı siyasi cinayetler olduğunun ve bütün bu siyasi cinayetlerin de üstünün örtüldüğünün açık bir şekilde göstergesidir.

Peki, sadece cumhuriyet tarihiyle mi sınırlı? Hayır. Bakın, geçmişten bugüne kadar aslında bu ülkede sürekli siyasi cinayetler işlendi ve bütün bu siyasi cinayetlerin arkasında da her zaman devletin derin odakları, onunla iş birliği yapan iktidarlar ve belirli çeteler, belirli çıkar grupları oldu. Bu, neredeyse hiç değişmeyen, devletin tunç yasasıydı.

90’lı dönemlerde Başbakanlık yapan Tansu Çiler’in “Devlet için kurşun atan da kurşun yiyen de şereflidir” sözlerini anımsatıyorum. Kurşunu kimin attığı, hangi yöntemle attığı ne yazık ki bu ülkede hiçbir zaman sorgulanmadı. O nedenle de Teşkilat-ı Mahsusadan İttihat Terakkiye, Özel Harp Dairesinden JİTEM’e, Kontragerillaya kadar bu ülkede, bu ülkenin aydınlarına, yazarlarına, gazetecilerine, çizerlerine yönelik onlarca suikast planlandı, onlarcası faili meçhul cinayetlerde katledildi, aslında hepsinin faili belliydi.

Bu ülkede 17 bin faili meçhul var. Bu ülkede, yıllardır, Cumartesi İnsanları, kendi sevdiklerinin kemiklerini bulmak için cumartesi meydanında oturuyorlardı. Şimdi, onlara karşı işlenen bir suç var, hukuksuzluk var. Ama sadece bunlar mı?

Mustafa Suphi, Sabahattin Ali, Musa Anter, Vedat Aydın, Hrant Dink, Tahir Elçi, Behçet Cantürk, Uğur Mumcu, Metin Göktepe, Necip Hablemitoğlu… Onları yaşamdan koparan bir sistem var, bir müesses nizam var. Gerçek anlamda, bu müesses nizamı sorgulamadan, bu müesses nizamın arkasındaki güç odaklarını açığa çıkarmadan bu ülkede ne faili meçhul -aslında belli olan- cinayetleri açığa çıkarabiliriz ne de siyasi cinayetlerin önüne geçebiliriz.

1989-1999 yılları arasında 42, 1992 yılında 210, 1993 yılında 510, 1994 yılında 292, 1995 yılında 321, 1996 yılında 78, 1997 yılında 109, 1998 yılında 192, 1999 yılında 210; toplam 1.964 insan aslında faili belli olan siyasi cinayetlerde yaşamını yitirdi…

NHY/ MA