Türkiye’nin BRICS (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika) grubuna üyelik başvurusu yaptığı geçtiğimiz hafta teyit edildi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 22-24 Ekim tarihlerinde Rusya’da yapılacak BRICS liderler toplantısına katılacağı da Moskova tarafından duyuruldu. Ankara’nın BRICS üyeliği talebinin genişleme konuları arasında ele alınacağı belirtiliyor.
BRICS: Bir Örgüt Mü, Bir Platform Mu?
BRICS, genellikle Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) veya Avrasya Birliği gibi uluslararası örgütlerle karıştırılıyor. Ancak BRICS, bir örgüt değil, 2009’da Rusya’da başlayan ve 2011’de Güney Afrika’nın katılımıyla genişleyen bir platformdur. BRICS’in bir merkezi yönetimi veya sekretaryası bulunmuyor. Bu nedenle, BRICS’e katılım kriterleri veya üyelik başvurularının yanıtlanma süreçleri hakkında net bilgi bulunmuyor. BRICS, bir ekonomik platform olarak, 2024 itibarıyla İran, Mısır, BAE ve Etiyopya’nın eklenmesiyle genişleme sürecinde.
Yeni Kalkınma Bankası (NDB) ve Türkiye İçin Fırsatlar
BRICS’in temel motivasyonlarından biri, IMF ve Dünya Bankası (DB) gibi küresel finansal kurumlara alternatif oluşturmaktı. 2015’te kurulan Yeni Kalkınma Bankası (NDB), IMF ve DB’ye alternatif bir finansman mekanizması sağlamak amacıyla 100 milyar dolarlık sermaye ile kuruldu. NDB, yerel para birimleriyle kredi verebiliyor, bu da BRICS ülkeleri için önemli bir avantaj sağlıyor. Ancak, NDB’nin verdiği kredilerin büyük kısmı hala Amerikan doları ve euro cinsinden, yerel para birimlerinin payı ise görece küçük.
Türkiye’nin BRICS üyeliği talebinin nedenleri arasında, Batı’dan beklenen yatırımın gelmemesi ve BRICS’in ekonomik destek sağlayabileceği düşüncesi yer alıyor. Türkiye’nin özellikle Çin ve NDB’den finansman sağlamayı umduğu görülüyor. Ekonomik kriz ve uygulanan ekonomik model, Batı’dan yatırım çekmeye dayanıyor, ancak bu beklentiler henüz karşılanmış değil. BRICS, Türkiye için ekonomik açıdan bir nefes alanı yaratma potansiyeline sahip olabilir.
Türkiye’nin BRICS Üyeliği: Stratejik ve Politik Boyutlar
Türkiye’nin BRICS’e üyelik başvurusunun, Batı ile yaşanan sorunlar ve anlaşmazlıklar bağlamında yapıldığı değerlendirilebilir. Türkiye, ABD’den alınamayan askeri ekipmanlar ve AB ile yaşanan vize krizleri gibi konularda pozisyonunu güçlendirmeyi hedefleyebilir. BRICS, bu bağlamda Türkiye’nin uluslararası alandaki rolünü yeniden konumlandırması için bir fırsat olarak görülebilir.
Ayrıca, Türkiye’nin BRICS’e katılımı, Batı’nın tepkilerini ölçmek amacıyla bir strateji olabilir. ŞİÖ veya Avrasya Birliği gibi alternatifler, Türkiye için sınırlı olsa da, BRICS’in genişleme süreci, Türkiye’nin uluslararası arenadaki etki alanını genişletme amacı taşıyabilir.
Son olarak, Türkiye’nin Çin ve Rusya ile yakın ilişkileri BRICS üyeliği bağlamında dikkate alınmalıdır. Çin’in Türkiye yatırımları ve ticaret hacmi, BRICS üzerinden artırılabilir. Türkiye, BRICS aracılığıyla bu ülkelerle ekonomik ve ticaret ilişkilerini güçlendirmeyi hedefliyor olabilir.
Mühdan Sağlam’ın Gazete Duvar’daki köşe yazısında belirttiği gibi, Türkiye’nin BRICS üyeliği, Erdoğan’ın BRICS toplantısındaki temasları ve platformun Türkiye’ye vereceği yanıtla şekillenecek. Bu adımın, Türkiye’nin uluslararası ilişkiler ve ekonomik stratejileri üzerinde nasıl bir etki yaratacağı ise önümüzdeki dönemde daha net bir şekilde ortaya çıkacaktır.