Soma maden faciası, Türkiye’nin hafızasında silinmez bir yara olarak kazılıdır. 301 madencinin hayatını kaybettiği bu facia, sadece ihmaller ve acı kayıplarla değil, dönemin başbakanlık müşaviri Yusuf Yerkel’in madenci yakınına attığı tekmeyle de hatırlanır. Soma’da yerin altında yitip giden canların acısı henüz tazeyken, Yerkel’in bu insafsız hareketi hafızalara kazındı ve toplumun vicdanında derin bir yara açtı. Yıllar geçse de, bu görüntü hafızalardan silinmedi.
Ancak Yerkel’in kariyeri bu utanç verici hareketten hiç etkilenmemiş gibi görünüyor. Son günlerde Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) bünyesinde koordinatör pozisyonuna getirilmesi, emek düşmanı tekmenin siyasi iktidara yaranmanın ödülünü hâlâ topladığını gösteriyor. Soma’da yaşanan büyük felaketin ardından görevine devam eden, sonrasında Frankfurt ticaret ataşesi olarak atanıp bu pozisyondan da hızlıca istifa eden Yerkel, TFF’deki yeni göreviyle bir kez daha gündemde.
Özür mü, Yüzleşme mi?
Yerkel, olayın üzerinden dört yıl geçtikten sonra kamuoyundan özür diledi ve “Bu hatalardan kendime düşen payı aldım,” dedi. Ancak bu özür, ne somut bir yüzleşmenin ne de içten bir pişmanlığın ifadesi olarak kabul edildi. Zira, iktidarın gücünü arkasına alarak attığı bu tekmenin ardından, Yerkel’in özrünün ötesinde siyasi ve bürokratik konforu hep korundu. Toplumsal hafızada yarattığı hasarın üzerine hiçbir ciddi adım atılmamışken, bu özrün gerçek bir sorumluluk bilincinden mi yoksa sadece kariyerini kurtarmaya yönelik bir hamle mi olduğu sorusu hâlâ geçerliliğini koruyor.
İktidarın Yanaşması ve Ödülleri
Yusuf Yerkel, emekçiye tekme atarak hem devletin şiddetini sembolize etti hem de iktidarın kendisine sunduğu sınırsız desteği kullandı. Bugün, TFF bünyesindeki yeni pozisyonu, bu yaranmanın ödüllerinden sadece biri. Geçmişte iktidara ve güç sahiplerine yaranarak yükselen bir figür, ne yazık ki geçmişteki eylemlerinden gerçek anlamda hesap vermeden yollarına devam ediyor.
Yerkel’in özrü, toplumda gerçek bir karşılık bulmuş değil. İktidarın himayesinde yürütülen bu tür kariyer gelişmeleri, yaşanan olayların hiçbir zaman tam anlamıyla yüzleşilmeden geçiştirildiğinin en büyük göstergesi. Türkiye’de siyasetin, bürokrasinin ve kamusal görevlerin, emek düşmanı tutumlarla bile kolayca elde edilebileceği gerçeği, maalesef hâlâ değişmedi.