Yaşam Nöbeti

Bir grup yaÅŸama sevinci kaybolmuÅŸtur!

Böyle bir ilan görseniz ne hissederdiniz. Kendi kendinize itiraf eder miydiniz, payınıza düşen hataları; mutsuzluk tüm silahlarını kuşatıp üstünüze gelirken.

Özeleştiri yapma erdemine vakıf mıydınız? Huzuru, sevinci; olması gereken yerden koparan, bu siyaset bu kin neyin nesi diye sorar mıydınız?

Olan-biten her şeyde, bizim açık ya da örtük onayımızın olduğunun ne kadar farkındasınız?

”Ä°yilik”, ”saÄŸlık ” sözcüğü artık her ağızda, o eski ‘iyilik’, ‘saÄŸlık’ sözcüğü gibi durmuyor. Sanki biraz iÄŸreti, biraz bir tarafı çürümüş; siyaseten söylenmiÅŸ bir söz gibi.

Kadın ya da erkek olalım hiç fark etmez, bedenlerimizin, baÅŸkalarının iktidarını kurma ve sergileme aracı olarak kullanılması insan soyunun en büyük trajedisidir. YaÅŸama sevincinin kaybolmasının asli unsuru…

Bedenlerimiz, istemediÄŸimiz ÅŸeyler onaylama merci olarak kullanılıyor. Ä°stesek de istemesek de; buna da demokrasinin açmazı diyelim…

Çok fazla istediÄŸimiz bir ÅŸey yok aslında; bir çiçeÄŸin kokusunun, bir ÅŸarkının tınısının, bir kadın sesinin, olması gerektiÄŸi gibi onurlandırması gönlümüzü…

Bir süreliÄŸine devraldığımız yaÅŸama nöbetini, iyilik ve güzellik içinde tamamlamak en temel sorumuz… DeÄŸil mi?

Elbette, Pir’im, Pir Sultan Abdal’ın dediÄŸi gibi, “Siyaset günü gelip çatmadan”.

O, kaybolan yaşam sevincini, biz bulamazsak, gelecek kuşaklar onu arkeolojik müzesinde arayacaklar.

Bunun için, birey-insan olmaktan baÅŸka bir ÅŸey olmaya yeltenmeyelim; yönetme, hükmetme sevdasının bizi zehirlenmesine izin vermeyelim. DoÄŸada hiçbir ÅŸey kendinden baÅŸka bir ÅŸey olmaya yeltenmiyor… Ä°nsanın yeltenmesini niçin anlayışla karşılayalım ki.
Aslında bedenimizi sadece kendimiz için kullansak her ÅŸey çözülecek ya… Ama oraya daha çok var; yaÅŸama sevincinin bulunmasına da…

Anlaşılan, daha uzun süre çocuklarımıza, ”baban sana yeni acılar alacak” ÅŸarkısını söyleyeceÄŸiz…
Söyleyelim ama n’olur, yaÅŸam sevincimizin kaybolmasındaki sorumluluÄŸumuzu gözden uzak tutmayalım.