Kaz Dağları’nda, Halilağa Bakır ve Altın Madeni Projesi çerçevesinde yürütülen ağaç kesimleri doğa tahribatına ve ekosistem kaybına sebep olmaya devam ediyor. Cengiz Holding’in yan kuruluşu Truva Madencilik’in yürüttüğü bu proje, bölgede çevre ve halk sağlığı açısından büyük riskler barındırıyor. Özellikle yerel halkın ve çevrecilerin tüm itirazlarına ve dava sürecinin devam etmesine rağmen, Kaz Dağları’nda yapılacak faaliyet için 1 milyon ağacın kesileceği belirtiliyor.
Bu madencilik faaliyeti başlangıçta 600 dönümle sınırlı iken, ÇED (Çevresel Etki Değerlendirme) raporları üzerinden alınan izinlerle proje 6 bin dönümlük geniş bir alana yayıldı. Kaz Dağları’nın Çanakkale tarafında koruma altına alınmamış ormanlık alanın açılmasıyla, ekolojik açıdan benzersiz olan bu bölgenin tahrip edilmesi önü açılmış oldu. Proje, Halilağa, Hacıbekirler ve Muratlar gibi köyleri doğrudan etkiliyor. Ayrıca, çıkarma sırasında siyanür gibi toksik kimyasallar kullanılacak olması, yeraltı sularına sızma riskini artırarak hem su kalitesine zarar verecek hem de çevre sağlığı üzerinde kalıcı etkiler yaratabilecek.
Kaz Dağları ekosistemini kurtarmak adına yerel halkın girişimleri de devam ediyor; köylüler ve çevreciler, kesimleri durdurmak için alanda nöbet tutuyor. Ancak jandarma müdahaleleri nedeniyle bu protestolar çeşitli zorluklarla karşılaşıyor. Çevre savunucuları, sosyal medyada ve çeşitli platformlarda dayanışma çağrısı yaparak kamuoyunu bilinçlendirmeye ve Kaz Dağları’ndaki bu doğa katliamını durdurmak için destek toplamaya çalışıyor.
CHP Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan, projede kesilen ağaç sayısının çok daha yüksek olduğunu ve şirketin ağaç sayısını düşük göstermek için çapı 8 santimden az olan fidanları “ağaç” olarak saymadığını belirtti. Kaz Dağları’nda 773 futbol sahası büyüklüğünde ormanlık alanın yok edileceği tahmin edilirken, bu ağaç kesimleri devam ederse, geri dönüşsüz ekosistem kayıpları ve yaşam alanı tahribatları meydana gelecek.
Yerel halk, ülke çapındaki çevrecilerle dayanışma içinde “Kaz Dağları’na sahip çıkalım” çağrısını yineliyor. Çevreciler ve yerel halk, yasal süreç tamamlanmadan yapılan bu faaliyetlerin hukuksuz olduğunu savunarak yetkililerin doğayı koruma sorumluluğunu yerine getirmesi gerektiğine vurgu yapıyor.