Nefes darlığı çekenlerin kışın dışarı çıkmakta zorluk çektiğini okuyoruz haberlerde. Her yağmur sonrası su baskınlarına, selle teslim olmuş kasabalar, şehirleri görüyoruz ekranda. Yazlar artık eski yaz değil, sıcaklar dayanılmaz boyutlarda seyrediyor. Art arda orman yangınları yaşanıyor. Geçtiğimiz yaz İsveç’ten gelen orman yangını haberleri herkesi şaşırttı.
2018 yılında bütün Avrupa’yı, Amerika’yı sıcaklar vurdu. California’da yaşanan orman yangınları yerleşim yerlerini tehdit etti. O yetmemiş Avrupa ve Asya’da yoğun ve şiddetli yağan yağmurların sel ve su baskınlarına dönüştü. Tanrılar çıldırmış dedirten birçok olay ardı ardına yaşanırken iklim değişikliğine dikkat çeken bilim insanlarının sesi pek duyulmadı.
İkinci Dünya Savaşından bu yana düzenli aralıklarla iklim konusunda hükümet ve devlet başkanları bir araya gelerek iklim değişikliği üzerine sözler veriyor, antlaşmalar imzalıyorlar. Hepsi kâğıt üzerinde kalıyor. En son Paris’te yapılan İklim Konferansında fosil yakıtların neden olduğu sera gazlarının sınırlandırılması atmosfer sıcaklığının 1,5 ile 2 santigrat derecede arasında tutulması sözünü verdi, antlaşmalar imzalandılar.
Dünyanın ısınmasına yüzde 18 gibi yüksek bir oranla katkıda bulunan ülkelerin başında gelen Amerika, uzun yıllar iklim sorunlarını görmezden geldi, yok saydı. Paris İklim Konferansına da ilk kez, Paris Antlaşmasın altına imzasını koydu. Obama’nın imzaladığı antlaşmayı, Tramp iktidara gelir gelmez ilk uygulamalarından biri olarak bu anlaşmayı ret ederek yok hükmünde saydı.
Geçtiğimiz yılın son aylarında giderek ısınan dünyanın insan sağlığını tehdit eder düzeye geldiği uyarısında bulunan, The Lancet dergisi, 2017 yılında sıcaklardan etkilenenlerin, 2000 yılına göre 157 milyon artığı yazdı. Dünyanın dört bir yanından, iklim değişikliği konusunda söz sahibi olan bilim insanları ısrarla, 1,5 santigrat üzerine çıkmadan bir şeylerin yapılması uyarısında bulunuyorlar.
Rakamlar giderek ürküten düzeye geldiğimizi gösteriyor. Son yapılan araştırmalar, alınan birçok önleme rağmen dünyanın ısınmasının hızla artığını gösteriyor. Daha kalıcı ve etkin tedbirler alınmazsa 2040 yılında ulaşılması beklenen 1,5 santigrat dereceye 2030 olmadan ulaşılacağını uyarısında bulunuyorlar. Bilim insanları, klimatologlar çaresiz, çünkü, bugünkü tüketim oranları üzerinden yapılan hesaplamalarla, 50-55 yıllık doğal gaz ve petrol, 110 yıllık kömür rezervleri bulunuyor. Gelişmiş kapitalist ülkelerin ve büyük şirketlerin elinin altında bulunan, 150 trilyonun üzerindeki bu kaynaktan, kar dürtüsünü bastırarak uzak durmaları, pek mümkün gözükmüyor.
Yerkürenin 2 santigrat derece üzerinde ısınması su kıtlığı ile başlayacak sorunların zincirleme devam etmesi anlamına geliyor. 2 santigrat derece üzerindeki her artış, 1.5 milyardan fazla insanın ölümcül sıcaklara maruz kalması, yüz milyonlarca insanın sıtma ve diğer bulaşıcı hastalıkların tehdidine açık olması anlamına geliyor.
Şimdiye kadar oluşturulan iklim değişikliği senaryoları, uzak gelecekte olabilecekler hesaplanarak yapılıyordu. İklim değişikliğinin hızlanması, yakın gelecekte oluşacak değişikliklere hazırlıksız yakalanma riski altında olduğumuz anlamına geliyor. Bu bir başka açıdan, politika yapıcılara daha kısa zaman bırakarak hazırlıksız yakalanmalarına neden olacak.
Hükümetler, özellikle yaşlılar ve yoksullar için aşırı sıcak hava dalgasına karşı koruma önlemleri almanın dışında, sel ve taşkınlara karşıda acil önlemler almak zorundadır. Ormanların ve çiftliklerin kuraklığa ve taşkınlara karşı korunaklı, kıyıların daha dayanıklı hale getirilmesi gerekmektedir. Hızlı ısınma, kısa vadede etkisini gösterecek önemler alınmazsa gıda güvenliği, sağlıklı beslenme ve suya ulaşım sorunları yaşanabilir.
- Salgınların matematiği - 22 Mayıs 2019
- Sigara filtreleri denizdeki en yaygın çöp - 17 Mayıs 2019
- Kör değillerse görsünler… - 4 Mart 2019