Yıllarca Recep Tayyip Erdoğan’a ait olan görüntüler, Ekrem İmamoğlu ile değişmeye başladı. 2019 İstanbul Belediye Başkanlığı seçimindeki zaferinden sonra, pek çok kişi İmamoğlu’nu, bir gün Cumhurbaşkanı olabilecek bir lider olarak görmeye başladı. Ancak, Erdoğan’ın İmamoğlu’nu karşısında bir tehdit olarak görmesi, son yıllarda Türkiye’deki siyasi atmosferin giderek daha otoriter bir hal almasına neden oldu.
Gençlik araştırmacısı Begüm Uzun, Deutsche Welle ile yaptığı görüşmede, Türkiye’deki gençlerin uzun süren otoriter yönetim ve devam eden yoksulluk nedeniyle geleceksizlik duygusuyla sokaklara döküldüğünü belirtiyor. Bu, Türkiye için yeni bir durum olmasa da, toplumun haklarının ihlali karşısındaki öfke giderek artıyor. Uzun, protestoların nedenlerini bu şekilde açıklarken, geçmişte de “daha kötü olamaz” denilen birçok durumu hatırlatıyor.
İmamoğlu’na Yönelik Saldırılar Zirveye Çıkıyor
Berk Esen, Sabancı Üniversitesi’nde politika bilimleri profesörü, son gelişmeleri “benzersiz bir otoriter tırmanış” olarak tanımlıyor. Esen, Erdoğan’ın İmamoğlu’na yönelik adımlarının önceki yıllarda yaşananlardan çok daha ileri gittiğini ve bu tutumun Türkiye’deki otoriter rejimin yeni bir evresini işaret ettiğini belirtiyor. Geçmişte gazeteciler ve akademisyenler hedef alınırken, artık en yüksek siyasi figürlerden biri olan İmamoğlu hedef alınmış durumda.
Esen’in görüşüne göre, Erdoğan, İmamoğlu’nu demokrasi yoluyla yenemeyeceğini anlamış ve seçimlerde karşı karşıya gelmeden önce ona müdahale etmeye karar vermiş. Bu da Türkiye’nin artık “rekabetçi-otoriter” rejimlerden ziyade, “hegemonik-otoriter” bir yönetime dönüştüğünü, yani Rusya ve Venezuela gibi ülkelerdeki gibi güç değişiminin neredeyse imkansız hale geldiğini gösteriyor.
Erdoğan’ın Adaylık Hırsı ve Anayasayı Değiştirme Planları
İmamoğlu, 2019’daki İstanbul Belediye Başkanlığı seçiminde Erdoğan’ın iktidarındaki 25 yıllık İslamcı ve muhafazakâr egemenliği sona erdirerek, Türkiye’nin en büyük şehri olan İstanbul’u CHP’ye kazandırmıştı. Bu zafer, birçok kişi için Türkiye’de hala demokratik bir seçim kazanmanın mümkün olduğunu gösterdi. İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanı adaylığı ise 2028 seçimlerinde gerçekleşmesi bekleniyor.
Ancak Erdoğan, Anayasaya aykırı olarak bir kez daha aday olmayı planlıyor. Bu konuda gözlemler, Erdoğan’ın ve onun çevresindekilerin, ülkenin yönetimini değiştirmek için anayasa değişiklikleri yapmayı hedeflediğini gösteriyor. Esen, Erdoğan’ın bu değişikliklere gideceğini ve partisi için bir sonraki lideri yetiştirme gibi bir planın olmadığını vurguluyor.
İmamoğlu’nun Tutuklanması: Erdoğan’ın Öç Alma Hissi
Murat Koyuncu, eski İmamoğlu danışmanı, bu durumu “Erdoğan, oldukça kinci bir insandır. Birini rahatsız ettiğinizde ya da ifşa ettiğinizde, bir gün karşılığını alırsınız” diyerek açıklıyor. Erdoğan’ın, İmamoğlu’nu tutuklama adımını, “şimdi onun sırası” olarak değerlendirdiğini belirtiyor. Bu hamle, iktidarın 31 Mart 2024’teki yerel seçimde, CHP’nin zaferi ve İmamoğlu’nun etkisiyle büyük bir kayıp yaşamasının ardından geldi. CHP, 1977’den sonra ilk kez en güçlü parti oldu.
Koyuncu, Erdoğan’ın demokratik bir Türkiye isteyenlerin umutlarını temsil eden İmamoğlu’nu asla kabul edemediğini belirtiyor. Bu durumu ise Erdoğan’ın rejimiyle uzlaşmaz bir şekilde çatışan bir mesele olarak tanımlıyor.
Geleceğe Dair Karamsar Beklentiler
Koyuncu, gelecekteki olası gelişmeleri “Bunun sadece başlangıcı. Baskılar daha da artacak. Bir ikinci ve üçüncü dalga yaşanacak. Birçok insan tutuklanacak. Yeni bir göç dalgası yaşanacak – daha fazla eğitimli genç insan ülkeyi terk edecek” diyerek özetliyor. Bu karamsar tahmine yalnızca o değil, birçok uzman katılıyor. Anket şirketi IstanPol’un Direktörü Seren Selvin Korkmaz da rejimlerin ya reform yapmak zorunda kalacağını ya da baskıyı artıracağını belirtiyor. Korkmaz, özellikle Selahattin Demirtaş gibi başarılı siyasi aktörlerin yıllardır hapiste tutulmasına dikkat çekiyor ve Erdoğan’ın, parlak liderleri sindirme politikasının devam edeceğini düşünüyor.
Gençlik Umutsuz Ama Direniş Güçlü
Bununla birlikte, Esen gibi bazı analistler, Türkiye’nin henüz tümüyle otoriterleşmediğini ve toplumsal direncin güçlendiğini savunuyor. “İmamoğlu, bir politik sembol haline geldi. Gençler için umut kaynağı. Gençlerin kaybedecek bir şeyleri yok. Birçok şey değişebilir. Gerçekten, her şey olabilir” diyerek umutlu bir bakış açısı sunuyor.
Erdoğan’ın İmamoğlu’nu tutuklayarak güç kazanma stratejisi, Türkiye’deki siyasi gerilimi zirveye taşıdı. Ancak bu baskıların toplumda büyük bir direnişe yol açması, siyasi geleceğin belirsizliğini artırıyor. Hem içerde hem de dışarıda tepkiler çığ gibi büyürken, Erdoğan’ın otoriterleşme çabalarının ne kadar başarılı olacağı, toplumun özgürlük talepleri ve gençlerin yükselen direnişiyle şekillenecek.