İstanbul Üniversitesi Yönetim Kurulu’nun, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun diplomasını iptal etme kararı, hukuk çevrelerinde ve siyaset sahnesinde büyük bir tepkiye neden oldu. Hukuki geçerliliği tartışmalı olan bu karar, akademik çevrelerden, muhalefet partilerinden ve kamuoyundan sert eleştiriler aldı.
Yetki Aşımı ve Hukuksuzluk İddiaları
Hukukçulara göre, İstanbul Üniversitesi Yönetim Kurulu’nun böyle bir yetkisi bulunmuyor. Prof. Dr. Adem Sözüer, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, “Bu ağır bir yetki tecavüzüdür, yok hükmündedir” ifadelerini kullandı. Sözüer, yatay geçiş kararını ve diplomanın hazırlanmasını gerçekleştiren yetkili organın İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi Yönetim Kurulu olduğunu belirterek, üniversite yönetiminin bu kararı alma yetkisinin olmadığını vurguladı.
İstanbul Üniversitesi’nin aldığı kararın, idare hukukunun temel prensiplerine de aykırı olduğu belirtiliyor. Armağan Çağlayan, “Okuduğum hiçbir idare hukuku normuna uymuyor bu karar. Çünkü açık hatayı yapan devletin kurumu. Üniversitenin yaptığı hata yüzünden kazanılmış bir hak iptal edilemez” diyerek idarenin kendi hatasından doğan bir durumu, geriye dönük bir işlemle düzeltemeyeceğine dikkat çekti.
Prof. Dr. Şule Özsoy Boyunsuz ise hukukun temel ilkelerinin çiğnendiğini belirterek, “Kazanılmış hak ve kural işlemlerin geriye yürümezliği hukukun temel prensipleridir. Bunlar yoksa hiç kimsenin hukuki güvencesi yoktur” sözleriyle kararın hukuki temelden yoksun olduğunu vurguladı.
Muhalefetten Sert Tepki: “Hukuki Değil, Siyasi”
Muhalefet kanadından gelen tepkiler, kararın hukuki değil, açıkça siyasi olduğu yönünde birleşiyor. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, Ekrem İmamoğlu’na tam destek vererek, “Demokrasiye uygun olmayan bir biçimde rakipleri devreden çıkarmak, Türkiye’ye ve demokrasisine yapılabilecek en büyük kötülüktür” ifadelerini kullandı. Yavaş, İmamoğlu’nun diplomasının iptal edilmesini, Türkiye’nin artık farklı bir rejim aşamasına geçtiğinin göstergesi olarak değerlendirdi.
CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu da karara tepki göstererek, “Bu memlekette çok hukuksuzluk gördük ama bu kadarına da pes artık! Yargıyı araçsallaştırarak rakibi diskalifiye etme çabası acziyetten başka bir şey değildir” dedi.
İYİ Parti’den Koray Aydın ise kararı “demokrasinin ve hukukun iflası” olarak nitelendirerek, “Sayın İmamoğlu’nun siyasi başarısının ön plana çıktığı bu dönemde verilen karar hukuki değil, açıkça siyasidir. Bu kararla idarenin sorumluluğu, zaman aşımı ve temel hukuk ilkeleri yok sayılmıştır” ifadelerini kullandı.
Ekrem İmamoğlu: “Bu Kararı Alanlar Tarih Önünde Hesap Verecek”
Ekrem İmamoğlu, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, “İstanbul Üniversitesi Yönetim Kurulu’nun kararı HUKUKSUZDUR. Böyle bir karar alma yetkileri yoktur. Yetki sadece İşletme Fakültesi Yönetim Kurulu’ndadır. Bu kararı alanların tarih ve adalet önünde hesap verecekleri günler yakındır. Adalete, hukuka ve demokrasiye susamış milletimizin yürüyüşü durdurulamayacak” ifadelerini kullandı.
Eşi Dilek Kaya İmamoğlu da bu hukuksuzluğa karşı sessiz kalmayacaklarını belirterek, “Hukuksuzluğun ve haksızlığın karşısında durmaya devam edeceğiz. Ülkemizin geleceği için yaşanan tüm adaletsizliklere karşı hep birlikte duracağız” dedi.
Siyasi Rakipleri Devreden Çıkarma Hamlesi mi?
Bu karar, 2028 seçimlerine yönelik siyasi mühendislik olarak yorumlanıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, kendisine rakip olabilecek isimleri yargı ve idari mekanizmalar yoluyla saf dışı bırakmaya çalıştığı iddiaları güçleniyor. İmamoğlu’nun, CHP içinde ve geniş muhalefet tabanında cumhurbaşkanı adayı olabileceği ihtimali göz önüne alındığında, bu kararın zamanlamasının tesadüf olmadığı belirtiliyor.
Siyasi gözlemcilere göre, bu kararın temel amacı, İmamoğlu’nun muhalefet içinde öne çıkmasını engellemek ve Erdoğan’ın karşısına çıkacak rakibin, iktidarın belirlediği sınırlar içinde şekillenmesini sağlamak. Ancak bu hamlenin, beklenenin aksine muhalefeti birleştirici bir etki yarattığı görülüyor.
Türkiye’yi Uzun Bir Hukuki Süreç Bekliyor
Kararın ardından CHP ve İmamoğlu cephesi, tüm hukuki yolların deneneceğini açıkladı. Sezgin Tanrıkulu, bu kararın telafisi mümkün olmayan derin yaralar açtığını belirterek, “Türkiye’de hukukun olmadığını bir kez daha gördük. Profesör unvanlı akademisyenlerin böyle bir karara imza atması utanç vericidir. Bu hukuksuzluğun takipçisi olacağız” dedi.
Önümüzdeki süreçte, kararın yargıdan dönmesi bekleniyor ancak bu süreç boyunca siyasetin iyice kutuplaşacağı ve hukukun araçsallaştırıldığı yönündeki tartışmaların derinleşeceği öngörülüyor. İstanbul Üniversitesi’nin aldığı bu skandal karar, Türkiye’de hukukun üstünlüğünün ne kadar zedelendiğinin yeni bir göstergesi olarak tarihe geçti.
Hukuksuzluğa karşı mücadele eden herkes için tek bir gerçek var: Kurtuluş Yok Tek Başına!