Sırrı Süreyya Önder: Işık Taşıyıcısının Ardında Kalan İzler

“Doğrudur yıldırımın düştüğü, yağdığı
yağmurun,
Bulutların rüzgarla sökün ettiği.
Ama savaş öyle değil, savaş rüzgarla
gelmez;
Onu bulup getiren insanlardır.
Duman tüten topraktan bahar boyunca,
Dökülüp yükselir birden gökyüzü.
Ama barış ağaç değil, ot değil ki
yeşersin:
Sen istersen olur barış, istersen
çiçeklenir.”

(Bertolt Brecht – Çağrı)

Bazen bazı anlar vardır, söz hükmünü yitirir. Kelimeler kifayetini kaybeder… Tüm kelimeler alır başını gider. Sessiz bir acı oturur yüreğinizin tam orta yerine. Tarifi mümkün olmayan bir kederdir bu… 

İşte öyleyiz iki gündür. Toplumsal ve kişisel hafızamızın tam orta yerinden vurdu geçti, onun bu apansız gidişi. Zaten, çoğu zaman, bir güvercinin sonsuzluğa kanat çırpması değil midir kalbimizi yaralayan. Kalbimizin orta yerine yerleşen bir yaradır artık onun gidişi. Hele de insana dair tüm renkleri bağrında taşıyan o bilgenin gidişi… 

Bugün uğurlama töreninde kızı Ceren şöyle diyordu : “Baba, hayatın bütün renkleri gitti.” Tarifi olmayan bir kederde tüm renkler, alır başını gider usulca… Lakin yas sürecinin griliğinden çıkıldığı an, tüm renkleri kuşanarak en güzel haliyle, farklı varoluşlarla mevcudiyet bulur şu hayatta.

Hoşçakal vicdanını yitirmiş bu dünyada, vicdanın sesi olan güzel insan.

Ölüm, her canlı gibi insanın da varacağı son gerçeklik, bir realite. Fakat, buna rağmen, bazı insanlara ölüm yakışmaz. Ya da bizim kabullenmemiz kolay olmaz. O an tüm sözcükler çekip gider öylece… Gözyaşınız yüreğinize damlar.

Siyasetin çalkantılı ve hırçın sularında, gülüşünü ve iyimserliğini kaybetmeden siyaset yapabilen ender bir kişilikti. Kendine özgüydü… Onun yaptığı siyaset herkese dokunurdu. Bazen kimi fikirlerine katılıp desteklerdik. Bazen de kimi fikirlerini doğru görmez eleştirirdik. Zaten böyle olması gerekmez mi ? Her konuda hepimiz aynı düşünürsek, ne kendi gelişimimiz ne de toplumsal gelişimimiz yol alır. Evet, Sırrı Süreyya, yaptığı siyaset ile büyük çoğunluğun yüreğinde yer bulurdu kendine. Samimi, içten, duyarlı ve direngen… Lafını esirgemeyen. Siyasetin dışında da bir bilge aslında. İnsan olmanın erdemlerini, yalın duruşuyla herkese öğretebilen bir bilge. Kötülüklere karşı, iyimserliğiyle savaşan bir bilge…

Şu hayattta kötülüğün ve iyiliğin tüm renklerini bir şekilde görürüz. Karanlığın ve aydınlığın tüm yüzlerine bir şekilde şahit oluruz. Gerisi tercihtir. Dipsiz karanlıklara inat, ışık taşıyıcısı olup, aydınlıktan yana taraf olursunuz yahut karanlığın bekçilerine hizmet edersiniz. Yalnız, o karanlıklar kendi döngüsünde, günü gelir herkesi yutar. İşte Sırrı Süreyya Önder, bu gerçeğin sırrına erenlerdendi ve ışık taşıyıcısı olmayı tercih edenlerdendi.

Son röportajlarından birinde “Anlamlandırdığımı düşünüyorum hayatı” diyordu. Varoluşu sorguluyordu. Sen, varoluşunu en güzel şekilde anlamlandırdın be Sırrı abi. Yalın, duru, direngen, umutlu ve neşeli… Çok özleyeceğiz seni… Vicdanını yitirmiş bu dünyada, vicdanın sesiydi sesin. Siyasetin farklı bir dille de yapılabileceğini gösterdin. Aynı zamanda mücadelenin envai çeşit yollarının varlığını bizzat hayatınla gösterdin.

Ne yazık ki, bizim toplumun diyalog kültürü zayıftır. Sen aynı zamanda tartışma kültürümüzü de geliştiriyordun siyasetteki varlığınla. Farklılıklarımıza rağmen, birlikte bir yaşamı kurmanın mümkün olduğuna inananlardandın ve bunu tüm yaşamında içselleştirmiştin. Sokakta, Meclis’te ve hayatta devrimci duruşunu ve insan özünü korudun. Siyasetçi, sanatçı ve insan olarak geçtin şu dünyadan.

Sadece siyaseten değil, insan olarakda senden öğreneceğimiz çok şey var. Barış ve demokrasi mücadelesi, çok uzun ve meşakkatli bir yol. Savaş tamtamlarının ortasında, barışın sesi boğulur hep. Lakin mümkündür barış ! Elbet bir gün barış içinde yaşayabileceğimiz bir ülke ve dünyayı inşa edeceğiz. Olur da göremezsek o günleri, en azından senin gibi o uğurda veririz son nefesimizi..

Hapishanelerden, TBMM’ne varan, fırtınalı sularda mücadele ile geçen bir ömürdü seninkisi. Böyle onurlu ve erdemli bir yaşam…

Düşlerin henüz gerçekleşmemiş olabilir. Ama, bugün cenaze töreninde, her kesimden insanı kendi yokluğunun hüznünde birleştirmeyi başardın.

Türk’ü, Kürt’ü, Laz’ı, Çerkes’i, Çingene’si, her renkten insan, senin insanlarındı Sırrı abi. Sen sevdin halkını çıkarsızca, samimiyetle… Ne güzel şey ki, senin sevgin karşılık bulmuş toplumun bağrında. Bu halkın, inancı ve etnik kökeni ne olursa olsun hatta farklı görüşteki insanlar bile sevdi seni, saygıyla uğurladı.

İyi ki geçtin bu dünyadan… Aydınlık bilincin ve vicdanlı yüreğin öğretmeye devam edecek. Yıldızlar yoldaşın olsun.