Güvende Hissetmiyoruz 

İkbal ve Ayşenur haberlerde gördüğüm ilk andan beri tek hissettiğim şey acı.  Diyecek söz bile bulamadı çoğumuz. Bir şeyler söylemek istediysem de ne denir  bu caniliğe, kelimeler kifayetsiz. Kadınlarımıza yetişemez olduk iki günde altı  kadın haberi. Bazen gerçek gibi gelmiyor dünya bu kadar kötü bir yer değil demek  istiyor insan ama öyleymiş meğer diyorsun.  

Kendimi çaresiz hissettim belki de biraz buruk… Sokağa çıkıp unutmak istesem  de unutulacak gibi değil. Zaten sokakta olmuyor mu her şey? 19 yaşında gencecik  iki kadın hayatının baharında solup gitti. Okul okuyacaktı, isterse evlenecekti,  farklı ülkeleri gezip görecekti. İsimler farklı yaşanılan şeyler aynı oluyor her zaman.  Hep hayatlar çalınmış, yarım bırakılmış, çoğu hayat unutulmaya yüz tutmuştu  bunca zaman. Hayalleri silinip giderken isimleri unuttuk burada kendimi de  suçlayamam çok fazla aramızdan ayrılan kadın oldu. 

Gözlerimizin parıltısı söndü, yüzümüzdeki içten gülümsemeyi kaybettik, içimizde  hep bir korku. Sadece bakkala gitmek bile bu denli tedirgin ediyorken insanları  insan gibi yaşamak söz konusu değil. İnsanlar artık başkalarıyla tanışmak  istemiyor çünkü birilerini “tanımak” bu devirde mümkün mü gerçekten?  

Olan yine o iki genç kızın ailesine oldu. Annesinin feryatları hepimizin içine işledi.  Aklımdan asla çıkmayacak o sahneyi bir annenin yaşaması ne demek bilemem  ancak benim bile hafızama işledi, uykularımı kaçırdı. Tüm gece beynimde dönüp  durdu bununla birlikte bir tedirginlik hissettim. Olasılıklar beynimi kurcaladı  sürekli. Yolda yürürken kötü niyetli birinin yanından geçiyor olabilirim, başıma her an bir şey gelebilir korkusu. Yaşamak böyle zorken dışarı çıkmak içimizden gelmez  oldu. Oysa kadın veya erkek fark etmeksizin rahatça yürüyebilmeli insan. Kendimizi  güvende hissetmiyoruz ve bunu iliklerimize kadar hissediyoruz.