Emekli Topçu Binbaşı Osman Sıddık’ın sansür kalkar kalkmaz kaleme aldığı ve yıllar sonra yeniden gün yüzüne çıkan tanıklığı, Sarıkamış Harekâtı’nı “askerî bir yenilgi” olmanın ötesinde, ideolojik körlük, liyakatsizlik ve siyasi ihtirasın yol açtığı tarihsel bir felaket olarak ortaya koyuyor.
Birinci Dünya Savaşı’nın en ağır insan kayıplarından birine sahne olan Sarıkamış Harekâtı, uzun yıllar boyunca resmî tarih anlatısının sis perdesi ardında bırakıldı. Ancak Emekli Topçu Binbaşı Osman Sıddık Bey’in (1878–1927) bizzat cepheden tanıklığına dayanan yazısı, bu felaketin nasıl ve neden yaşandığını çıplak bir dille gözler önüne seriyor. Tarihçi Ayhan Aktar’ın sosyal medya hesabından paylaştığı bu metin, yalnızca askerî bir eleştiri değil; aynı zamanda İttihat ve Terakki yönetiminin savaş anlayışına yönelik sert bir politik muhasebe niteliği taşıyor.
Sansür kalkınca konuşan cephe gerçeği
Osman Sıddık Bey’in yazısı, 14 Kasım 1918’de, İttihatçı liderlerin ülkeden kaçmasının hemen ardından Âti gazetesinde yayımlandı. I. Dünya Savaşı boyunca uygulanan sıkı askerî sansür nedeniyle kamuoyundan gizlenen Sarıkamış felaketi, ilk kez bu denli ayrıntılı ve doğrudan bir tanıklıkla anlatıldı. Yazı, yeni harflerle ilk kez 2 Ocak 2015’te TARAF gazetesinde yayımlandı. Metnin transkripsiyonu Kahraman Şakul ve Emrah Safa Gürkan’a ait; sadeleştirme ise Ayhan Aktar tarafından yapıldı.
Ayhan Aktar’ın notunda vurguladığı gibi, “Bütün dikta rejimlerinde savaş meydanlarında yaşanan rezillikler sansürle gizlenir.” Sarıkamış da bu tarihsel kuralın istisnası olmadı; on binlerce askerin donarak öldüğü bir felaket, yıllarca “kahramanlık” anlatılarıyla örtüldü.
Hasan İzzet Paşa’nın uyarıları ve görmezden gelinen akıl
Osman Sıddık Bey’in anlatısında merkezi bir figür, 3. Ordu Komutanı Hasan İzzet Paşa’dır. Paşa, Rus ordusunun Kasım 1914’te sınırı geçmesi üzerine savunmaya dayalı, askerî bakımdan rasyonel bir strateji benimser. Nitekim Köprüköy Muharebeleri’nde bu yaklaşım sonuç verir ve Rus birlikleri geri çekilmek zorunda kalır.
Ancak bu askerî başarı, İstanbul’daki Osmanlı Genelkurmayı tarafından yeterli görülmez. Alman askerî (Blitzkrieg) doktrinlerinden esinlenen (Osman Sıddık’a göre “kopya çekilmiş”) saldırı merkezli bir anlayış, sahadaki gerçekliğin önüne geçirilir. Hasan İzzet Paşa’nın itirazları “zayıflık” olarak yorumlanır; cephedeki insan gücü, lojistik yetersizlik ve kış koşulları göz ardı edilir.
Enver Paşa, Alman doktrinleri ve ‘katıksız bir cinnet’
Metnin en sert bölümleri, Enver Paşa ve Alman asıllı Osmanlı Genelkurmay Başkanı Bronsart von Schellendorf’a yöneliktir. Osman Sıddık, Sarıkamış taarruzunu açıkça “katıksız bir cinnet” olarak tanımlar. Genç ve tecrübesiz komutanların, Alman askeri teorilerini Anadolu’nun coğrafyasına ve kış koşullarına uyarlamadan uygulamaya kalkıştığını vurgular.

Sonuç yıkıcıdır: Aç, yorgun, teçhizatsız askerler; karda saplanan toplar; donarak ölen on binlerce insan. Osman Sıddık Bey’e göre kayıp sayısı yalnızca askerî bir istatistik değil, geri dönülmez bir insanlık trajedisidir: Yaklaşık 60 bin asker, çoğu Rus kurşunuyla değil, soğuk ve açlıkla hayatını kaybeder.
Bir ordunun çözülüşü, bir devletin zihniyeti
Yazı, Sarıkamış’ı sadece bir cephe yenilgisi olarak değil, Osmanlı yönetim anlayışının sembolik bir çöküşü olarak ele alır. Osman Sıddık Bey, 3. Ordu’yu “tarihin en bedbaht ordularından biri” olarak nitelerken, bunun nedenini askerlerin cesaretsizliği değil, onları ölüme süren siyasi ve askerî kararlar olarak gösterir.
Hasankale’den Erzurum’a uzanan hatta, “soğuktan ve açlıktan telef olmuş askerciklerle döşeli” manzara, metinde yalnızca bir betimleme değil; aynı zamanda bir suçlama olarak yer alır. Bu suçlama, doğrudan doğruya karar vericilere yöneliktir.
Ayhan Aktar’ın notu: Tarihle yüzleşmenin gereği
Ayhan Aktar, paylaşımında Sarıkamış felaketinin bilinçli biçimde unutturulmaya çalışıldığını vurgular. Ona göre Osman Sıddık Bey’in yazısı, resmî tarihin susturduğu bir hakikati dile getirir: Felaketin nedeni kader ya da doğa değil, yanlış kararlar, ideolojik körlük ve liyakatsizliktir.
Aktar’ın altını çizdiği bir diğer nokta ise, bu tür tanıklıkların bugüne dair anlamıdır. Sarıkamış, yalnızca geçmişin değil, otoriter yönetimlerin savaş ve kriz anlarında nasıl benzer hataları tekrar edebildiğinin de ibretlik bir örneğidir.
Kaynaklar:
- Osman Sıddık Bey, Sarıkamış Hezimeti, Âti gazetesi, 14 Kasım 1918
- TARAF gazetesi, 2 Ocak 2015 (yeni harflerle ilk yayın)
- Ayhan Aktar, sosyal medya paylaşımı ve editoryal not
- Kahraman Şakul & Emrah Safa Gürkan, transkripsiyon çalışması

















