Onbin Doları Kim Aldı?

Ülkenin denizleri bile pisliğe boğuldu, salya kokmaya başladı. Son bir gayretle kusmaya çalışıyor kendisine yutturulan pisliği ve lağımı, lakin takatten kesilmiş, ölüyor, çürüyor deniz. Ama ana ve baba muhalefet soruyor; onbin doları kim aldı?

***

Denizlerin kanını döküyorlar kahvaltı masasına. Bir fincan kahveyi iki dilim domatesi çok görüyorlar denizlere. Katiller içini soğuturken, denizler kim vurduya gidiyor, ama onbin doları kim aldı diye soruyor muhalif olanlar.

***

Akşamdan bastıran yağmur değirmene gelen suyu kabartıp coşturmuş. Sel baskını, su değirmenini önüne katıp götürmüş. Dönen taşına temas edip ses çıkararak değirmenin çalışır olduğunu haber veren “çakçak” ses vermeyince, huylanmış değirmenci. Kalkıp değirmene doğru yönelmiş lakin değirmeni yerinde bulamamış. “Çakçak nerde, çakçak nerde” diye avaz avaz bağırmasına uyanmış konu komşu. “Taşıyla düzeneğiyle değirmen kalmamış gitmiş, sen çakçak nerde diye soruyorsun” diye söylenmişler değirmenciye.

Ana ve baba muhalefet bağırıyor yine de; onbin doları kim aldı?

***

Ortaya saçılan itiraf ve ithamlarda adlarından söz edilen gazeteciler var. Karaparacılar, dolandırıcılar, suç örgütleri, uyuşturucu baronları ile kimi siyasetçiler, bürokratlar, idareciler arasındaki iletişimi sağladıkları, arabuluculuk ve getir götür işlerini yaptıkları iddia ediliyor. Kimileri adı geçen gazetecilerin gazeteciliğini sorguluyor. İyi de gazetecilik iletişimcilik mesleğidir zaten; haber iletme mesleği. Suriye ovalarında, Irak dağlarında, Libya çöllerinde haber peşinde koşan gazeteciler kadar gazetecidir onlar da. Hem gazetecinin başarılısı Paramount otellerde konaklar, mülteci çadırlarında, gecekondu mahallelerinde değil.

Muhalefet de haberiyle haber olan gazetecileri değil, adıyla haber olan Paramount gazetecileri duyar ve sorar; onbin doları kim aldı? Evde evcil dost besleyenlerin olmazsa olmazlarındandır plastik kemikler. Siz t-bonları, dana pirzolaları, bonfile ve biftekleri iç ederken, o zavallıcıklar onların ağzına verdiğiniz plastik kemikle oyalanır durur gün boyu.

***

Ortaklık ettiğini iddia ettiği, onlar tarafından korunup kollandığını söylediği makam ve mevkilerle arası bozulan bir tripotlu kamera söylemese, milyon dolarlar, milyar dolarlar akıllarına gelmez ama varsa yoksa onbin doları kim aldı diye peşine düşerler rüşvetçi siyasetçilerden ehemmiyetsiz birinin.

***

Çökmenin tarihinin yazıldığı bir coğrafyada, Rum’un, Ermeni’nin, Süryani’nin, Yahudi’nin, Suriyelinin malına, mülküne, varlığına, canına nasıl çöküldüğünü herkesten daha iyi bildiğinden kuşku olmayan muhalefetin, kimin kime çöktüğünü sorması beklenemez elbet. Varsa yoksa, mafyanın dolarına kim çöktü, onbin doları kim aldı?

***

Tamam, anlıyorum mafyanın dolarına çökmek gerçekten mühim mesele. Çünkü, işi başkasının canına, malına, hukukuna çökmek olan mafyanın boğazına çöküp, onbin dolarlar alıyor olması bir siyasetçi için olağanüstü bir şeydir elbette. İyi de ne yapacak muhalefet onbin doları alan bu yetenekli siyasetçinin kim olduğunu öğrenip de? Bir şey ima etmiyorum, merak ediyorum sadece. Hem tanrının işlerinden bile kuşku duyan biriyim, ana ve baba muhalefetin niyetinden mi kuşku duymayacağım.

***

Yirmi yıl önce almıştık aracı. Yıllar sonra yolda lastik patlatınca aklımıza stepne lastik geldi. Aracın imal edildiği yıla ait, araçla yaşıt bir lastikmiş. Esnekliğini, işe yararlığını kaybetmiş, taş kesmiş bu stepneyi, ilk lastikçiye kadar kullanalım dedik, alakasız yerde bıraktı bizi. Çürümüştür içten içe, işe yaramaz bir detaydır stepne. Aracın hala işe yaradığına inanılıyorsa yeni lastikler edinmeli. İlk lastikçiye kadar idare eder deyip, eskimiş stepnelerden yana oy kullanmamalı, yolda bırakır insanı.

Sahi, onbin doları kim aldı?

M. Şirin ÖZTÜRK
Latest posts by M. Şirin ÖZTÜRK (see all)